Yayoi Kusama: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri
Yazı Boyutu:
Ürettiği sanatsal eserlerle ismi her zaman gündemde olan dünyaca ünlü Japon sanatçı Yayoi Kusama’nın yaşamına ve üretimlerine birlikte bakıyoruz.
Yaşayan en önemli avant garde sanatçılardan gösterilen Yayoi Kusama birçok disiplinde verdiği eserlerle bilinen uluslararası şöhrete sahip bir sanatçı. Usta isim; resim, enstalasyon, happening, edebiyat, sinema dahil sanat disiplinlerinin birçoğunda ortaya koyduğu eserleriyle biliniyor. “Puantiye Prensesi” olarak da adlandırılan Japon sanatçı, Fransız modaevi Louis Vuitton ile birlikte hazırladığı koleksiyon ile yine tüm dünyayı kendisinden bahsettirmeyi başardı. Bu çalışma sonucunda Yayoi Kusama tarafından tasarımsal bir süreçten geçen ayakkabılar, çantalar ve aksesuarlar oldukça ilgi gördü.
Sanat dünyasında ismi hiç gündemden düşmeyen Japon çağdaş sanatçı Yayoi Kusama ile ilgili bilgilerimizi tazeleyelim istedik.
Yayoi Kusama Kimdir?
II. Dünya Savaşı sonrasındaki sanatsal gelişmelerden etkilenen Yayoi Kusama, savaş sonrasındaki yılların atmosferinden ilham aldığı unsurlarla birlikte kendi sanatsal görüşlerini oluşturdu. Sanatçının; minimalizm, feminist sanat, çağdaş sanat, pop art dönem çalışmaları oldukça ilgi çekti. Kusama’nın en bilindik özelliklerden biri ise yaklaşık on yaşından beri gördüğü halüsinasyonlardan etkilenerek benekler ve ağları resmetmesi. Genellikle ağ, çiçekler ama en çok da noktalar ve puantiyeler gördüğü biliniyor. Kusama ile ilgili bir diğer ilginç bilgi ise yaşamını kendi rızasıyla gönüllü olarak bir akıl hastanesinde geçirmesi. 1977’den beri gecelerini Tokyo’da bir akıl hastanesi ile gündüzlerini üç katlı dev atölyesi arasında geçiriyor. Sanatçının şu ana kadar en pahalıya satılan eseri 2008 yılında New York’taki Christie’s müzayede Evi’nde 5.1 milyon dolar gibi rekor fiyata satıldı.
Yayoi Kusama’nın Hayatı
1929’da Japonya’da doğan Yayoi Kusama, Kyoto’da bir süre geleneksel Japon resmi eğitimi aldıktan sonra, okulu bıraktı ve 1958’de New York’a taşındı. Orada sanatını özgürce sürdürebileceğini ve yeni dalgalar yaratabileceğini hissetti. 1950’lerin sonunda New York’a taşınmasıyla sanatçı kimliğine yeni bir yön verdi. 10 yaşından beri sanatla ilgili her konuya meraklı olan Yayoi, her zaman büyük bir tutkuyla çalışmıştır. Yayoi Kusama, bir sanat öncüsü olmanın yanı sıra, yaratıcılığını müzik, tasarım, yazı ve moda gibi başka disiplinlere de entegre etti. Kusama, soyut dışavurumculuk, minimalizm, pop art, feminist sanat yaklaşımları kullanarak kendine özgü bir stil geliştirdi. 1977’den beri Tokyo’da yaşayan sanatçı uluslararası areneya damga vuracak kalıcı eserler vermeye devam ediyor.
Yayoi Kusama’nın Sanat Hayatı
Yaklaşık on yaşından beri gördüğü halüsinasyonlardan etkilenerek benekler ve ağları resmeden sanatçı ilk kişisel sergisini 1952’de Japonya’da açtı. Resim yapmasını istemeyen ve ablası gibi erken yaşta evlenmesini isteyen annesinin baskısı üzerine 1957’de ABD’ye göç etti. 16 yıl kaldığı bu ülkede pek çok ses getiren happening gerçekleştirdi, puantiye ve nokta desenlerini her disiplinde uyguladı; film yapımcılığı ve yayıncılık gibi işler yaptı. İlk ciddi çalışmalarından biri olan “Silinmişlik Odası”, içerisindeki tüm eşyalar dahil her şeyin düz beyaza boyandığı bir odaydı ve ziyaretçilerden kendilerine verilen yuvarlak formdaki farklı boyut ve şekillerde renkli yapıştırmaları odada seçtikleri herhangi bir yüzeye yapıştırmaları istenmişti. Yayoi Kusama, Silinmişlik Odası ve onu izleyen diğer projeleriyle adeta bir fenomen haline geldi. 1960’larda çıplak bedenler üzerine sokaklarda puantiye çizen sanatçıya göre bedenler savaşa karşı, barışı, aşkı temsil etmekteydi. Çalışmalarında balkabağı formunu sıklıkla kullandı. 1973’te ülkesine döndü ve gönüllü olarak bir akıl hastanesine yerleşti; burada çok sayıda roman, şiir ve otobiyografi yazarak edebi bir kariyer başlattı.
