Sanatçı Sohbetleri: Jonathan Monaghan

Görsel sanatlar alanında dünyanın önde gelen isimlerinden Amerikalı Jonathan Monaghan ile sanatla yolculuğu ve güncel sergileri hakkında konuştuk.

Baskı, heykel ve animasyon teknikleri dahil olmak üzere pek çok farklı medyumla işler üreten, aynı zamanda NFT ve dijital sanatın ilk uygulayıcıları arasında yer alan Jonathan Monaghan ile sanat dünyasındaki yolculuğu ve güncel sergileri hakkında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Kendinizden ve işlerinizden bahsedebilir misiniz?

Adım Johnathan Monaghan. Amerikalı bir görsel sanatçıyım. Dijital teknoloji kullanarak animasyon videolardan heykellere kadar uzanan işler yapıyorum.

Sanatla uğraşmaya nasıl başladınız?

İlk önceleri video oyunları yaratmak ya da daha ticari olan üç boyutlu modelleme ve animasyonla ilgileniyordum. Ama sonraları bu alanlarda bulabileceğinizden daha kişisel ve zorlayıcı işler yapmaya başladım. Ardından bu işleri galeriler ve müzelerde sergilemeye başladım.

Çalışmalarınızda hangi bakış açılarını ön plana çıkarıyorsunuz?

Dijital teknolojiyle çalışan biri olarak dijital çağa eleştirel bakış açıları sunmaya çalışıyorum. Teknoloji ve doğal yaşam arasında uyumsuz bir ilişki var ve ben işlerimde bu uyumsuzluğu keşfetmeye çalışıyorum.

Çalışmalarınızı hazırlarken ilham aldığınız noktalar nelerdir?

Çoğunlukla antik mitleri araştırarak ve bu antik hikâyeleri anlatmanın yeni yollarını hayal ederek başlarım. Bununla birlikte bilim kurgu, barok mimari ve tarihi sanat eserlerine geniş kapsamlı referanslarla dokuyorum. Faberge Eggs’ten belirli tarihi tablolara kadar her şeyden ilham alıyor ve yeniden hayal ediyorum. Sonuç, geldikleri teknolojik tabiata eleştirel yansımalar sunan disiplinler arası, ancak bağlantılı bir çalışma bütünü oluyor.

Hangi sanat akımı sizi daha iyi tanımlar?

Yaptığım şeyi tam tanımlayan bir sanat akımı olduğunu düşünmüyorum. Akranlarımdan etkileniyorum ama hepsi kendi bireysel yöntemleriyle çalışıyorlar. Her zaman bağlantılı ve görsel olarak etkili olduğuna inandığım işler yaptım.

Yaptığınız bütün işler arasında en heyecan verici ve özel işiniz hangisi?

Disco Beast (2016) örneğin, terk edilmiş bir alışveriş merkezi ve lüks bir otel lobisi de dahil olmak üzere bir dizi ıssız ticari alanda dolaşan saykodelik bir tek boynuzlu atı takip ediyor. Çalışma, teknoloji ve materyalizm tarafından modern tuzağa düşürülme hakkında yeni bir mitoloji inşa etmek için hem esaret altındaki bir tek boynuzlu atın Ortaçağ ikonografisine hem de popüler kültürdeki görünümüne atıfta bulunuyor.

Şu anda üzerinde çalıştığınız veya çalışmayı planladığınız işlerden bahsedebilir misiniz?

Şu anda Washington D.C.’de Phillips Koleksiyonu için bir yerleştirme oluşturuyorum. Bu müzede tarihi eserlerden oluşan bir koleksiyon var ve sanatçıları onlarla diyalog halinde yeni eserler yaratmaya davet ediyor. Müze koleksiyonundan tarihi at tablolarından esinlenerek yapılmış gerçeküstü bir at hakkında yeni bir animasyon sunacağım.

Güncel sergileriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Kalyon Kültür’de sergilenmekte olan işler, birkaç yıllık sanatsal pratiğimi yansıtıyor. Teknolojiyle olan karmaşık ilişkimizle beraber ilgili korkuları ve belirsizlikleri uyandırıyorlar. Bazılarının yapımı bir yıldan uzun süren birkaç 3D animasyon sergiliyorum. Animasyon filmlerim tamamen solo yapımlar, ancak görsel estetik daha çok ticari medya ve eğlence biçimlerine atıfta bulunuyor.

KISA KISA

Sanatınızı üç kelimeyle tanımlayabilir misiniz?

Dijital, Kabus ve Mit.

İmkânınız olsa tanışmak istediğiniz sanatçı kim olurdu?

Kulağa sıradan geliyor ama Leonardo ile takılmayı ve onun dijital teknolojiyi benimsemesini çok isterdim.

Tüm zamanların en önemli sanat eseri hangisidir?

Bu soru cevaplanamaz. Ama henüz antik çağlardan “The Dying Gaul”den daha güçlü ve evrensel bir heykel görmedim.

Evinizde hangi sanat eserinin olmasını isterdiniz?

Kendi çapımda bazı sanat eserleri topluyorum ve şahsen tanıdığım sanatçıların eserlerini değerlendiriyorum. Bazı sanatçıları şahsen tanımanızı ve eserlerini edinerek onlara destek olmanızı şiddetle tavsiye ederim!

Hangi şehir size ilham veriyor?

Yıllar önce İstanbul’da bulundum ve geri dönmek için büyük bir ihtiyaç içindeyim!

En son ziyaret ettiğiniz üç sergi hangileriydi?

Venedik Bienali’ndeki The Milk of Dreams sergisi, Milan’da bulunan Visionnaire Design Gallery’de yer alan kendi sergim ve Washington D.C’deki The National Gallery!

Sanatçı olmasaydınız hangi mesleği tercih ederdiniz?

Mimarlık.