Sanatçı Sohbetleri: İnci Eviner
Yazı Boyutu:
Yıllar içinde oluşturduğu görsel dünyasıyla harmanlanan desenleri fotoğraflara, yerleştirmelere, tuvallere, heykellere ve hareketli görüntülere evrilen İnci Eviner ile son çalışması “Huriler ve Yolcular” üzerinden hayallerinin sanata yansımalarını konuştuk.
Sanata yön veren önemli isimlerden İnci Eviner, çok katmanlı ve geniş bir çalışma skalasına sahip bir sanatçı. Resim, heykel, video ve enstalasyon sanatında ürünler veren Eviner 1980’li yıllardan günümüze kadar gerek uluslararası arenada gerek yurt içinde birçok önemli platformda sergilendi ve akademik anlamda dersler verdi. Özellikle kadın kimliğini, genel olarak da kimlik sorununu politik, kültürel ve tarihsel çerçevede ele alan sanatçı kadın bedeni üzerinde iktidar ve temsil politikasının işleyişine değindiği işlerinde, öznelliğin nasıl şekillendiğini incelemesiyle biliniyor.
İnci Eviner’in Dirimart’taki ilk kişisel sergisi “Huriler ve Yolcular” yine bedeni bir özgürleşme alanı, aynı zamanda bir araştırma alanı olarak ele alıyor. Sergi, sanatçının daha önce Liverpool Bienali’nde gösterdiği ve Türkiye’de ilk kez sunulacak olan iki kanallı videosu “Cenneti Sahnelemek” (2018) ile seramik heykellerden oluşan yeni yerleştirmesi “Yolcular”ı (2022) izleyicinin çevresinde dolaşarak tecrübe edeceği şekilde bir araya getiriyor. Sergi 27 Kasım’a kadar Dirimart Dolapdere’de görülebilir.
Sanatçı İnci Eviner ile yıllar içinde yarattığı ve değindiği temaları merceğimize alarak son çalışması Huriler ve Yolcular üzerinden kendi görsel dünyasının hayallerini konuştuk.
İzleyiciyle buluşan “Huriler ve Yolcular” çalışmanızın kendi yaratımınız olan ikonografik semboller ve kendi mitolojinizi oluşturma çabası olduğunu söyleyebilir miyiz. Her defasında yeni bir görsel anlatının keşiflerini sunduğunuzu düşünürsek son çalışmanız “Huriler ve Yolcuları” siz nasıl tanımlarsınız..
“Huriler ve Yolcular”ın yaşadığımız zor zamanlar için yeni hayal ve umutların doğumunu hazırlayan işler olduğunu düşünüyorum. Fantezi ve gerçeklik arasında sonsuza kadar savrulan eksik bedenlerin cisimleşerek boşlukta çizgisel yaratıklara dönüştüğünü görüyoruz. Sanki bu bir çeşit dayanıklılık testi gibi… Yola koyulmak, yerinden edilmek ve efsunlar ve ritüelleriyle hayatını sırtlanıp yol almak benim için kendi hayal gücümün içine gömülü olan mitlerle eksik bedenlerin birlikte yolculuğu. Kafilenin dışına itilmiş, sırtında bir yaban domuzunun alt çenesiyle yaşamaya mahkum edilmiş, ileriye doğru uzanan kollarıyla kafileyi yakalamaya çalışan eksik bedeni ise kendini her yerde yabancı hissedenlere adadım.
Bana bazen dünyaya atılan sayısız görsel imgeler aralarında kurdukları ilişkilerle çoğalarak sonsuza kadar yeni anlamlar üretebilirmiş gibi geliyor ama aslında sonunda bu çokluk kitleler halinde anonim bir varlıktan kişisel arzulara doğru özelleşiyor. Bizi etkileyen her türlü kültürel ve politik çatışmanın ortasında bir çatlak açarak arzulara yer açıyorum. Bazen de zihnimin şuursuzca ürettiği imgeleri yeniden ve yeniden düzenleyerek hareketli sahneler yaratıyorum ve bu neşeli bir isyanın habercisi oluyor.…
Retrospektinizde videodan yerleştirmeye, fotoğraftan heykele geniş bir skalanız var. “Huriler ve Yolcular” İnci Eviner’in çalışmalarında nasıl bir kilometre taşı peki… Bu çalışmanız kariyerinizde hangi iddiayı taşıyor?
Bu sergi, Dirimart gibi özel bir galeride yer almasına rağmen, davet edildiğim biennalerde alışık olduğum düzenlemeyi yapma imkanı verdi bana. Büyük mekan ve teknik destek “Huriler ve Yolcular”ın bu ölçekte gerçekleşmesini sağladı. Böylece izleyici video ile hem bedensel bir bütünleşmeyi yaşayarak tekinsiz bir dünyanın parçası olurken uzaklaşıp videonun üst şeridinde akan manzarayı seyre dalabiliyor.
