Sanatçı Sohbetleri: Alpin Arda Bağcık
Yazı Boyutu:
Eserlerinde karakalem ve tuval üzerine yağlı boya tekniğini kullanan sanatçı Alpin Arda Bağcık ile sanatına bakışı, motivasyon kaynakları ve sergileri hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Kendinizden ve sanat üretiminizden bahsedebilir misiniz?
Üniversite eğitimimi de dahil edecek olursam yaklaşık 15 yıldır sanat pratikleri içerisinde yer alıyorum. Son 10 yıldır da düzenli olarak bu üretimlerimi sergileme fırsatı buluyorum. Çalışmalarımda bilgi üretiminin gerçekliğini, özellikle de medyada dolaşan görseller ve bu görsellerin uzantısı olan mitleri ve komplo teorilerini ele alıyorum. Medyanın uyuşturucu etkisinin altını çizmek adına; post-hakikat, otorite kavramları gibi yeni dünya dengelerini irdelemeye çalışıyorum. Zamanla anlamlarını yitiren ifade ve imgelerin toplumu pasifize ve manipüle edişini yağlı boya resimlerimde bazen gerçek bazense gerçekdışı hikâyelerle harmanlayarak çalışmalarıma dahil ediyorum.
Eserleriniz arasında sizi en heyecanlandıran hangisidir, neden?
“Paranoid Fanteziler, Sahici Entrikalar” adlı son kişisel sergimde yer alan Hidroksiklorokin adlı yağlıboya resmimin üretim süreci ve sonucu bu aralar beni etkiliyor. Son iki yıldır bu tekniği geliştirmek için onlarca resmimi heba etmeme rağmen, bu resmin temsil ettiği illüzyon ve potansiyel, yağlıboya resmine inancımı perçinledi. Kısaca açıklamam gerekirse monokrom bir resmimin üzerine doygunluğu arttırılmış renkleri örgü biçiminde kullanarak resmin renkliymiş gibi görünmesini sağlamaya çalışıyorum. Buradaki optik illüzyon, biçim ve renklerin bir araya gelerek görüntüleri nasıl algıladığımıza dair güzel bir ışık tutuyor. Bazen aynı yeşil tonunu hem kıyafette hem de çimde kullanmama rağmen, yeşilin kendi içinde ton değiştiriyormuş gibi görünmesi yıllardır üzerine çalıştığım gerçekliğin algılanış biçimlerine harika bir kapı açmış oldu.
Bugünlerde gündeminizi neler meşgul ediyor?
2025 sonu Berlin’de gerçekleşecek olan beşinci kişisel sergimin ana hatlarını oluşturmak adına yeni nesil kavramlar, ikilikler üzerine okumalar ve araştırmalar yapıyorum, bu araştırmalar son bir yıldır sakinleşmiş zihnimin biraz çalkalanmasını sağlayacak, sergimin temelini oluşturacak.
Alpin’in motivasyon ve ilham kaynakları nelerdir?
Öncelikle ilhamın bir safsata olduğunu ve bu sebeple inanmadığımı belirtmek isterim. Yıllarca ben çalışayım üreteyim hatalar yapayım, ders çıkarıp geliştireyim ve bu tüm sancılarım sonucu çıkardığım eserim ilhama ithaf edilsin. Olmaz öyle saçma şey! (gülerek) Onun dışında beni motive eden en büyük olgu kafa karışıklıklarım. Zaten bu zamana kadar açtığım dört kişisel sergimde de kafa karışıklarıma sebep olan algılanması güç, inançla bilgi arasında gidip gelen fikirleri sergilerimin merkezine oturtuyorum. Politik doğruculuk kavramı gibi bir kavramla örneklendirebilirsem eğer, politik doğruculuğun bazı noktalar için elzem ve gerekli olduğunu düşünmekle birlikte söylemdeki özgürlüğü ve mizahı da öldürdüğünü düşünürüm. Buradaki gri alanlar resmimin çıkış noktalarını oluşturuyor.
Sizce genç jenerasyonun günümüz sanatına bakışı nasıl?
Genç jenerasyonu oldukça ilgili ve meraklı buluyorum. Bu durumu biraz sosyal medya etkisi olarak da nitelendirebilmek mümkün… Ayrıca, toplumsal meselelere ve politikaya odaklanan sanat eserleri gençler arasında ilgi görüyor çünkü bu eserler gençlerin kimlikleri ve dünya görüşleri ile ilgili konuları ele alıyor. Sanatın erişilebilirliğindeki artış, gençlerin sanata olan ilgisini ve katılımını artırıyor; sanatı sosyal medya ve diğer dijital platformlarda paylaşma ve tartışma fırsatlarının da bu artışta etkisi olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak, genç jenerasyon, sanatı çeşitli bir gözle değerlendiriyor ve farklı sanat formlarını keşfetme ve deneyimleme konusunda oldukça açık görüşlüler.
Ülkemiz sanat piyasasının geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Türkiye’nin sanat piyasasının geleceği hakkında kesin bir tahmin yapmak zor. Bir süredir bir daralma yaşandığı gerçek, fakat “sanat piyasası”nın da sermaye ile olan ilişkisi, sermayenin imkânları ile orantılı olarak gelişecektir. Benim de çok saygı ve sevgi beslediğim dünya çapında sanatçılarımız, küratörlerimiz var ve bu sanat üreticilerinin sayılarının artması için üretimlerinin desteklenmesinden başka çare yok gibi. Ekonomik faktörlerin yanı sıra, siyasi ve sosyal faktörler Türkiye’nin sanat piyasasını etkileyebilir, bu sebeple oldukça kırılgan bir tutum da gösteriyor. Ancak genel olarak, Türkiye’nin zengin kültürel mirası ve sanat geleneği, sanat piyasasının gelecekte de önemli bir oyuncu olmaya devam etmesini sağlar diye umuyorum.
Pop Quiz
Sanatınızı üç kelimeyle tanımlayabilir misiniz?
Çok zor olacak ama belki; gri, sorgulayıcı, muğlak.
Mümkün olsa tanışmak istediğiniz sanatçı kim olurdu?
Joseph Beuys ya da Gerhard Richter.
Tüm zamanların en önemli sanat eseri sizce hangisidir?
En sevdiğim diyemem, fakat en önemlisi bence Duchamp’ın “Pisuvar”ıdır.
Evinizde hangi sanat eserinin olmasını isterdiniz?
İlya Repin’in “Korkunç Ivan ve Oğlu İvan, 16 Kasım 1581’de” adlı eseri.
Hangi şehirler size ilham veriyor?
İstanbul ve Berlin.
En son ziyaret ettiğiniz üç sergi nelerdir?
Çok merak ettiğim fakat evcil hayvanımla girilmesine izin verilmediği için gezemediğim Arter’deki “Farz Et Ki Sen Yoksun” adlı serginin dışında; Pera Müzesi’ndeki Ulya Soley’in küratörlüğünde “Gelecek Hatıraları” adlı grup sergisi, Zilberman Galeri Selected’daki Nazlı Yayla küratörlüğünde “Ev Başladığın Yerdir” adlı grup sergisi ve Öktem Aykut, İhsan Oturmak’ın “İki Başlı” adlı kişisel sergilerini gezdim.
Sanatçı olmasaydınız hangi mesleği tercih ederdiniz?
Marangoz ya da illüzyonist.
Kapak fotoğrafı: Yiğit Günel
{28298}