Kusama hem bir minimalistir hem de bir performans veya happening sanatçısıdır. Ayrıca bir feminist olan Kusama, vücut, heykel, baskı, seramik, sürrealist, soyut ekspresyonist alanlarında eserler vermiştir. Aynı zamanda şair, yazar ve sinema sanatçısıdır.
Yayoi Kusama’nın Hastalığı
Tüm dünyanın eserlerine önem verdiği ve sıkı takipçileri bulunan Yayoi Kusama aslında bir akıl hastası ve yaklaşık 77 yıldır kendi isteğiyle hastanede kalıyor. Rahatsızlığında, Kusama’nın anlatımıyla, kadın peşinden koşan babasının ve her zaman kendisini aşağılayan, baskılayan annesinin payı büyük.
10 yaşındayken puantiyeleri, kendisiyle konuşan çiçekleri halüsinasyon olarak görmeye başlayan Yayoi Kusama, gördüklerini resmederek bu durumun üstesinden gelmeye çalıştı. Bu hastalık kısaca “takıntılı düşünce” olarak tanımlanıyor. Kişi, kendini kontrol edemediği anlarda, ruhsal anlamda günlük aktivitelerini olumsuz etkileyen, gerçek dışı gördüğü düşleri, imgeleri, nesneleri kendi biçimselliğinden uzaklaştırabiliyor. Yayoi Kusama karmaşık bir ruhsal bozukluk içinde resim sanatı sayesinde yaşama tutunmasıyla biliniyor.
Yayoi Kusama’nın Öne Çıkan Eserleri
Yayoi Kusama, “Polka Noktalarının Ağaçlara Çıkışı”; 2006
Kusama’nın eserlerinde sıklıkla kullandığı unsur olan puantiyeler, sanatçının karakteristik motiflerinden biri olarak göze çarpıyor. 2006 yılındaki Singapur Bienali için Orchard Link ve Bideford Road’un köşesinden Paterson ve Scotts Road’un köşesine kadar uzanan Orchard Road’daki tüm ağaçların puantiyeli kumaşla kaplanması Kusama’nın gerçekleştirdiği en dikkat çekici işlerden biri olarak kayda geçti. Ağaçların bazıları ayrıca benekli toplarla süslenmiştir.
Yayoi Kusama, “Milyonlarca Işık Yılı Uzakların Ruhları”; 2017
Yayoi Kusama’nın en bilindik eserleri arasında ayna imgesiyle müthiş bir atmosfer yarattığı ve ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunan “Sonsuzluk Odaları” geliyor. Kusama’nın bu “sonsuzluk odalarını” yaratma girişiminin 1965 yılına kadar uzandığı kabul ediliyor. Aynaları bir araya getirdiği ilk enstalasyonu olan 1965 tarihli Sonsuzluk Ayna Odası: Phalli’nin Alanı’nda Kusama, kabaca 25 karelik bir alana yüzlerce yumuşak, falli form yerleştirdi. Kusama’nın bu enstalasyonu sanat otoriteleri tarafından yıllarca büyük ilgiyle tartışıldı.
Yayoi Kusama, “Pumpkin”; 1998
Yayoi Kusama’nın kabakları, sanatçının çocukluk anılarında derinden yerleşmiş düşüncelerinin merkezinde yer alıyor. Bu görsel form, sanatçının pratiği boyunca kapsamlı ve tutarlı bir şekilde öne çıkan bir mecaz. Kabak imgesi ilk kez 1940’larda sanatçının Kyoto Belediye Sanat ve El Sanatları Okulu’nda nihonga (Japon tarzı resim) eğitimi sırasında, sadece eskizlerde tasvir edilerek ortaya çıktı. 1980’ler ve 1990’lardan beri ise sanatsal üretimine resmen yerleşmiştiler ve Kusama’nın kabaklara olan düşkünlüğü en ufak bir azalma göstermedi.
Yayoi Kusama, “Butterfly”; 1988
Yayai Kusama’nın en çok akılda kalan eserlerinden olarak bilinen Butterfly (Kelebek) yine sanatçının kendi stili yansıtması açısından temel unsurları içeriyor. Yoğun lekeli ve ağ desenlerinin yanı sıra, eser görsel olarak Kusama’nın düş dünyasını ele veriyor.
Yayoi Kusama, “Dots Obsessio”; 1997
Yayoi Kusama, Dots Obsession adlı eserini 1997 yılındaki yeni enstalasyonunu özellikle Rice Gallery için yarattı. Galerinin tamamı, Kusama’nın imzası olan puantiyeler ve yine noktalarla kaplı sarı lateksten büyük antropomorfik balonlarla dolu canlı sarı, rüya gibi bir alana dönüştürülmüştü.