preloader

Philips LatteGo ile Sanatın Baristası: Sedat Girgin

31.07.2023
Philips LatteGo ile Sanatın Baristası: Sedat Girgin

Yazı Boyutu:

OGGUSTO ve Philips iş birliği ile sanatın önde gelen isimlerinden Sedat Girgin’i Philips LatteGo ile buluşturduk. Sanatıyla ilham olan Sedat Girgin’ in rutinlerini ve hayatında kahvenin yerini izlemeye hazır olun!

“Sanatın baristası olur mu?” dediğinizi duyar gibiyiz. OGGUSTO x Philips iş birliği ile sanatın önde gelen isimlerinden Sedat Girgin’i LatteGo ile bir araya getirdik ve sizlere kahve deneyiminin en sanatsal halini sunduk.

İlk olarak sizlere mükemmel bir kahve yapmanın yolunu açıklıyoruz. Yüksek kaliteli, aromatik kahveler demlemek en pratik şekilde Philips LatteGo 5400 ile mümkün! Ristretto’dan köpüklü cappucino’ya kadar taze çekirdeklerden 12 kahve çeşidi yapmanızı sağlayan makinede 12 ayardan oluşan farklı hassas öğütme çeşitleri mevcut. Aroma Extract sistemiyle de mükemmel sıcaklık, aroma ve krema elde edebiliyorsunuz. Üstelik kahve özelleştirme seçeneği sizlere kişiselleştirilmiş bir kahve deneyimi sunup 4 farklı kahve profili kaydetmenize de imkân veriyor. Yoğunluk ve uzunluk tercihinizi ayarladıysanız tek tuşla favori kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Sıra geldi çizimleriyle bambaşka evrenlerde yolculuğa çıkartan ressam ve illüstratör Sedat Girgin’e… Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden mezun olan sanatçı şu ana kadar Hayretler Sirki, Keçilerle Kaçarken, Daha Da ve Abartılar Diyarı adlı kişisel sergilerini gerçekleştirdi. Aynı zamanda Sedat Girgin aralarında Yaşar Kemal’in “Kalemler” ve “Beyaz Pantolon” öykülerinin de bulunduğu 80’in üstünde kitap resimledi. Daha fazla bilgi vermeden sizi sanatçıyı daha yakından tanımanızı sağlayacak röportajımız ile baş başa bırakıyoruz. Kahvenizi yanınıza almayı unutmayın….

Bize biraz kendinden bahseder misin, senin hakkında ne bilmeliyiz? Çalışmalarındaki temel motivasyon nedir?

Tam 23 yıl önce güzel sanatlar lisesi kapısından içeri girdiğimde sonunda aynı dili konuşabildiğim insanların var olduğunu hissetmiştim. Çocukluğumdan bu yana hayalperest, bazen içine kapanık, çoğu zaman eğlenmeyi ve eğlendirmeyi çok seven, üzgün tarafını herkesten gizleyen ve tamamen duygularını şekil, renk ve çizgilerle anlatmaya çalışan bir kişiliğim var. Bu neredeyse hiç değişmedi. Halen bu duygularla hayalimdeki dünyayı mecra fark etmeksizin karşı tarafa göstermeye çabalıyorum.

Çok naifçe desen kabiliyetlerimi kullanarak bir üslup oluşturdum. Bu benim çizgim, imzam, karakterimin bir parçası olarak içime işledi. Yıllardır bu üslup ile duygularımı dışarı aktarmaya çalışıyorum.

Philips LatteGo ile Sanatın Baristası: Sedat Girgin

Çalışma ve üretim rutinini de merak ediyoruz. Nasıldır çalışma rutinin? Mesela çalışmaya başladığında her şey kafanda belli midir yoksa kendini akışa bırakıp süreç boyunca değişiklik yapar mısın?

Uzun süre düşünürüm, aklımda sürekli tartışırım. Çoğu zaman uykuya dalarken hayalden eskizler yaparım, isim düşünürüm, kompozisyon kurgularım. Sonra yavaş yavaş süzgeçten geçenlerle bir seri oluştururum. İlk çalışmalarımdan beri seri çalışmayı çok seviyorum. Tek eserle aklımdakini anlatmak yetmiyor. Bir konuyu birkaç kompozisyon veya birkaç duruşla, renkle anlatmak bana daha sağlam geliyor. Böylece sergileme tasarımını bir yandan kurgulamaya başlayabiliyorum. Bu duvara bu seri, şu iki duvar bu seri işler gibi.

