Olafur Eliasson: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri
Yazı Boyutu:
Dünyaca ünlü mimar ve tasarımcı Olafur Eliasson’un çağdaş sanat dünyasına bıraktığı etkilerden yola çıkarak yaşamı ve üretimlerini tüm detaylarıyla ele aldık.
Yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olarak gösterilen Olafur Eliasson, çalışmaları ve üretimleriyle gündemde olmaya devam ediyor. Çalışmalarında ışık, su ve büyük enstalasyonlarla yaşayan önemli sanatçılar arasında ismi anılan Olafur Eliasson, deneyimledikleriyle sanat dünyasında büyük ses getirdi. Mimar ve tasarımcı Eliasson, New York köprülerinin altına devasa şelaleler de kurdu, ışığın kırılması olgusunu kullanarak insanları bir duvar üzerinde oluşan renkli gölgelerini dans ettirmeye de isteklendirdi, su sıçratan bir hortumdan çıkan damlaları, stroboskop ışığı kullanarak farklı renklerde parıldayan heykellere de dönüştürdü, devasa bir güneş çanağıyla Londra’daki Tate Modern Müzesi’nin Turbine Hall salonunda asla sonlanmayan bir akşamüstü hissi de yarattı. Üretimleriyle sanat dünyasında keşiflerin sınırlarını zorlayan bu büyük sanatçının yaşamı ve eserleriyle ilgili bilgilerimizi tazeleyelim istedik.
Olafur Eliasson Kimdir?
Heykel ve büyük ölçekli enstalasyon sanatıyla tanınan İzlandalı-Danimarkalı sanatçı Olafur Eliasson, izleyicinin deneyimini geliştirmek için ışık, su ve hava sıcaklığı gibi temel malzemeleri kullanmasıyla biliniyor. Çalışmalarında doğayı ve onun algılanışını işleyen sanatçı bireysel tecrübe ve onun çağrışımlarından yararlanarak ışığı ve renkleri kullanmasıyla çağdaş sanat anlayışında çığır açan eserler verdi.
Olafur Eliasson’un Hayatı
Olafur Eliasson, 1967 yılında Kopenhag’da doğdu. Annesi bir terzi, babası ise bir aşçı olarak iş bulmak için 1966’da İzlanda’dan Kopenhag’a göç etmişti. Olafur 8 yaşındayken anne ve babasının ayrılması üzerine annesi ve bir borsacı olan üvey babasıyla yaşamaya başladı. Yazları ve tatilleri ise o zamanlar bir sanatçı olan babasının yanında İzlanda’da geçiriyordu. 15 yaşındayken Danimarka’daki küçük bir alternatif galeride manzara çizimleri ve guaşlar sergileyerek ilk kişisel sergisini açtı. Bunun yanı sıra ‘break dance’a merak salan Olafur iki okul arkadaşıyla Harlem Gun Crew adını verdikleri bir grup kurdu ve dört yıl boyunca kulüplerde ve dans salonlarında performanslar sergiledi. 1989’dan 1995’e kadar Kraliyet Danimarka Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuyan Olafur Eliasson, 1990’da Danimarka Kraliyet Akademisi tarafından seyahat bütçesi ile ödüllendirildi. Bu burs sayesinde New York’a giden sanatçı burada Williamsburg’da sanatçı Christian Eckart için stüdyo asistanı olarak çalışmaya başlayarak sanat dünyasına adımını atmış oldu.
Olafur Eliasson’un Sanat Hayatı
1995 yılında akademiden mezun olan sanatçı kendisinden 25 yaş büyük bir mimar ve geometri uzmanı olan Einar Thorsteinn ile çalışmaya başladı. Oluşturdukları ilk parça yerden büyüyormuş gibi görünecek şekilde tasarlanmış paslanmaz çelik bir kubbeydi. Thorsteinn’in geometri ve uzay bilgisi Olafur’un sanatsal üretimine ilham verdi ve Olafur’un genellikle geometrik lamba işlerinde olduğu kadar diğer projelerinde de Thorsteinn’ın izleri görülmektedir. Bruce Nauman, James Turrell ve Robert Irwin gibi isimlerden de etkilenen Olafur Eliasson; ışık, ısı, basınç ve su kullanarak çeşitli enstalasyonlar tasarladı ve optik oyunlarla kurgulanmış doğayı taklit eden çalışmalar üretti. 1990’lardan beri, dünya çapında çok sayıda büyük sergi ve proje gerçekleştiren sanatçı 2003 yılında “The Blind Pavilion”ile 50. Venedik Bienali’nde Danimarka’yı temsil etti.
