İstanbul Sergi Rehberi: Ocak 2021
Yazı Boyutu:
İstanbul’daki en yeni sanat sergi programlarını takip etmeniz için detaylı bir rehber hazırladık. Sergi takviminizi yapmadan önce, güncel sergilerle ilgili tüm merak ettiğiniz konuların yer aldığı OGGUSTO Aralık Sergi Rehberini mutlaka inceleyin.
İstanbul sanat şehri olmaya devam ediyor. Birçok yeni sergiye ev sahipliği yapan İstanbul’da hangi sergiye gidilmeli diye düşünüyorsanız, en yeni sergi rehberini mutlaka keşfedin. Arter, Meşher, Pera Müzesi gibi İstanbul’un önemli galerilerinde yer alan sanatçıların en çok merak edilen sergilerini bir araya getirdik.
İstanbul Modern, “Dünya Diye Bir Yer”, Selma Gürbüz
İstanbul Modern, Selma Gürbüz’ü zamandan ve mekândan bağımsız; masallar, mitler, söylencelerle örülü, incelikle işlenmiş yapıtlarıyla Türkiye’de bir müze çatısı altında ilk kez izleyiciyle buluşturuyor.
Sanatçının 35 yıllık sanatsal üretimine tematik duraklar çerçevesinden bakan “Dünya Diye Bir Yer” adlı sergi, Selma Gürbüz’ün dijital çalışmaları da dahil olmak üzere daha önce sergilenmemiş yapıtlarını odağına alıyor.
Selma Gürbüz’ün içinde yaşadığımız dünyadan beslenip, kendine has imge dağarcığıyla buluşturarak yarattığı gizemli ve renkli dünyasında, insanlığa, doğaya, yaşama dair semboller ve hikâyeler hayat buluyor. Sanatçının daha önce sergilenmemiş yapıtlarını odağına yerleştiren sergi, Selma Gürbüz’ün zamandan ve mekândan bağımsız; masallar, mitler, söylencelerle örülü, incelikle işlenmiş yapıtlarını ziyaretçilerle paylaşıyor. Sergide, sanatçının resim, yerleştirme, desen, video ve heykel gibi farklı ifade araçlarıyla ortaya koyduğu yüzden fazla yapıtı yer alıyor. Sergi, 5 Kasım 2020 – 31 Mart 2021 tarihleri arasında gezilebilir.
Virtual Contemporary İstanbul
Contemporary Istanbul’un 15. Edisyonu Akbank Ana Sponsorluğu’nda 19-20 Aralık ön gösterim, genel izleme olarak 21 Aralık – 6 Ocak tarihleri arasında virtual.contemporaryistanbul.com üzerinden online olarak yapılacak.
Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Co. ile ortaklaşa oluşturulan ve test edilen dijital platform www.virtual.contemporaryistanbul.com, ziyaretçilerin, galerilerin ve sanatçıların gerçekten sürükleyici bir deneyim için birbirleriyle etkileşimde bulunmasına imkan veren ve hatta gerçek zamanlı olarak uzaktan satın alma çalışmaları yapabileceği bir yapı sunmakta. Bu simbiyotik, deneyimsel platformun lansmanı, teknoloji ve sosyal ağın günlük hayatımıza etkilerinin daha net anlaşıldığı, 2020’nin küresel zorlukları küresel iletişim ve bağlantının öneminin vurgulandığı bir zamanda yapılıyor. Platform, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, sanat hayranlarının ve meraklılarının sanat etkinliğinin keyfini çıkarmasına ve çevrimiçi özel içeriklere erişmesine olanak tanıyacak. Contemporary Istanbul, evrimi boyunca sanal sunumunu küresel, dijital ve kültürel yıllık etkinlik takviminde bir fikstür haline getirmeye kararlı olup, bu yıl ilk kez 19 Aralık – 6 Ocak tarihleri arasında sanatseverlerle çevrimiçi buluşacak.
Türkiye’de birçok şeyi ilk kez topluma ve sanat dünyasına sunan CI’ın gene bir başka yeniliği olarak; online fuar virtual.contemporaryistanbul.com, 19-20 Aralık tarihlerinde ön gösterim, 21 Aralık – 6 Ocak tarihleri arasında ise genel ziyaretçiye açık olarak yapacak. Fiziksel fuar ise tüm dünya üzerinde etkili olan Covid – 19 pandemisi nedeniyle İç İşleri Bakanlığı tarafından açıklanan yeni önlem paketine uygun olarak 2021 ilkbaharında yapılacak.