Genelde küçük detaylarla geliştiriyorum bütün fikri. Bir küçük kuştan çıkabiliyor tüm konu veya bir renk tonundan.

İzleyeni hangi duyguyu hissettirmek istediğimle başlıyor tüm olgu.

Bir sanatçı olarak senin için ‘isyan, başkaldırı’ ne demek?

Benim için başkaldırı dalga geçebilmektir. Gerçek gücün bu olduğuna inanıyorum. Bazen gamsız olabilmek ve sonuna kadar inatla üretmek. Bunu yapabildiğim zaman kendimi iyi hissediyorum. Zıt fikirli olana saldırmak değil onu düşünmeye zorlamaktır başkaldırı.

Philips LatteGo ile Sanatın Baristası: Sedat Girgin

Sanatın eleştiri potansiyelinin dışında dönüştürücü bir gücü olduğunu düşünüyor musun? Ya da sorunun en başına şunu koyalım; sanat eleştirmeli mi?

Her zaman şunu savunurum. Sanat tamamıyla bir ayna gibi bizi kendimize gösterir. Siz ne kadar eleştirmek isterseniz sanat sizi o kadar eleştirir. Siz ne kadar eğlenmek isterseniz sanat sizi o kadar eğlendirir. Siz ne kadar anlamak istemezseniz sanat da sizinle o kadar temas etmez.

Ben hep hicivle eleştirmeyi tercih ettim. Hem kişisel yaşantımda hem sanatımda. Bunun işe yarayıp yaramadığı pek umurumda değil. Sadece hislerimi bu şekilde anlatmak bana iyi geliyor. İlla ki birilerine dokunur düşüncesindeyim.

Geçimin sanat piyasasına bağlı olduğuna göre, sanat piyasasının senden ne istediği senin için ne kadar önemli?

Açıkçası üniversite yıllarımdan bu yana uzun bir süre illüstrasyon üzerine işler yaptım. Bu aslında biraz da ekonomik özgürlük kazanabilmek ve kendi üslubumu kabul ettirebilmek adına harika bir yoldu. Özellikle yeni mezun genç bir sanatçı adayı için ekonomik özgürlük tarzını oturtabilmek için çok önemli. Bunu kendime sağlayabildiğimi düşünüyorum. Bu sayede sürekli üretir halde olmak da elimi ve zihnimi hep sıcak tutmamı sağladı.

Özetle geçmişteki çalışmalarım çizgimin bilinirliğini arttırdı ve şu an geldiğim konumda daha özgür daha kişisel çalışabilmemi sağlıyor.

La chapelle bir röportajında “Gerçek sanatçılar şans ve risk alır ve sonuçları hakkında endişelenmezler” demiş, bizim coğrafyamız konjonktüründe buna katılıyor musun?

Endişe ve kaygının gündelik yaşantımızda çok büyük bir yer kapladığını ben de hissediyorum. Fakat üretirken bunu çok daha az yaşıyorum. Çok uzun süredir aklımda “Üretebildiğim sürece büyük bir sorun yok, her şey geçici” cümlesi dolanıp duruyor. Sanırım bu duyguyla çalışıyorum. Çalışırken risk almayı çok seviyorum. Bazen doğaçlama yapıyorum bazen işi şansa bırakabiliyorum. Ama bunu gündelik yaşamımda sanırım daha az yapabiliyorum.

Sanatçı olduğundan hiç şüphe duydun mu?

Başka hiçbir mesleki alanda çalışmadığım için sürekli acaba insanlar benimle dalga mı geçiyor diye düşünüyorum. Yani sanki ben oyun oynuyorum ve sonucunu gösterdiğim insanlar bunu çok ciddiye alıyorlar, övülüyorlar, hatta o kadar beğeniliyor ki yüksek rakamlara satın alıyor ve mekânlarına gururla asıyorlar. Bu his bence şüphe duymak için çok yeterli. Kendi işlerimi çok fazla ciddiye alıp kendimi ağır başlı bir sanatçı kabul ettiğim zaman sanki bir şeyler bozulacak duygusu oluyor.

Çok büyük paralara mâl olan fantastik, ayrıntılı sanat eserleri yapabileceğin ayrıcalıklı bir konumda olsan; yapacağın ilk proje ne olurdu?