2007’de, Studio Olafur Eliasson’u kuran sanatçı mimar, mühendis, araştırmacı, sanat tarihçisi, müzisyen ve asistanlardan oluşan geniş kadrolu ekibi ile stüdyosunda araştırmalarına ve üretimlerine devam ediyor.
Olafur Eliason’un Eserleri
Olafur Eliason, “Beauty” (Güzellik); 1993
Beauty için sanat otoriteleri tarafından “spot ışıklarıyla bir gökkuşağını çağrıştıran basit ama güçlü bir su tesisatı” yorumu yapıldı. Sanat yazarı ve küratör Anna Souter ise çalışmayı “Doğal dünyanın ve onun unsurlarının son derece kırılgan güzelliğinin bir hatırlatıcısı” olarak nitelendirdi.
Olafur Eliason, “Ventilator Pieces” (Vantilatör Parçacıkları); 1997
Olafur’un ilk çalışmaları arasında sayılan Vantilatör tavandan sarkan salınımlı elektrikli fanlardan oluşuyor. Kendi ekseni etrafında dönerek ileri geri sallanan parçacıklardan oluşan eser sergi odasının etrafına hava üfleyen ve ışık konisi ile tarayan dört fandan oluşan elektrikle çalışan bir model olarak kayda geçti.
Olafur Eliason, “The Weather Project” (Hava Durumu Projesi); 2003
Hava durumu projesi , Unilever serisinin bir parçası olarak 2003 yılında Londra’daki Tate Modern’de kuruldu. Eser, havada ince bir sis oluşturmak için nemlendiriciler ve sarı ışık yayan yüzlerce tek renkli lambalarla beraber yarım daire biçimli bir diskten oluşuyor. Salonun tavanında ise güneşi simgeleyen turuncu bir ışık kütlesine karşı ziyaretçilerin kendilerini küçük siyah gölgeler olarak görebilecekleri devasa bir ayna bulunuyordu. Birçok ziyaretçi bu sergiye sırt üstü yatarak izledi. Sanat eleştirmeni Brian O’Doherty bu durumu, “kendileri gökyüzüne yükseldiğini düşünürken narsisizmleriyle sarhoş olan” izleyiciler olarak nitelendirdi. Olafur Eliasson’un bu işi kariyerinde en başarılı olan işlerden biri olarak yer etti. Altı ay boyunca açık olan çalışma iki milyon ziyaretçi tarafından izlendi.
Olafur Eliason, “Room For One Color” (Bir Renk İçin Oda); 1998
Sergi alanlarında atmosferik deneyler gerçekleştirmesiyle de bilinen Olafur Eliasson, katılımcıların alan ve perspektif duygusunu yitirdiği ve yoğun bir ışık tarafından kapsanma deneyimi yaşadığı ışık kırılımları işlerinde de oldukça etkili oldu.
Olafur Eliason, “Green River” (Yeşil Nehir); 1998
Olafur’a uluslararası ünü getiren Green River, sıhhi tesisat sistemlerindeki sızıntıları izlemek için kullanılan uraninin, tüm nehirleri bir floresan yeşiline boyayabileceğini keşfetmesiyle başladı. 1998 Berlin Bienali sırasında Spree Nehri’nde Müze Adası yakınlarındaki bir köprüden bir avuç toz saçarak ilk kez test edilen performans çevre açısından büyük ilgi uyandırdı.
Olafur Eliason, “New York City Waterfallers” (New York Şelaleleri); 2008
Sanatçı Olafur Eliasson’ın Public Art Fund ile işbirliği içinde, New York City’nin Doğu Nehri boyunca insan yapımı şelaleden oluşan bir kamu sanat projesi olarak dikkat çeken eseri. Brooklyn Köprüsü’nün altındaki şelale kurulumu 26 Haziran-13 Ekim 2008 tarihleri arasında gerçekleşti. 15.5 milyon dolar ile Christo ve Jeanne-Claude’un Central Park’taki The Gates kurulumundan bu yana en pahalı kamusal sanat projesi oldu.
