preloader

Sanatçı Sohbetleri: Prof. İlham Enveroğlu

28.03.2024
Sanatçı Sohbetleri: Prof. İlham Enveroğlu

Yazı Boyutu:

Eserlerinde geçmişten bugüne gelen kültürel bir “kaderi” sunan ressam Prof. İlham Enveroğlu ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Ben hep derim ki; o söz yanlış, “İnsanlar içinde yaşadığı coğrafyanın kaderidir!”

Geçen yıllardaki “Şaman Duası” adlı resim sergisinde Prof. İlham Enveroğlu, Merkez Asya’nın kalbinden Anadolu’ya uzanan köklü bir kültürün hikâyeci/mitsel sembollerle üslup, renk, çizgi ve dokuların uyumunu, modern soyutlamalarla izleyicisine sunuyordu.

Enveroğlu’nun eserleri coğrafya eserleriydi. Şamanist kaynaklı orijinden figürlü/metaforik, farklı sematiklerdeki anlatımları bir “patchwork” gibi bize tarihi sunuyordu: Nerden geldik? Nereye gidiyoruz?

Enveroğlu çizgisinde tıpkı 2 bin yıl öncesi gibi, tıpkı Şamanlarınki gibi olan bir değerler silsilesini “mistik” donanımıyla soyutluyordu. Bence bu remilerde kritik olan İlham Enveroğlu ruhuydu. Orta Asya, Azerbaycan, İran, Türk kaynaklarını ressam kendinde bulunan Şaman ruhu ve kimliğiyle birleştiriyordu.

Bir nevi atlas gibi olduğunu düşündüm Prof. Enveroğlu resimlerinin. Coğrafi, kültürel, anlamsal bir atlas… Geçmişten bugüne gelen kültürel bir “kaderi” sunuyor bize. Olumsuz bir anlam yüklemiyorum burada kadere. Olumlu ve olumsuz olanın tüm anlamları diyelim buna. “Coğrafya kader atlası” diyelim ve çağrışım yaptı. O zaman soralım mı size; coğrafya gerçekten kader mi? Gelin kendisiyle yaptığımız keyifli röportajı paylaşalım.

Özel bir sanat ve tasarım eğitiminiz var; Rus geleneği, Azerbaycan ve İran sanat eğitimleri katkısı, ardından Konya… Mimarlık ve resim dallarında yükseköğreniminizi tamamladınız. Azim Azimzade Azerbaycan Devlet Ressamlık Akademisi’ni bitirdiniz. Bu özel birleşimleri bir araya gelmeleri yorumlar mısınız?

“Coğrafya Kaderdir” sözünün açılımı bir anlamda. Doğduğunuz muhit, aldığınız eğitim, içinde büyüdüğünüz toplumun dünya görüşü-bakış açısı, genetik kodlarınız vb. bizi biz yapan değerlerdir. Bu anlamda çok bahtlı olduğumu düşünüyorum. Karabağ’ın en safalı bölgesinde doğup büyümek, Ağcabedi ve Şuşa arasında geçen müzik, edebiyat, tarih, sanat dolu aile ortamı ve muazzam halk kültürü kaynaklarından ana sütü gibi doyasıya içmek kişiliğimi, sanat yönelimimi etkileyen unsurlardır. Sovyetler birliğinde doğmam hasebiyle Rus eğitim sisteminde eğitim gördüm, babam ve amcalarım şair ve yazarlardı. İster İran ister Azerbaycan Divan edebiyatına aşinalığım ve halk şiirine hayranlığım küçük yaşlarda dimağıma işlemiş. Tebriz minyatürlerini Leonardo resimlerinden daha çok sevdiğimi bilirim. Halı – kilim sanatı zaten ailemizde yapılan bir gelenekti. Bunların izlerini resimlerimde çıplak gözle görmek mümkündür.

“Ruh Kuşu” ve “Şaman” tablonuzda mistik/spritüal bir geleneği ifade ediyorsunuz. Tablolarınızdaki bu temaları açıklar mısınız?