Galeri sergisi olarak şu ana kadar yaptığım en kapsamlı serginin bu olduğunu düşünüyorum. Galeri ve bienal mekanları arasındaki uzaklığı aşarak yapıtların gerektirdiği mekansal yerleştirmeleri galeride gerçekleştirdik. Böylece arzu ettiğim aynı anda farklı algı biçimleri ve bakış açılarını hep birlikte deneyimleme fırsatı yaratmış olduk. Bu işleri kolektif olarak hep beraber izlerken büyük bir bütünün tanınmaz bir yüzünü görüyoruz, bir süre sonra videonun içinde sanki her birimizin öznel alanını yansıtan bir hareketle özdeşleşiyoruz.
Çalışma sürecinin başında zihnimde belli belirsiz oluşan fikirler zamanla formlara doğru evrilirken kendi malzeme ve mekansal ihtiyaçlarını da belirliyorlar. Hiçbir zaman yeni bir medyum deneme ihtiyacı duymadım. Sanki kendimi bazen yaratma süreci içinde oluşan anlatı ve imgelerin varlık kazanması için aracı olarak gördüm. Onların bu dünyaya yerleşmeleri için ne gerekiyorsa onu anlayıp bulmaya çalıştım. Bu bazen defterler arasında yer alan hızlı çizimler bazen büyük tuvallerde uzun soluklu resimler oldu. Kimi kavram ve nosyonlar arasında dolaşmak figürleri canlandırmak ve harekete geçirme ihtiyacı doğurdu. Arzu ve tutkuların yönlendirdiği bazen akışa bıraktığım hayal gücü ve zihnin ortak çalışması sonucu mekansal yerleştirmelere doğru yol aldım. Bu sergide ise Yolcular benden bir beden istediler onlara seramiktenden oluşan eksik bedenler vermeme rağmen kendi dünyalarını kurmayı başardılar.
Liverpool Bienali’nde gösterildikten sonra Türkiye’de ilk kez izleyicilerle buluşan Cenneti Sahnelemek yerli ve yabancı izleyicilerden nasıl reaksiyonlar aldı. Yurt içi ve yurt dışında bir fark gözlemlediniz mi?
Liverpool Bienali önemli bienaller arasında sayılıyor. Profesyonel bir izleyici kitlesi ile karşılaşmak elbette bir sanatçıya çok şey katıyor. Yapıtın izleyicide nasıl yankılandığını ve izleyicinin sanatçının hayallerininin ne kadarını paylaştığı hep merak konusu olmuştur.
İstanbul’da kendi kültürümün tuzakları içinde Huriler bana daha gerçekçi gözüküyor çünkü bu duyguyu yaşayanlarla çok içten bir şekilde paylaşabiliyorum. Liverpool’da ise dünyanın pek çok yerinden gelen muhteşem sanatçılarla aynı mekanı paylaşıyorum, bu çok heyecan verici ve insanın kendiyle yarışında önemli bir durak.
Cenneti Sahnelemek başlıklı video yerleştirmeniz kendi çalışma atölyenizden görülen manzara sanırım. İnci Eviner’in İstanbul’u hem hayallerinizde hem de reelde hangi katmanları barındırıyor. Yer altı ve yer üstü ayrımıyla dünyevi olanla ruhani olan iki ayrı dünya mı kurgulamak istediniz?
Huriler videosu pek çok işimde olduğu gibi iki bölüme ayrılıyor. Burada dünyevi olanla ebedi olan arasındaki gerilim imgelerin sonsuza kadar tutsak ettiği kadınlarla ilgili. Bu imgeler kadının kimliğini erkek fantezisine göre şekillendiriyor. Fakat bu absürt mücadelede imgelerden ve giysilerden soyunmak ya da bu giysileri sonsuza kadar performe ederek kendi arzuları için mücadele ediyorlar. Yani imgeler dünyası bir yandan bir gerçeği açığa çıkarırken öte yandan yeni tanımlar getiriyor. İşte ben özgürlüğün hep bu çatışmadan doğacağını umut etmek istiyorum.
Dolayısıyla bu anlam katmanlarını önyargılar, gelenek ,siyasi gündemin araçsallaştırdığı bedenlerimiz ve arzular ve isyan, hayaller arasında birbirini etkileyen ve dönüştüren döngülerle bir araya getiriyorum.
Çalışmalarınızda dikkat çeken bir diğer unsur ise beden konusundaki yaklaşımınız. Bedeni ele alış biçiminizde özgürlük ekseninden baktığımızda beden üzerine ne tür kısıtlayıcılıklara vurgu var bu çalışmanızda..
Siyasetin araçsallaştırdığı bedenlerimize nasıl sahip çıkarız bu hep zihnimi meşgul eden bir soru. Soyut ve yüceltilmiş ya da mağdur bir beden değil kendi potansiyelinin farkında olan bedenden bahsediyorum. Kimlik politikalarının işgal ettiği bedenlerimiz bizim için özgürlük mücadele alanı. Bu yüzden başkalarının fantezisine hapsolmuş kadınlar Huriler bu videoda bir özgürlük mücadelesine girişiyorlar. Tıpkı hayatın kendisi gibi acı ve haz iç içe geçmiş durumda ve neşe hiç vazgeçemeyeceğim bir direnme kaynağı olarak işlerimin tümünde var.