Olafur Eliason, “A Riverbed Inside the Museum” (Müzenin İçinde Bir Nehir Yatağı); 2014
Olafur, 2014-2015 yıllarında Danimarka’nın Louisiana Modern Sanat Müzesi’nde bir nehir yatağı yerleştirmesi yaptı. Galeri alanını bir manzaraya dönüştürmek için doğal kayaları, toprağı ve suyu derledi ve eserine “Müzenin İçinde Bir Nehir Yatağı” adını verdi.
Olafur Eliason, “The Parliament of Reality” (Gerçeklik Parlamentosu); 2009
Olafur’un bu kalıcı heykel çalışması Bard College, Annandale-on-Hudson, NY’de duruyor. Kurulum, dünyanın en eski demokratik forumlarından biri olan orijinal İzlanda parlamentosu Althingi’ye bir vurgu olarak düşünülmüş. Sanatçı, projeyi öğrencilerin ve ziyaretçilerin rahatlamak, fikirlerini tartışmak veya konuşmak için bir araya gelebilecekleri bir yer olarak hayal ediyor.
Olafur Eliason, “Harpa” ; 2011
Olafur, Reykjavik’de 2011 yılında tamamlanan yeni konser salonu ve konferans merkezi olan Harpa’nın cephesini tasarladı. Stüdyo ekibi ve binanın tasarımcıları Henning Larsen Architects ile yakın iş birliği içinde olan Olafur, büyük yarı alanlardan oluşan benzersiz bir cephe tasarladı.
Olafur Eliason, “Ice Watch Series” (Buz İzleme Serisi); 2014
Dünyanın çeşitli yerlerinde (2014’te Kopenhag, 2015’te Paris ve 2018’de Londra) devasa buz blokları yerleştirilmesiyle Eliasson, büyük İklim Değişikliği konferanslarına ve raporlarına bir vurgu yaptı.
Olafur Eliasson’un Aldığı Ödüller
1999’da Venedik Bienali için tasarlanan ve bugün Kunsthalle Bielefeld’de sergilenen Spiral Pavilion, Olafur Eliasson’a Benesse Corporation’ın Benesse Ödülü’nü getirdi. 2004’te Olafur, Nykredit Mimarlık Ödülü’nü ve resim dalda Eckersberg Madalyası’nı kazandı. Ertesi yıl, heykel için Prens Eugen Madalyası ve 2006’da Veliaht Çiftin Kültür Ödülü’ne layık görüldü. 2007’de ise Joan Miró Vakfı tarafından ilk Joan Miró Ödülü’ne layık görüldü. Ekim 2013’te Goslarer Kaiserring ile onurlandırılan Olafur aynı yıl İzlanda Reykjavik’teki Harpa Konser Salonu ve Konferans Merkezi için Mies van der Rohe Ödülü’nü aldı.
Olafur Eliasson’un Aktivist Yönü
22 Eylül 2019’da Eliasson, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından “İklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri konusunda acil eyleme geçmek için” İyi Niyet Elçisi olarak atandı. Randevusu bağlamında Eliasson, pozitif kalmanın gerekliliğini vurguladı ve şunları söyledi:
“Aslında oldukça iyi giden bir şeyi gözden kaçırmamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Umut için her zaman sebep var. Ben böyle inanıyorum ve umuda inanıyorum.”
Olafur Eliasson Hakkında Az Bilinen Gerçekler
- San Francisco Art Institute’te de eğitim gördü ve sanat eğitimini genişletti.
- Studio Olafur Eliasson, sanatçının büyük projeler ürettiği atölyesidir.
- Eliasson, iklim değişikliği ve çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla projeler üreterek çevre aktivizmiyle bilinir.
- “The Weather Project” adlı enstalasyonu, 2003’te Tate Modern’de büyük ilgi çekti.
- Sanatçının “In Real Life” adlı sergisi, 2019’da Londra’daki Tate Modern’de gerçekleşti.
{70968}