Sanatçı Sohbetleri: Prof. İlham Enveroğlu

Sanatçı metaforlar üzerinden dolaylı olarak aslında kendini anlatır. Kadim Türk-Asya mitolojisi, destan ve masalları inanılmaz bir hayal gücü, semboller dili içermektedir. Bu ifade diline ana dilimiz kadar aşinayım ve kendimi ifade aracı olarak muazzam dili bilinçli bir şekilde seçiyorum. Şaman aşkın duyumsamanın, kuşlarsa insan ruhunun Göklere yolculuğunu anlatan unsurlardır.

İlham Enveroğlu, “İkizler”; 2018

Eserlerinizin daha çok Orta Asya Türk mitolojisi ve Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya getirdiği kültürel dönüşümlerle ilgili içerikler oluşturmaktadır diye düşünüyoruz. Bunu yorumlar mısınız?

Aslında yukarıda bu içeriğe değinmek istemiştim. Sanatta özdeşleyim önemli bir unsurdur. Kadim bilgeler “neyle besleniyorsanız aslında o oluyorsunuz” diyorlar. Aldığım Rus eğitimi sayesinde Batı kültürüne, Klasik Avrupa müziğine, edebiyatına, resim ve mimarisine dair sağlam okumalarım olmasına karşın, Özelde Türk kültürünü, genelde Doğu medeniyetini bilinçli olarak tercih ediyorum. “Âşık gördüğünü çağırır” atasözümüz var. Kendi öz sularıyla beslenen sanat gerçek manada evrensel olabilire inanıyorum. Paul Gauguin gibi ilham arayışı için uzak Haiti adasına gitmeye lüzum yok aslında. Yaratıcılık için kendi muhitimizde yeteri kadar zengin besin vardır. Dünyanın en kadim ve zengin uygarlıklarına beşik sallamış Anadolu, kuşkusuz ilham alınacak bir hazine niteliğindedir.

Dünyadaki, başta Avrupa, Avrasya olmak üzere olmak üzere önemli sanat başkentlerinde resimleriniz koleksiyonlarda. Bu kolay ulaşılabilir bir hedef değil, sırrı ne?

Sanatçı Sohbetleri: Prof. İlham Enveroğlu

Biraz baht biraz çaba, ama daha çok yabacı izleyicilerin resimlerimi özgün ve masalsı bulmalarıyla alakalı. Resimlerimdeki renkler, biçimler ve kompozisyonlar izleyenlerde çocukluk anılarını hatırlatır gibi bir izlenim uyandırır.

İlham Enveroğlu, “Red Darvish”; 2024

İlham Enveroğlu benim gözümde bir “mitoloji çizeri”. İç Asya’nın derinliklerinden Anadolu’ya uzanan köklü bir kültürün DNA şifrelerini çözmeye çalışırcasına, mitolojik sembollere renk, biçim ve dokuların ahengini çağdaş soyutlamalarla sürdürüyorsunuz. Bu konuyu açar mısınız?

Hem çağdaş hem de kökleriyle kadim ve zengin medeniyetimize bağlanan bir sanat anlayışım var. Bu hem konu itibariyle hem de metaforik ifadeler, renk, biçim ve kompozisyon aracılığıyla bir birlik arayışıdır aslında. Azerbaycan muğamlarının, âşık havalarının, halı ve minyatürlerimizin, hatta masal ve efsanelerimizin tadını veren bir sanat yaratmak istemişimdir. Bu aynı zamanda umum Türk medeniyetinin, Doğu’nun ve İslam medeniyetinin özünde taşıdığı mistik-manevi bakışın renklere, şekillere yansımasıdır.

Tasavvuf temalı eserleriniz var. Ondan söz eder misiniz?

Nasıl ki, Batı sanatının temelinde eski Yunan mitolojisi, felsefesi ve Hristiyanlık inancı, Hegel, Kant gibi filozoflar duruyorsa, bizim sanat ve edebiyatımızın da arkasında tasavvuf düşüncesi, AŞK ESTETİĞİ duruyor. Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre, Fuzuli, Nesimi kimi klasiklerimizin şiire nakşettikleri ilahi sevginin resimlerimde izleri olsun isterim.

Bu kendi manevi yolculuğumun bir yansımasıdır diyebilirim.

Maviyi resimlerinizde çok kullanıyorsunuz. Bunu nasıl yorumlamak gerekir. Özgürlük, deniz, MAVİYE olan bir tutku mu?

