Bige Örer ile 59. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu'na Dair
Yazı Boyutu:
Venedik Bienali’nin 59. Uluslararası Sanat Sergisi kapsamında, İKSV organizasyonuyla Arsenale’de düzenlenecek Türkiye Pavyonu öncesinde İstanbul Bienali ve İKSV Güncel Sanat Projeleri Direktörü Bige Örer ile bienal hazırlıkları sırasında sohbet etme şansı bulduk.
Dünyanın en önemli sanat etkinliklerinden Venedik Bienali‘nin 59. Uluslararası Sanat Sergisi, 23 Nisan – 27 Kasım 2022 tarihleri arasında düzenlenecek. Sergi kapsamında, İKSV organizasyonuyla Arsenale’de düzenlenecek Türkiye Pavyonu’nda ise sanatçı Füsun Onur’un “Evvel zaman içinde…” adlı sergisi yer alacak. Venedik Bienali öncesi, İstanbul Bienali ve İKSV Güncel Sanat Projeleri Direktörü Bige Örer ile hem Venedik Bienali hem Füsun Onur’un bienal için hazırladığı yerleştirmesi hakkında sohbet ettik.
Venedik Bienali’nde Türkiye pavyonunu temsil edecek sanatçı İKSV olarak nasıl değerlendirilip seçiliyor?
Venedik Bienali İKSV tarafından 2007 yılından beri organize ediliyor. Her sergide Türkiye’deki güncel sanat üretiminin, sanatçılarının yarattığı farklı dillerin ve dert ettikleri meseleleri dile getirme becerilerinin ne kadar çeşitli ve özgün olduğunu paylaşmayı temel olarak hedefliyoruz.
Türkiye Pavyonu’nda da sanatçıların yeni üretimleri üzerine odaklanarak onların yaratıcı ve deneysel üretimlerini desteklemeyi amaçlıyoruz. Türkiye Pavyonu’na öncelikli olarak sanatçı davet ediliyor, sanatçıyla küratörün kim olacağına karar veriliyor. Uluslararası bir danışma kurulumuz var. Hem Türkiye’den hem de uluslararası alandan deneyimli küratör sanatçı, sanat yazarı, profesyonellerden oluşan bu kurulda oldukça katmanlı bir tartışma ortamı da gerçekleşiyor. Kurul, öncesinde kendileri belirlemiş oldukları adayları paylaşıyorlar, her adayla ilgili olarak da bir sunum hazırlanıyor. Birçok konu bir arada tartışıldıktan sonra sergiye katılacak sanatçı belirleniyor. Bu senenin danışma kurulunda da Bilgi Üniversitesi’nin Sanat ve Kültür Yönetimi öğretim üyesi Serhan Ada, Pera Müzesi Genel Müdürü Özalp Birol, geçtiğimiz dönem Venedik Bienali sanatçısı olan İnci Eviner, küratör ve Fiorucci Art Trust Direktörü Milovan Farronato ve Sanat Dünyamız Dergisi editörü, sanat yazarı Füsun Yalçınkaya yer alıyor. Danışma kurulumuz da belirli aralıklarla değişiyor. Yani sürekli aynı danışma kuruluyla çalışmıyoruz. İki bienalde bir danışma kurulu üyeleri değişiyor. Ulusal Pavyonlar küratöryel metne ve kavramsal çerçeveye bağlı olarak seçilmiyor, yani bağımsız olarak seçiliyor. Burada aslında en temel mesele o sene o sergiyi davet edilen sanatçının pratiğinden yola çıkarak seçim yapılıyor. Hem deneyimi hem de sanatsal pratiğinin yoğunluğu da olabilir. O zamanla, o dönemle sanatçının nasıl ilişkiye geçmesi de önemli bir kriterdir.
Pavyondaki mekâna özgü olarak yaratılan yerleştirmelerde Türk kültürüne yer verilmesi gerekiyor mu?
