preloader

Sanatçı Sohbetleri: Ebru Ceylan

18.07.2022
Sanatçı Sohbetleri: Ebru Ceylan

Yazı Boyutu:

Ebru Ceylan’ın monokrom fotoğraflarından oluşan “Dünyanın Gecesi” adlı sergisini; çağrışımları ve ilham aldıkları çerçevesinde kendisiyle konuştuk.

Fotoğrafçı, senarist, oyuncu Ebru Ceylan bu kez doğanın özünü merkeze aldığı “Dünyanın Gecesi” çalışmasıyla sanatseverlerle buluştu. Alman filozof Hegel’in “Tinin Fenomenolojisi” adlı eserinde geçen gece metaforundan ilhamla oluşturulan sergi varlık ve ontoloji kavramlarına Ceylan’ın bakış açısından bir yorum getiriyor. Sanatçının son iki yılda çektiği monokrom doğa fotoğraflarından oluşan çalışma, Hegel’in “gece” metaforu ile güçlendirdiği bir atmosferin şiirselliğinden izler taşıyor.

Ceylan’ın çalışması sanatın çağırışımlar, metaforlar ve sorularla dolu dünyası arasındaki ilişkiyi sergi aracılığıyla görünür kılmayı amaçlıyor. Contemporary İstanbul Vakfı tarafından gerçekleştirilen sergi 29 Haziran – 29 Temmuz 2022 tarihleri arasında Fişekhane, Cocoon’da sanatseverleri bekliyor. Birbirinden farklı sanat disiplinlerinde verdiği eserleriyle bilinen Ebru Ceylan ile son sergisi “Dünyanın Gecesi”ni konuştuk.

Son serginize ilham veren ‘gece’ metaforu sizin poetikanızda nasıl bir yer tutuyor. Sizin gözünüzden gece imgeleminin çağrışımları neler, anlatır mısınız?

Serginin de çıkış noktası olan Hegel’in gece metaforu zaten başlı başına çok güçlü bir metafor. Hem Hegel’in tarih ve varlık felsefesinin çok güzel bir ifadesi olarak, hem de bu ifadede kullandığı dilin şiirselliği ve zenginliği anlamında. Ben daha çok bu metinden aldığım ilhamdan yola çıktım. Onun çağrışımları üzerinden.

Sanatçı Sohbetleri: Ebru Ceylan

Özellikle fotoğraflarınızı siyah-beyaz çalışmanızın bir nedeni var mı? Varlık ve yokluk ikileminin görsel karşılıkları olarak okumak mümkün mü?

Monokrom bir renk kullanımı tercih etmemin sebebi, gecede renk olmayışı.

Diğer fotoğraf çalışmalarınızda insan yüzleri, doğa ve kadın gibi tematik unsurlarınız vardı. “Dünyanın Gecesi” fotoğrafçılık kariyerinizde nerede duruyor ve diğer çalışmalarınızdan hangi özellikleriyle ayrılıyor?

Doğrusu ben kendimi temalar anlamında sınırlandırdığımı düşünmüyorum. Hepsinin birer teması var ve hepsi birbirinden farklı doğal olarak. Benim ilgimi çeken, anlamlı bulduğum her şey, her duygu benim için sanatsal malzeme olabilir. Bu anlamda “Dünyanın Gecesi” de yola çıkış motivasyonu olarak diğerlerinden daha farklı değil bana göre. Tema seçiminde tek kıstasım kendi iç dünyam ve izlenimlerim.

Sanatçı Sohbetleri: Ebru Ceylan

“Doğa hiçbir zaman insana doğal olmadı”

Step, bozkır, uçsuz bucaksızlık ve sonsuzluk duygusu sanırım fotoğraflarınızda en çok hissedilen duygular. Eserleriniz için doğanın özünü vurgulamanın ışığa yansıyan izlerini sürüyor diyebilir miyiz?

Evet denebilir belki ama hiçbir şeyin özünün ve kaynağının bilgisine sahip olduğumu söyleyemem. Kimse söyleyemez. Daha ziyade bir merak ve sorgulama olabilir bu.

Örneğin doğada karşımıza çıkan bir kaya gerçekte nedir. Ben bunu merak ediyorum. Kimin olduğunu hatırlamıyorum ama birinin de söylediği gibi; “Doğa hiçbir zaman insana doğal olmadı.” Olamaz da. Ben bir kayaya baktığımda onun aslında ne olduğunu merak ediyorum. Örneğin; bilim adamları bu kayanın daha çok nasıl oluştuğu, nasıl buraya geldiği ve hangi elementlerden meydana geldiğiyle ilgilenir. Filozoflar ise daha çok nedeniyle ilgilenir, çünkü olan bitene bir anlam bir neden arar.

İkisinin de soruları farklı olsa da temelde onları birleştiren şey, şeylerin kaynağına duydukları meraktır. Benim doğayla ve sanatla ilişkim de aslında böyle bir meraktan besleniyor. İlhamımı bu sorulardan alıyorum.

Sanatçı Sohbetleri: Ebru Ceylan

Aynı zamanda sinemacı olmanızın çektiğiniz fotoğraflar üzerinde nasıl bir etkisi var? Her kompozisyon bir hikâyeye evrilebilir mi sizin hayallerinizde? Ayrıca fotoğraf-sinema ilişkisini nasıl yorumlarsınız? Statik bir görüntü yakalamak hareketli görüntülere ilham veriyor mu?

Aslında çok ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Fotoğraf ve sinema görsel sanatlar oluşları nedeniyle birbirlerine çok yakın iki sanat gibi görünse de, aslında hem üretim hem de tüketim biçimleri açısından birbirinden çok farklı sanatlar. Sinema bir kurgu sanatı. Pek çok anın birbiriyle ilişkilendirilerek kurgulanmasıyla oluşuyor. Fotoğraf ise, her bir karede sadece kendini ve ona ait olabilecek olan her türlü çağrışımı tek başına temsil eden bir sanat. Bu anlamda çok farklılar. İkisini de çalışırken kendilerine ait olan yöntemleri kullanarak çalışıyorum.

Senarist, oyuncu ve akademik çalışmalarıyla bildiğimiz Ebru Ceylan’dan bağımsız olarak fotoğrafçı Ebru Ceylan’ı nasıl tanımlarsınız? Sizi takip edenler sizin dünyanızdan başka hangi eserleri izleyecekler?

Ben dış dünyanın benim iç dünyam üzerinde yarattığı izlenimleri anlamaya, sanat yoluyla kavramsallaştırmaya bu izlenimleri sanat eseri yoluyla görünür kılmaya çalışan biriyim. Yaptığım iş aslında böyle tanımlanabilir. Bundan sonra da umarım çok zevk alarak yaptığım bu işleri yapmaya devam edebilirim. Arzum bu yönde.

Uğur Ugan
Uğur Ugan Tüm Yazıları