MAVİ RENK CANDIR… Mavinin her tonunu severim. Derin mistisizm, kozmik ve huzur verici bir renk. Aynı zamanda çinilerimizdeki Türk Mavisi-Turkuaz ve tuğla renginin etkileşimi Selçuklu ve Türkistan mimarisinde en temel renk armonisidir. Bu da beni kendine çekiyor.

Sanatçı Sohbetleri: Prof. İlham Enveroğlu
İlham Enveroğlu, “Kuğular”; 2019

Eserlerinizdeki renk, çizgi, şekil, geometrik anlayıştan söz eder misiniz?

Biliyorsunuzdur, resimle beraber mimarlık eğitimi de aldım. Geometri belki buradan geliyor. Sağlamcıyım resimde, temeli mimarca düşünür, tasarlar, kurgular sonra yapıyı yer yer bozarak duyguları serbest bırakırım. Renkleri saf-temiz haliyle kullanmaktan yanayım, minyatür ustaları gibi. Renkleri karıştırmak, kirletmek istemiyorum. Resimde tıpkı müzikte olduğu gibi tınılar olduğunu hissederek müzikal ahengi bozacak karışımlardan kaçıyorum.

Bazen tek bir rengi korumak için bütün resmi yeniden yaptığım oluyor. Biçimler ve çizgilerde de aynı ahenk ve düzenin, dengeli dağılımın peşindeyim. Resimlerimde anlamsız boşluklar göremezsiniz, boşluğun farklı bir biçim olduğunu biliyorum. Boşluk ve dolulukların eşdeğerliliği Türk kökenli halkların sanatında değişmez bir tabu gibidir. Boşluk aslında göremediğimiz doluluktur…

Resimleriniz sembolik soyutlamalar içeriyor. Nar çiziyorsunuz mesela… Nar, tasavvufta ilmi, hakikati anlatır, tevhit ve birlik sembolü olarak geçer. Yani çoklukta birliği simgeliyor. Ağaç simgesi ise eski Türklerde ruhların göğe ermeden önce durak yeridir. Ruhun merdiveni gibidir aslında. Ağaç sözünün etimolojisi ağmak sözcüğünden ileri gelmektedir. Yani üzerine basılarak ağılan, yani yukarıya doğru giden şey anlamındadır ağmak. Bu tür açılımları yapar mısınız?

Kuşlar, narlar, ağaçlar sık sık değindiğim semboller, arketiplerdir. Kadim semboller manaya açılan boyut kapılarıdır aslında. Çok geniş anlamları ZİP formatında sunmaktır bir nevi. Varlık kavramı çok geniştir, o’nu tümüyle anlatmak adeta imkânsızdır. Bu durumda filozoflar, kutsal metinler, sanatçılar sembol dilini kullanmak zorunda kalmışlardır. Azla çoğu, damlayla ummanı anlatmak ihtiyacından soyutlamalar, semboller doğar.

Sanatçı Sohbetleri: Prof. İlham Enveroğlu
İlham Enveroğlu, “Nar ve Kan”; 2014

Renk olarak, kompozisyon olarak kendi öz kültürümüzdeki halı, kilim, minyatür, kaya çizimlerinin çağdaş yorumlarından oluşan resimleriniz var. Bu kısmı yorumlar mısınız?

Daha önce de değindiğim gibi, bu saydıklarınız benim besin kaynaklarım. Her sanatçı kendi çağının çocuğudur, biz de bu kuralın dışında değiliz. Ve şüphesiz ben de çağdaş çizgide eserler üreten bir sanat işçisiyim. Ama yapım gereği bir İtalyan Fütürist sanatçısı gibi tamamen bugün ve gelecek ekseninde çalışmıyorum. Öz köklerime bağlı bir çağdaşlıktır benimkisi. Kaya çizimlerine gelirsek sanatın er arkaik biçimleri oralarda saklıdır. Çağdaş sanatın yalın, sade, basit anlatımıyla arkaik kaya çizimlerinin anlatım dili çok örtüşmektedir. Aslında kaya çizimleri en kadim çağdaşlıktır. Halı-kilim sanatımız da öyle; simgesel anlatım, herkesin anlaya bileceği yalın soyutlamalar, hepsi çağdaş sanatta da görülen unsurlardır. Kısacası bunlardan beslenirken, gelenekleri taklit etmiyorum, kadim dilde yeni şarkılar besteliyorum.