Türk kültürüne yer verilmesi gibi bir gereklilik aslında yok. Bu alanda çalıştığımız sanatçılar Türkiye’nin ekonomik, politik, sosyal dinamiklerinin içerisinde yoğrulmuş, toplumsal, siyasi, sosyal meselelerle ilgilenen, bu konuları kendine dert edinen, sadece yerel dünyada değil, uluslararası dünyada da ne olduğunu takip eden, kendi sanatsal üretimiyle dünyaya söz söylemek isteyen sanatçılar. Bu sanatçılar kimi zaman Türkiye’de iyi tanınmış olsa da uluslararası dünyada da onların üretimlerini daha görünür kılmak, kendi kuşaklarındaki ya da kendi üretimleriyle paralel olarak dünyanın farklı coğrafyalarında çalışan sanatçıların üretimleriyle onları beraber görmek çok heyecan verici. Aynı zamanda da değerlendirme sürecinde önemli rol oynayan etkenler. Genel olarak Türkiye’de güncel sanat konusunda ciddi bir çeşitlilik ve özgün diller var. O anlamda sanatçıların kendilerine mesele edindikleri konular çok geniş kapsamlı.
Farklı malzemelerle çalışıyorlar, farklı süreçlerden geçiyorlar. Çok daha kolektif çalışmalar gerçekleştiren sanatçıların yanı sıra Füsun Onur gibi kendi kendine çalışan, iç dünyasını sanatına aktaran sanatçılarımız var. İKSV’nin Venedik Bienali organizasyonu her ne kadar çok genç de olsa 2007’den 2022’ye kadar yine de bu çeşitliliği, sanatçılar arasındaki diyaloğu görmek mümkün. Bugüne kadar sergilenen eserleri incelediğiniz de onları buluşturan, birleştiren noktalar olduğunu da fark edebiliyorsunuz.
Sanatçımızın bu mekâna özgü iş üretme süreci nasıl ilerledi?
Füsun Onur’un Türkiye Pavyonu’ndaki bu sergi üzerine çalışması çok önemli ve değerli. Onur, kavramsal sanatın öncü isimlerinden biri. Türkiye’de kimse bu alanı tanımazken o, geleneksel heykelin sınırlarını zorluyor. Çok farklı üretimler yapmak için cesur, kendi sanatsal diline müthiş bir güveni var. İç güdüsü ve sezgisi çok kuvvetli. Bu anlamda da kendi özgün dilini zaman içerisinde de yaratabilmiş bir sanatçımız. Aslında çok farklı mekanlarda çalışmış. Yani daha geleneksel müze, galeri mekanlarından tutun da bienaller gibi alternatif mekânları sergi mekânlarına dönüştüren yapılarda da üretimini sergilemiş. Bu yüzden mekânla kurduğu ilişki çok kuvvetli. Heykelin temel meselelerinde olduğu gibi o boşluk, doluluk yani mekândaki boşluk, doluluk kavramına da kafa yormuş olan bir sanatçı.
Venedik Bienali ile de çalışmaya başladığımızda da bildiğiniz gibi tam pandemi sürecine denk geldiğinden Venedik’i birlikte konuşarak, fotoğraflara bakarak, mekânın maketini onunla paylaşarak, hatta videoları paylaşmanın yanı sıra ben geçen ekim ayında mekâna geldim ve bazı çalışmaların mekânın içerisinde nasıl sergileneceğine karar verme aşamasında eserlerin bazılarını yanımda getirerek onunla canlı bağlantı yaptım. Aslında oldukça da yoğun bir sürecimiz oldu. O da İstanbul’da başlayan Venedik’te tamamlanıp, tamamlanmadığını bilmediğimiz biraz da hikâyenin sonu izleyiciye kalmış bir yolculuğun masalı. Bu masal iki yıla yakın çalışma sürecimizde şekillendi, süreç içerisinde masala yeni karakterler eklendi, bazı bölümler değişti, bir bakıma bu ertelenme süreci masalın daha da şekillenmesine neden oldu. Füsun hanım aklında aslında bir filmi görüyordu ve katılan herkesin de aynı filmi görmesini istiyordu. Kitap okurken de aklımızda oradaki karakterler canlanır, o karakterlerin bir sonraki hikayesini merak edersiniz, işte bu çalışmada da insanı içine alan, kendi masalının içine sürükleyen, çok heyecan verici bir tavır var. Malzeme konusunda da epey çalıştık. Hangi malzemeyle bu fikirleri aktarabileceğiyle ilgili olarak denemeler yaptık. Sonrasında metal tel kullanmaya karar verdi ve metal tellerin renkleri, kalınlıkları, yani malzeme üzerine çok kafa yoran bir sanatçı. Eğip, büktüğü figürlerin yanı sıra bu yerleştirmeye gündelik hayattan da objeler ekledi. Geldiğimiz noktada bir kitabın sayfaları adeta çeviriyorsunuz, mekandaki kurguyla birlikte hikâyenin farklı bir bölümüyle karşı karşıya geliyorsunuz. İzleyiciye çok fazla da alan ve imkân veren bir çalışma. Adeta insanı hikâye yazmaya da davet ediyor. Füsun Onur’un aklında olan bir hikâye var ama bu hikâye her izleyiciyle birlikte deneyimlenebilir.