Pilevneli, Ziya Tacir, “Işığı Aramak”
Mimari yapıları fotoğrafladığı anıtsal kareleriyle tanınan sanatçının galerideki bu ilk kişisel sergisi Japonya serisini sunuyor. Tacir, alışık olduğumuz kurgusal eserlerinin aksine bu serisinde manzarayı ve doğayı ön plana çıkarıyor. Tıpkı Japon estetiğinde olduğu gibi incelik ve sadeliği benimseyerek doğanın ihtişamını vurguluyor.
Adeta bir 19. yüzyıl fotoğrafçısının lirik bakış açısına sahip olan Tacir, keşfettiği şiirsel ve yalın mekanların sanatsal öykülerini bize sunarken bakış açımızı değiştiriyor; fotoğrafladığı manzaraları adeta bir hatıraymışçasına hafızamıza yerleştiriyor.
Bu seri için Japonya’nın tenha bölgelerinde zaman geçiren Tacir, yaşamın sadeliğini ve saflığını fotoğraflarına yansıtıyor. Çalışmalarında basit ve boş alan kullanımı, sessizlik ve yalnızlıkla elde edilen netlik ve de güzelliği daha derin bir şekilde takdir etmeye neden olan doğanın ‘sade ama çarpıcı’ çekiciliği ön plandayken ele aldığı yalın formlar, izleyiciyi zamanı sorgulamaya yönlendiriyor. Sergi 9 Ocak tarihine kadar Pilevneli’de görülebilir.
Ziya Tacir, sadece kalıcı ve zamansız olanı değil aynı zamanda şaşırtıcı şekilde sadece bir anlığına var olabilen ya da sonsuza dek kaybolan geçici anları hatırlatıyor.
Mixer, Hilal Polat “Arzu Kadar Kadim”
Mixer, Hilal Polat’ın kendi kurgusal mitolojisinden hareketle hikayeleştirdiği ve deneyimsel bir mekâna dönüştürdüğü Arzu Kadar Kadim başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, sanatçının farklı alanlardaki pratik ve deneyimlerini hayal gücü ile birleştirdiği ve kendi düşünsel meseleleri ekseninde yorumlayarak sanatsal pratiği ile bütünleştirdiği bir yapıyı izleyiciye sunuyor.
Arzu Kadar Kadim, Hilal Polat’ın düşüncelerini, nakış, heykel, minyatür ve ışık gibi formlarla sentezleyerek çok boyutlu yerleştirmeler içeren teatral bir mekan tasarımı oluştururken, sanatçının mekansal algı yaratma üzerine kurguladığı sanatsal üretimlerine yeni bir pencere açıyor. Sergi kurgusunda, farklı form ve özgün özellikleri ile yer alan canlılar izleyici ile etkileşim kurarken kendi dillerini, hikayelerini ve yaşamsal haklarını gösterme yollarını arıyor.
Doğanın ve insanın varoluşsal durumunun belirli normlara indirgenen anlamlarına karşı güçlü bir başkaldırı niteliğindeki sergi, temsiller aracılığıyla izleyicinin şu soruyu sormasını amaçlıyor: Mutlak doğru ve güzel olmadan bir dünya nasıl mümkün olur? Sergi 6 Şubat 2021 tarihine kadar Mixer’de görülebilir.
Arter
Dinleyen Gözler İçin, Dick Higgins Albüm Sayfası
Arter Koleksiyonu’ndan oluşturulan ve küratörlüğünü Arter Kurucu Direktörü Melih Fereli’nin üstlendiği Dinleyen Gözler İçin başlıklı sergi, çoğu müzikle güçlü bir bağ kuran yirmi üç yapıtı bir araya getiriyor. Ziyaretçiler, galeri alanına hakim olan sessizliğin içinde yapıtlardan yükselen “sesleri” keşfetmeye ve hayal etmeye davet ediliyor. Sergi, 25 Temmuz’a kadar görülebilir.
