İstanbul'un Graffitili Duvarları Sergiye Dönüştü
Yazı Boyutu:
Graffiti sanatı, Tunç “Turbo” Dindaş’ın çalışmaları doğrultusunda bir sergiye ilham verdi. Brieflyart’ta izleyicilerini bekleyen “İstanbul” adlı sergiyle ilgili sanatçı Dindaş ile konuştuk.
Türkiye’de graffitinin ilk temsilcilerinden olan Tunç “Turbo” Dindaş HipHop kültüründen getirdiği birikimi ve graffiti sanatındaki üretimlerini bu kez bir sergiye dönüştürdü. Brieflyart’ta 4 Ekim – 12 Kasım 2022 tarihleri arasında küratörlüğünü Nilgün Yüksel’in yaptığı, Tunç “Turbo” Dindaş’ın “İstanbul” başlıklı sergisi izleyicilerini bekliyor.
Tunç “Turbo” Dindaş, İstanbul’un ikonografisini, yarattığı ikonik karakterle yeniden açıklıyor. Sanatçı, ayrıntılarla ilerleyen sonsuz figür dünyasında, alıştığımız görüntüleri aykırı olanlarla sentezliyor.
Tunç “Turbo” Dindaş’ın kentten, İstanbul’dan, Hip Hop’tan, geçmişin aklımıza kazınan imgelerinden, zamanın ruhundan beslenen yapıtları, duvarlardan inip bu kez kağıtlarda, ve farklı malzemelerde değişik baskı teknikleriyle yeniden hayat buluyor.
17. İstanbul Bienali’nin paralel etkinlikleri kapsamında da yer alan sergiyle ilgili sanatçı Tunç “Turbo” Dindaş ile konuştuk;
Türkiye’de graffiti sanatının gelişimine en yakından tanık olan bir sanatçı olarak ilk doğuşuyla bugün arasında gelinen noktada nasıl bir değişim var sizce?
İlk dönemlerdeki en büyük sorun yaptığımız her işin politik algılanması. 80’lerde politik grupların ya da oluşumların sloganlarını duvarlara yazmalarından dolayı böyle bir problemle karşılaşıyorduk. Ne yaparsanız yapın sokaktaki insanlar içerisinde muhakkak bir orak çekiç buluyorlardı ama şimdi sokaktaki insandan, polisine kadar graffitinin ne olduğunu biliyorlar. Eskisi gibi cezai işlemler yapılıyor. Küçük şehirler hariç tabii.
İstanbul sunduğu olanakları, kaosu, hareketliliği, underground ve metropolitan yapısıyla size graffiti konusunda nasıl ilham veriyor? İstanbul duvarları dünyanın diğer kentlerine kıyasla bu sanat için daha elverişli geliyor mu?
İstanbul’un kaos’u aslında yaptıklarımı çok etkiliyor. İstanbul’un hızı, karışıklığı ve zaman boyutları inanılmaz. Roma döneminden, Osmanlı’dan kalma bir yapının önünde son model bir arabayı görmek bana zaman katmanlarının karışmışlık hissini veriyor. Bir yandan reklam imgelerini devamlı görmek tam bir görsel şok yaratıyor. Maalesef İstanbul’da yurt dışındaki gibi çok duvar bulmak imkansız. Çünkü nerede boş güzel bir duvar olsa önüne billboard koyuyorlar.
İstanbul ikonografisi birçok farklı formda anlatılageldi. Özellikle Bedri Rahmi gibi eski üstatları da düşünürsek. Grafiti bunun neresinde duruyor? Geçmişin duvar mozaiklerinin bugünkü karşılığının grafiti olduğunu söyleyebilir miyiz mesela?
Graffiti bir şehir hastalığıdır. Bence duvar mozaikleri gibi görebiliriz ama graffiti zamanla şehre yayılır ve izinsiz çoğalır. Graffiti şehri renklendiren bir sanat formudur. Graffitisiz şehir, şehirsiz graffiti olmaz.
Hip Hop kültürü , sokakla özdeşleşmiş bir yaklaşım. Sizin aracılığınızla şimdi sanat galerisinde bir sunumla karşımıza çıkıyor. Hem kendi camianızdan hem de sanat camiasından nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Uzun yıllar boyunca graffiti yapanların sokaklar dışında söyleyeceklerinin yansıması oluyor galeriler. Galerileri farklı görmüyorum aslında. Sokaklar da bizim galerilerimiz. Artık yaşım ve graffiti geçmişim yüzünden hep iyi eleştiriler aldım.
Sokağın dili olarak yerleşmiş olan Hiphop kültürü artık kurumsal firmalara, büyük şirketlerin logolarına kadar sızdı. Bu kültür underground olmaktan çıktı mı sizce, nasıl yorumlarsınız?
Bütün underground kültürler sokaktan doğar. Gençler arasında yayılır, popüler olur. Sonra büyük şirketler ürünlerini gençlere tanıtmak ve onların dikkatini çekmek için bu underground kültürleri kullanır. Eğer Punk kültürünün doğduğu yıllarda onlara ileride Paris’te mankenler sizin tarzınızla podyumda yürüyecek deseler kimse inanmazdı. Underground kültürlerin mainstream de tüketilmesi makus talihleridir. Bence önemli olan bu işi gerçekten sokakta yapmış insanların bu level da temsil etmeleridir.
Çalışmalarınız aynı zamanda bir kitaba da ilham verdi. Sizin sanatınızla ilgili bu bir ilk mi? Çalışmalarınızın kitaba dönüşme fikri nasıl gelişti?
Kitap olarak ilk değil. Ama bu şekilde yapılmış ilk kitap olma özelliğini taşıyor. Graffiti işleri kağıda basmak yerine gerçek duvar dokularına UV baskı tekniği ile basıldı. Gerçek kepenk, kablolar ve beton zeminlere uygulama yapıldı. Rafineri ajans’tan Aybars Gürlü, Emre Onocak ve Selim Burunkaya tarafından uygulandı. Proje iki Kristal elma ve bir Felis tasarım ödülü kazandı. Benimde 35. Graffiti yılımın kutlaması özelliğini barındırıyor.
Brieflyart’ta sergiyle birlikte grafiti için yeni bir sunum alanı doğduğunu söyleyebilir miyiz? Sergiye gelecek olanlara neler söylemek istersiniz?
Sergiye gelecekler İstanbul’u yer üstü ve deniz altıyla beraber görecekler. İstanbul’un kargaşasını, tarihini ve kaybolmuş değerler arasında küçük bir yolculuk yapacaklar. Güncel işlerimi ve etkinliklerimi @tuncdindas instagram hesabımdan takip edebilirsiniz.