Bir küratör olarak Venedik Bienali ile ilgili yaşadığınız sorunlar var mı?
Venedik Bienali’nde en belirleyici unsur pandemi nedeniyle serginin ertelenmesi oldu. Planlanan takvimde değişiklikler yaşandı. Ama tabii ki de bu mücbir sebep olduğundan bunu sorun olarak görmüyorum. Geçen sene mimarlık bienali ertelendiği için sanat bienali ertelendi ama geçen mayıs ayında mimarlık bienali sırasında ciddi kısıtlamalar vardı. Şu anda Venedik Bienali’nde pandemiyle ilgili olarak kuralların da esnediğini görüyoruz. Yine birtakım kurallar olsa da açık alanda kimse maske takmıyor, kapalı alanlarda bile esnemiş durumda. Vakıf olarak 2007 yılından beri burada olduğumuzdan kimlerle çalışacağımızı ve kimlere güveneceğimizi biliyoruz.
Venedik Bienali’nde kurulum aşamasında uyulması gereken birtakım katı kurallar var. Bu katı kurallar kullanacağınız malzemenin Avrupa Birliği’ne uyumlu olmasından tutun da çalışanlarla ilgili kurallara kadar. Ama biz bu süreci bildiğimiz için şu aşamada bir sorun yaşamıyoruz. Kurulumu erken bir tarihte planladığımız için de son dakikaya getirmek istemedik. Çünkü sürecin getirdiği belirsizliklere karşı biraz daha zamanı verimli kullanmak ve de değişiklikler karşısında hareket etmek imkânımız olsun istedik. Tarihi binalarda nasıl çalışılması konusunda İstanbul Bienali’nden de deneyimliyiz. Bir de Venedik Bienali’nin bizim için en büyük avantajı 20 senedir sabit bir mekâna sahip olmak. Yirminci yüzyılın başlarından itibaren aynı mekâna sahip olan ülke pavyonlarının yanı sıra ilk defa Venedik Bienali’ne katılan ülkeler de var. Biz bu konuda Arsenala’de Türkiye’nin bir sabit pavyonu olsun diye çok uğraştık. Çünkü Venedik Bienali’nde sözleşmesi olan binalar dışında çok fazla alan kalmış bina ve yer bulmak çok zor. Aynı yere sahip olmamızdan ötürü de binanın ihtiyaçlarına çok hakimiz.
Bu seneki 59. Venedik Bienali’ni tema olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Tema olarak sanki Füsun Onur’un çalışmalarıyla da kesişen bir yanı var gibi. Ne dersiniz?