David Tudor tarafından tasarlanan ve Composers Inside Electronics, Inc. tarafından gerçekleştirilen Yağmur Ormanı V (varyasyon 3) başlıklı etkileşime açık yapıt ise “Sesli Dizi”nin dördüncü sergisi olarak yine Melih Fereli’nin küratörlüğüyle Karbon’da deneyimlenebilecek. Dinleyen Gözler İçin ve Yağmur Ormanı V (varyasyon 3) sergileri birbiriyle yakından ilişkilenerek ses ve sessizlik kavramları üzerinden tek bir sergi gibi de işliyor. Yağmur Ormanı V, 11 Temmuz’a kadar görülebilir.
Arter Koleksiyonu’ndan oluşturulan ve küratörlüğünü Kevser Güler’in üstlendiği Gökcisimleri Üzerine başlıklı grup sergisi, yaşamsal bir biraradalık düzleminin bugün yeniden düşünülebilir ve inşa edilebilir olmasına dair sorulara odaklanıyor. Yirmi sekiz sanatçının yapıtlarını kapsayan sergi, var olanların bir araya gelme ve dağılma biçimlerini, ilişki kurma tarzlarını, birbirlerine mesafe alma ve yakınlaşma yollarını birlikte düşünmeye davet ediyor. Sergi, 25 Temmuz’a kadar görülebilir.
KP Brehmer, Gri Skalasi (Göz), 1966
Arter, yeni sezonda Alman sanatçı KP Brehmer’in (Berlin 1938–Hamburg 1997) kapsamlı bir retrospektifine de yer veriyor. Küratörlüğünü Selen Ansen’in üstlendiği KP Brehmer: Büyük Resim başlıklı sergi, sanatçının otuz yılı aşkın üretiminden geniş bir seçkiyi bir araya getiriyor. Sergi, Arter’in Neues Museum Nürnberg (Almanya), Hamburger Kunsthalle (Almanya) ve Kunstmuseum DenHaag (Hollanda) ile birlikte, Kulturstiftung des Bundes’ın (Almanya Federal KültürVakfı) mali desteğiyle gerçekleştirdiği; küratoryal çerçevesini bu kurumlar adına Eva Kraus, Petra Roettig, Daniel Koep ve Selen Ansen’in belirlediği; üç yıla yayılan bu ortak yapım projesinin son aşaması olma niteliğini taşıyor. Sergi, 28 Mart’a kadar görülebilir.
Alev Ebüzziya Siesbye’nin, Arter’de gerçekleşecek Tekerrür başlıklı kişisel sergisi sanatçının son dönemde ürettiği yeni yapıtlarını bir araya getiriyor. Arter ekibinden Eda Berkmen’in küratörlüğünü üstlendiği sergide seramik sanatçısı Siesbye’nin tekrar kavramından yola çıkarak ve tek bir malzemeye, yönteme ve biçime odaklanarak gerçekleştirdiği üretim, yeni bir bağlamda sunuluyor. Sergi, 7 Mart’a kadar görülebilir.
Ara Güler Müzesi, “Aynı Rüyanın İçinde”
Ara Güler’in çok yönlü sanatçı kimliğini ve ilham veren yaşamını gelecek nesillere aktarmak amacıyla kurulan Ara Güler Müzesi’nin yeni sergisi “Aynı Rüyanın İçinde”, tarihin entelektüel hafızası Ahmet Hamdi Tanpınar ile tarihin görsel kayıt ustası Ara Güler’i İstanbul’un hikayesinde bir araya getiriyor. 28 Şubat 2021’e kadar ziyaret edilebilecek sergide, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın metinleriyle, Ara Güler’in fotoğrafları buluşuyor. Kendilerini kaybolmuş güzellikleri estetize etmeye adamış nostalji tutkunu bu iki flânörün İstanbul rüyası, gelecekte onları okuyan ve izleyenlerin belleğinde, değişenin değişmeyenle birlikteliği olarak devam edecek.
Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Artnet50.net, “Nocturnes”
Filiz Piyale Onat, Cem Onat ve Haydar Akdağ’ın eserlerinin bir araya geldiği “Nocturnes” sergisi, geceye adanan ya da geceden ilhamını alan sanat eserlerinin yarattığı duygu zenginliğine odaklanıyor. Cem Onat’ın bedensel hareketi temel alan işlerinden yükselen dinamik ritim, Haydar Akdağ’ın incelikli renk ve desen kullanımının yarattığı enerjik melodiler ve Filiz Piyale Onat’ın eserlerine hakim olan gecenin dingin tasvirleri bir tema olarak serginin temelini oluşturuyor. Temanın yarattığı zemin, ritmin oluşturduğu hareketlilik ve melodinin kazandırdığı çeşitlilik ile oluşan harmoniden yayılan sesler “Nocturnes” sergisi kapsamında Swissôtel The Bosphorus’ta yankılanıyor.
