Sanatçı Sohbetleri: David Salle

Resimden fotoğrafa, baskı işlerinden sahne tasarımlarına kadar farklı disiplinlerde çalışan çok yönlü sanatçı David Salle ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Sevil Dolmacı Istanbul, Amerikalı ünlü sanatçı David Salle‘nin güçlü ve çeşitli eserlerine ev sahipliği yapıyor. Salle’nin İstanbul’daki ilk solo sergisi olan “Refakatsiz Çocuklar”, sanatçının New York’taki stüdyosunda özel olarak ürettiği 21 yeni eseri kapsıyor. Resim, fotoğraf, baskı işleri ve sahne tasarımları gibi farklı medya ve boyutlar üzerinden sanatseverlere ilham vermeyi amaçlayan sergi, 25 Temmuz’a kadar ziyaretçilerini ağırlayacak. Biz de bu özel etkinlik vesilesiyle, sanat tarihinde iz bırakmış ve çok yönlü bir sanatçı olan David Salle ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Kendinizden ve işlerinizden bahsedebilir misiniz?

1952 yılında Oklahoma’nın Norman kentinde doğdum. Güzel sanatlar eğitimimi California Sanat Enstitüsü’nde tamamladım ve John Baldessari’nin öğrencisi oldum; onun benim işlerim üzerindeki etkisi büyük oldu. Mezun olduktan sonra New York’a taşındım ve Mary Boone ile çalışmaya başladım. Aynı dönemde Amerikan Bale Tiyatrosu’nda dekor ve kostüm tasarımcısı olarak da görev aldım. Sanat kariyerimde Pictures Generation akımının önde gelen figürlerinden biri olarak tanındım. İlk solo sergimi 1983 yılında gerçekleştirdim ve eserlerim dünya çapındaki önemli müzelerde sergilendi. Ayrıca yönetmenlik de yaparak sanatımı farklı alanlarda da ifade etme fırsatı buldum. Yazılarım ve eleştirilerim birçok önemli yayında yer aldı. Brooklyn, New York’ta yaşıyorum ve sanatımı Avrupa ve Amerika’da önde gelen galeriler temsil ediyor.

Sanatınıza başlama süreciniz nasıl oldu?

Yeterince uzun süre etrafta olursanız, insanlar sizi fark etmeye başlar.

Çalışmalarınızı hazırlarken ilham noktalarınız neler oluyor?

Bale, doğa, edebiyat, müzik, tiyatro, diğer insanlarla etkileşimler ve tabii ki resmin kendisi.

Sanat akımlarından hangisi sizi en iyi tanımlar?

Sanatta “akımlar” fikri çok “makro”dur. Her sanatçı muhtemelen aynı şekilde yanıt verecektir; “Hiçbir sanat akımı bir sanatçının çalışmalarını doğru bir şekilde tanımlamaz.” Benim durumumda ise, çalışmalarım bu etiketlerden herhangi birine uymayacak kadar kapsayıcı, çok geniş ve sürekli gelişmekte. Bununla birlikte, genel anlamda, yaklaşık 200 yıllık bir geçmişi olan Modernist gelenek içinde çalışıyorum diyebilirim. Bana ‘post-modernist’ diyenler de oldu ve bu da sorun değil ama o zaman bile hala bir modernistsiniz.

Yaptığınız tüm çalışmalarınız arasında sizi en çok heyecanlandıran ve yeri ayrı olan çalışmanız nedir?

Özellikle değer verdiğim resimlerim genellikle iki kategoriye ayrılır. İçimden akıp giden, tamamen şekillenmiş resimler var. Sadece olduğu gibiler ve bu halleriyle mükemmel sayılırlar. Bir de zor kazanılmış, sonsuz revizyon gerektiren, en ince ayrıntısına kadar sökülüp yeniden inşa edilmesi gereken resimler var. Bu resimler işe yarayacak hale getirilebildiklerinde, izleyici için olmasa da benim için ekstra bir değere sahiptirler. Bu resimler, zorluğun üstesinden gelmek gibidir. Eğer başarılı olurlarsa, fazladan küçük bir başarı hissi olabilir.

Şu an üzerinde çalıştığınız ya da çalışmayı planladığınız eserleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Çalışmalarımı her zaman ileriye taşımaya çalışıyorum.

Şu an var olan sergileriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

İleriki dönemde planladığınız sergiler var mı?

Eylülde New York’ta Gladstone Gallery’de bir sergim olacak. Ardından, nisanda Londra’da Ropac Gallery başta olmak üzere baharda başka sergilerim de olacak.

Fotoğraf: Robert Wright

{261645}