Sanatçılar kendilerini topluma karşı sorumlu hissetmektedirler. Bu nedenle birçok toplumsal konularda (eğitim, sanat vb.) duyarlı sanatçılar görev almaktadırlar. Sizin toplumsal sorumluluğunuz ne? Ne anlatıyorsunuz?

Her sanatçı üretebilmesi için zaman zaman inzivaya ihtiyaç duyar ama bu onun toplumdan soyutlanması anlamına gelmez. İçinde yaşadığımız toplumun bir parçasıdır sanatçı. Tabii ki, toplumun sorunlarına, dertlerine, sevinçlerine bizler de ortağız ve yurttaşlık borcumuz var. Bu bağlamda sanatçılıktan ziyade bir eğitimciyim. Gençlerle üniversite ortamında sürekli beraberim. Onlara faydalı tecrübelerimizi aktarmak, yol göstermek, kimi zaman sorunlarına gücümüz kadarıyla çareler bulmak en önemli toplumsal vazifemizdir.

Sanatçı Sohbetleri: Prof. İlham Enveroğlu
İlham Enveroğlu, “Ruh Kuşu ve Şaman”; 2013

Sizin resim tarzınız ne? Hangi akıma dahil ediyorsunuz tarzınızı?

Aslında tam olarak kendimi bir yere koymak, biz akımla sınırlamak gibi bir derdim olmadı. Günümüzde sanat ve sanatçılar, modernizmin başlarındaki gibi bir akıma, bir sanat ekolüne ait olmaktan ziyade bireysel tavır ve tutum içerisinde görünüyor. Ama genel olarak modern çizgiyi takip ediyorum.

Eserlerinizi kendi yorumunuzla oluşturuyorsunuz. Bir objeyi önünüze alıp fotoğraf gibi çekmiyorsunuz. Bu yorumları yaparken de farklı teknikler ve malzemeler kullanıyorsunuz. Ne tip teknikler bunlar?

Her yeni teknik ve malzeme yeni bir tat, başka bir haz ve ifadeye kapı açıyor. Bu yüzden denemeyi, yeni sentezleri, farklı teknik ve malzemeyi bir arada kullanmaktan hoşlanıyorum. Aynı zamanda doku ve yüzeydeki farklı tektürlerle birleşen resimler yapıyorum. Bu da farklı bir algı oluşturuyor. Resimlerimde, normalde insanların sanatsal malzeme olarak görmediği duvar kâğıtları, kâğıt atıkları, kumaş parçaları, ağaç kabukları, kurutulmuş çiçekler ve benzer her türlü alternatif malzemeyi, farklı medyumlar göre bilirsiniz. Amaç yeni bir doku, yeni bir tat yakalamaktır. Deneyselliği seviyorum.

Bazen de, çalışmalarımda kolaj, akrilik, sulu boya, yağlı boya gibi farklı resim tekniklerini de bir arada kullanıyorum. Tekdüzelik, monotonluk sıkıcı geliyor bana. Bu yüzden hep arayıştayım. Hz. Mevlana’nın söylediği gibi:

Her gün bir yerden göçmek ne iyi,

Her gün bir yere konmak ne güzel

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,

Dünle beraber gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

Dünya çapında en sevdiğiniz ressamlar. Neden? Söz eder misiniz?

Okul yıllarımdan beri birçok büyük ustadan etkilenip öğrenmişimdir. Rembrandt, Bosch, Velazquez, Cezanne, Van Gogh, Picasso gibi büyük ustalara hayranlık duymuşumdur. Ama kendi tarzımı oluştururken en çok etkilendiğim Sanatçılar Klee, Kandinsky ve Miroo’dur. Onların hem bilimsel hem sanatsal düşünceleri yol gösterici olmuştur. Türkiye ressamlarından Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Erol Akyavaş, Süleyman Saim Tekcan, Ergin İnan gibi sanatçılar ilgi ve saygıyla takip ediyorum.

{237922}

Uğur Batı
Uğur Batı Tüm Yazıları