Dokunduğu her şeyi kendisine dahil eden gece, ana dair heyecanlar ve ertesi güne dair umutlar barındırıyor. Aynı zamanda Frederic Chopin’in kimi zaman hüzünlü ancak engin duygular ile dolu ve geceden ilham alan müzikal kompozisyon anlamına gelen “Nocturnes”leri, Vincent Van Gogh’un rüya ile gerçeğin birleştiği noktayı resmettiği “Yıldızlı Geceler”i, Edward Hopper’ın sakin, yalnız ancak dingin “Gece Kuşları” ve Jim Jarmusch’un gecenin sonsuz olasılıklarını ekrana taşıdığı “Dünyada Bir Gece” isimli filmi gecenin ne denli büyük bir esin kaynağı olduğunun kanıtlar nitelikte. Art50.net ve Swissôtel The Bosphorus, İstanbul iş birliğiyle hazırlanan ‘Nocturnes’ sergisi, 5 Mart 2021 tarihine kadar Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’da görülebilir.
Pera Müzesi, “Kristal Berraklığı”
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi pandeminin etkisi altında geçen 2020 yılına, bu küresel krize atıfta bulunan yeni bir sergiyle veda ediyor. Elena Sorokina küratörlüğünde hazırlanan Kristal Berraklığı, farklı ülkelerden 20 sanatçının, çevresel ve toplumsal konuları kristaller ışığında ele alan eserlerini bir araya getiriyor. Küratör ve sanatçıların, ekolojik bir duyarlılıkla yaklaştıkları, her sanatçının kendi yaratıcı ve siyasi bakışını, duyusal ve duygusal damgasını yansıtan sergi, küresel şeffaflık, insan toprak ilişkisi, salgın sürecinde oluşan yeni bedensel davranışlar, diller ve bunların medyadaki yeri gibi konulara odaklanıyor.
Farklı ülkelerden ve nesillerden sanatçıları bir araya getiren sergide; Sammy Baloji, Minia Biabiany, Katinka Bock, Bianca Bondi, Gaëlle Choisne, Kıymet Daştan, Elmas Deniz, Sinem Dişli, Gluklya (Natalia Pershina-Yakimanskaya), Deniz Gül, Ilana Halperin, Gülsün Karamustafa, Yazan Khalili, Paul Maheke, Şener Özmen, İz Öztat, Hale Tenger, Güneş Terkol, Berkay Tuncay ve Adrien Vescovi’nin eserleri yer alıyor.
Serginin küratörü Elena Sorokina, kristallerin tam matlıktan kusursuz saydamlığa uzanan farklı özellikler taşıdıklarını ve sanattan büyüye, teknolojiden şifacılığa pek çok alanda kullanıldıklarını belirtiyor. Küratör, projenin çıkış noktasını ise şöyle ifade ediyor: “Bilim insanları, canlı olmasalar da kristallerin genellikle ‘büyüdüklerini’ tarif etmiştir. Yaşayan pek çok organizma, kristal üretebilir. Eski kültürlerde kristaller ve mineraller duyuları olan varlıklar gibi görülmüş, canlı ve canlı olmayan, organik ve inorganik madde arasındaki geçirgen sınırlar için mükemmel bir metafor olmuştur.” Sergi, 7 Mart 2021 tarihine kadar Pera Müzesi’nin üçüncü katında ziyaret edilebilir.
Pilevneli, “Sunum Odası – I”
Dolapdere’deki galeri mekanının birinci, ikinci ve üçüncü katlarında yer alacak “Sunum Odası – I”, 2021’e ertelenen Contemporary Istanbul fuarı için planlanan seçkiden yola çıkarak hazırlandı. Yalnızca randevu ile gezilebilecek “Sunum Odası – I”de, sanat meraklıları ve koleksiyonerler, farklı kuşaklardan sanatçıların çeşitli tekniklerle yapılmış eserlerini görebilecek.