Bilmem bu sürekli değişiyor. Sürekli böyle fikirler geliyor, gidiyor. Böyle tek bir projeyi hayal edip bunu gerçekleştirebilmek için kendi motivasyonumu bozmayı istemiyorum. Hep bir sonraki yapacağım işleri düşünürüm. Bu işlerin büyüklüğü bütçesiyle pek ilgilenmem. Mesela, Kiefer’ın arazisinde yaptığı heykeller resimler çok eğlenceli. O özgürlükte, o rahatlıkta üretmek isterdim.

Bugünlerde genç neslin sanata daha fazla ilgi gösterdiğini fark ettin mi?

Elbette, sanırım bu çağda her genç bireysel yetenekleriyle ön plana çıkmak, kendi ismi üzerinden çalışmak istiyor. Bu sebeple sanat güzel bir yol gibi. Fakat bu kalabalıkta öne çıkmak oldukça zor gibi.

Philips LatteGo ile Sanatın Baristası: Sedat Girgin

Bir sanat eserinin örneğin bir resmin açıklanması, anlatılması hakkında ne düşünüyorsun?

Bunu çok sevmesem de sergilerimde fuarlarda ben de yapıyorum. Elbette anlatılmaması gerekir fakat burnu havada bir ortamdansa insanlara ulaşmak onların eserler önünde biraz daha zaman geçirmesini sağlamak gerekebiliyor.

Resmi tamamen açıklamak yerine anahtar kelimelerle üzerine düşünmesini sağlamak daha doğru bir yol gibi geliyor.

Kendine aldığın ilk parçayı hatırlıyor musun?

Çevremde çok fazla üreten arkadaşım olduğu için genelde takas oluyor. Sanırım ilk, arkadaşım Furkan Nuka Birgün ile takas yapmıştık.

Philips LatteGo ile Sanatın Baristası: Sedat Girgin

Sanatçı olmaya karar verdiğin günlere döndüğünde sana “Sanatçı olmak istiyorum” dedirten şey ne oldu?

15 yaşında güzel sanatlar lisesi resim bölümüne başladığım için okulu kazandığım an olabilir.

Sanat, hayatta kalma yolculuğunda yardımcı oldu mu?

Buna duygusal bir cevap vermem gerekecek; babama olamadı ama bu sayede bana oldu. Detayları için maalesef burası yeri olmayabilir.

Philips LatteGo ile Sanatın Baristası: Sedat Girgin

Favori kahven nedir? Günün hangi saati için ‘kahvesiz yapamam’ dersin?

Favori kahvem double espresso, kahvaltı sonrasını en çok tercih ediyorum.

Teknoloji ve sosyal medya gibi şeylerin, insanlara birbirleriyle bu kadar saf bir şekilde nasıl birlikte olunacağını unutturduğunu düşünüyor musun?

Ben sosyal medyayı vitrin gibi kullanmayı tercih ediyorum. Ağırlıklı işlerimi paylaşmayı tercih ediyorum. Kesinlikle orada kendim gibi olamıyorum. Hem çok kalabalık hem de çok soğuk. Birebirde yaşadığım insan ilişkilerini kesinlikle orada yaşayamıyorum. Unutturmuyor bence ama artık fiziksel yakınlaşmalara üşendiriyor diyebilirim.

Pop quiz başlıyor…

En sevdiğin film?

Sevdiğim demeyeyim de eğlendiğim; Night on Earth.

Bir motto seçecek olsaydın…

Anı yaşa.

Peki, olmazsa olmazım dediğin bir şey var mı?

Kalem, kağıtlarım.

Tatil için favori destinasyonun?

Kaş, Assos.

Kahvesiz olmaz, senin favori kahven hangisi?

Double esspresso.

En sevdiğin, favori sanatçın?

Hieronymus Bosch.

Bugüne kadar aldığın en iyi nasihat?

Sevdiğin işi yap.

Bir kişide önce neye dikkat edersin?

Ego seviyesine.

En son hangi kitabı bitirdin?

Tilkinin Çorapları (Not: 1 yaşında bebeğimiz var).

Tek bir süper güce sahip olacaksın, tercihin ne olurdu?

Gamsızlık.

En çok kime gülersin?

Bu sıralar minik oğluma.

Sanatçı olmasan ne olurdun?

Mimar veya marangoz.

En sevdiğin film/dizi karakteri?

Tenten.

*Bu içerik Philips iş birliğinde hazırlanmıştır.

Banu Seyhan
Banu Seyhan Tüm Yazıları