Bu sene serginin küratörü Cecilia Alemani. Kendisi sürrealist bir ressam olan Leonora Carrington isimli sürrealist ressamın 1950’lerde Meksika’da iki oğlunu anlattığı hikâyelere eşlik etmek için yaptığı çizimlerin olduğu bir kitaba referans veriyor. Serginin ismi de “Düşlerin Sütü”. Küratör bu bienali “pandemi bienali” olarak tanımlıyor. İçinde yaşadığımız dünyada her şey o kadar zor ve problematik ki sağlık krizi, iklim krizi, siyasi problemler… bununla birlikte sanatın farklı bir alan açabileceğini düşünüyor. Sürrealist bir ressama atıfta bulunması gerçekle gerçeküstü dünyayı da bir arada alması da bu yüzden. Bedenlerin temsilleri, dönüşümleri sergide çoğunlukla yer alacak. Kısaca bedenlerle dertlenen çalışmalar var. Bedenlerle teknoloji, bedenlerle dünya arasındaki ilişki. Cecilia üç temel aksı da burada tanımlamış oluyor. Bir yandan çok fazla yeni üretimler diğer yandan tarihi pozisyonlar da var.
Sergi de bu sene kadın sanatçılara daha önem verilecek. Çok önemli işler üretmiş ama çok da fazla işleri tanınmamış, bilinmemiş işlere de sergi kapsamında yer verilecek. Ben de sizin dediğiniz gibi bienalin bu seneki temasının Füsun Onur’un temasıyla kesiştiğini düşünüyorum. Sanatçının da bir masalı mekâna davet etmesi açısından benzerlik var. Füsun hanımın pratiğinde anlatımı olan işler daha azdır aslında ama bu dönemde böyle bir şeye güncel üretiminde yer verdi. Bedenlerimizin kırılganlığı da bu işin bir parçası. Pandeminin getirisi bir kırılganlık, her şeyin bir anda uçup, yok olabileceğinin farkındalığı var. Öte yandan yaşama karşı bir umudu ve inancı da var.
Bu sene gerçekleşecek Venedik Bienali’nin diğer bienallerden farklı yapacak etkinlikler ya da değişiklikler olacak mı?
Sergiye cevap veren farklı katılımcılar olacak. Bunun için bir program hazırladık. Farklı kişilerin katkılarıyla bu program şekillenecek. Füsun Onur’un pratiğiyle farklı disiplinlerin kurduğu ilişkiyi görme şansı bulacağız.
Editörün notu: Bige Örer, Venedik Bienali ve Füsun Onur hayranları için şöyle de güzel bir haber verdi. Bu sene bu sergiyle ilgili bienal kapsamında bir kitap hazırlıkları içerisinde olduklarını belirtti.
Füsun Onur sadece bu sergiyle ilgili olmayıp çok ciddi bir araştırma ve kronolojisi çalışması yapmış. Kitabı hazırlamasında Bige Hanım’la birlikte Nilüfer Şaşmazer de katkı da bulunmuş. Çok ciddi bir arşiv ve araştırma çalışması yaptıklarını, 1960 yıllarından bugüne kadar Füsun Hanım’ın katıldığı tüm sergilerle ilgili olarak bilgiler, fotoğraflar topladıklarını belirtti. Onun dışında 26 kişiye yeni yazılarının bulunduğu yayında hem seçilen eserlerle ilgili olarak eser bazlı okumalar hem de geniş kapsamlı olarak sanat tarihi bakış açısı da sunuluyor. Bu anlamda Füsun Onur’u hem tanıyanlar hem de tanımayanlar için önemli bir referans kaynağı olmasını umut ettiklerini de söyledi. İngilizcesini Muses Publishing House ile hazırlamışlar. Aynı zamanda bu yayınevi İtalya’da önemli sanat yayınları yapan ve dergi çıkaran bir yayınevi. Türkçesi de şu anda hazırlanıyor. Yapı Kredi Yayınevi tarafından serginin açılışıyla eş zamanlı olarak çıkacağı müjdesini de şimdiden verelim.
19 Nisan 2022 tarihinde ön izlemesi gerçekleşecek olan 59. Venedik Bienali, 23 Nisan’da halka açılıyor ve 27 Kasım tarihine kadar devam edecek. Hem uzun bir aradan sonra 59. Venedik Bienali’ni hem de Türkiye Pavyonunda yer alacak olan değerli sanatçımız Füsun Onur’un sergisini görmeyi heyecanla ve merakla bekliyoruz.