Sunumda, PİLEVNELİ’nin temsil ettiği sanatçılar Erdoğan Zümrütoğlu, Ali Elmacı ve Tarık Töre’nin son dönem çalışmaları ve Bora Akıncıtürk, Refik Anadol, Hans Op de Beeck, Guy Bourdin, Daniel Firman, Johan Creten, Jan Fabre, Arik Levy, Şener Özmen, Tobias Rehberger, Tayfun Serttaş ve Ziya Tacir’in eserlerinden bir seçki yer alacak. PİLEVNELİ’nin yeni temsil etmeye başladığı Defne Tesal’ın çalışmalarının yanı sıra Esra Gülmen, Tim Kent, Yıldız Moran ve Alp Öz’ün eserleri ilk kez gösterilecek.
Sunum BMW, Jotun, Samsung, MG International Fragrance Company ve Yunus Karma’nın iş birliğiyle gerçekleşiyor. Sergi 19 Şubat’a kadar görülebilir.
Anna Laudel İstanbul, Mathias Hornung & Onur Hastürk “Echos”
Sanatçıların ilk defa İstanbul’da sergileyecekleri yeni eserlerinin de yer aldığı Mathias Hornung’un “Defragmentology” ve Onur Hastürk’ün “Asimilasyon” başlıklı sergilerini bir araya getiren “Echos”, İslam sanatının modern batı sanatıyla buluşmasından, rölyeften dijital dünyaya geçişe kadar uzanan temaları içeriyor. Adını Türkçe’de yankı anlamına gelen “Echo” kelimesinden alan sergilerdeki eserler, farklı temalarda ve sanat teknikleriyle üretilmelerine rağmen, geçmişle günümüz arasında kurdukları köprüyle birbirlerini Almanya’dan sonra Türkiye’de takip ederek tamamlıyor.
Mathias Hornung – “Defragmentology”
Eserleriyle teknoloji ve heykel arasındaki engelleri kaldıran Mathias Hornung, Anna Laudel İstanbul’daki ilk kişisel sergisini gerçekleştiriyor. Sergide yer alan rölyefleriyle dijital dünyaya bir bağlantı kurarak, tematik ve yapısal olarak kafa karıştırıcı çağdaş sanata gönderme yapan Hornung, bilgiye rahat erişimin ve aşırıya kaçan ilginin çok katmanlı, aynı zamanda hesaplanamaz boyutlarını sorguluyor.
Onur Hastürk – “Asimilasyon”
Kültürler ve tarihler arası kendine has bir İslam sanatı tekniği geliştiren, günümüzün öne çıkan minyatür sanatçılarından Onur Hastürk, Anna Laudel İstanbul’daki ilk kişisel sergisiyle sanatseverlerle buluşuyor.
Düsseldorf’taki kişisel sergisiyle Avrupa’da beğeniyle karşılanan Hastürk, İslam sanatının farklı üretim ve teknik tarzlarını, Henri Matisse ve Andy Warhol’un öncülerinden olduğu modern batı sanatıyla buluşturuyor. “Asimilasyon” sergisinde Hastürk üretimlerini 3 ilgi çekici seride sunuyor; Matisse’e Saygı, Warhol’a Saygı ve Klasik Minyatür.
Mathias Hornung ve Onur Hastürk’ün “Echos” sergisi kapsamında ilk defa Türkiye’de sergileyecekleri yeni ve son dönem üretimlerinin yer aldığı, heykel, minyatür ve rölyef dahil olmak üzere farklı türlerdeki eserleri, 28 Şubat 2021 tarihine kadar Anna Laudel’de görülebilir.
Anna Laudel’den Sanatseverlere ve Koleksiyonerlere Özel Seçki
İstanbul ve Düsseldorf’ta yer alan galeri mekanlarında gerçekleştirdiği kapsamlı sergi programlarıyla dikkat çeken Anna Laudel, bir fuar için hazırladığı sergiden yola çıkarak bir araya getirdiği özel seçkiyi, 21 Ocak – 28 Şubat 2021 tarihleri arasında Karaköy’de yer alan galeri mekanına taşıyarak sanatseverler ve koleksiyonerle buluşturuyor.
Anna Laudel’in 21 Ocak 2021 tarihinde eş zamanlı olarak açılışını gerçekleştireceği ‘Echos’ sergisine paralel olarak sunulacak olan bu özel seçkide sanatçılar Belkıs Balpınar, Ramazan Can, Server Demirtaş, Tuğçe Diri, Anke Eilergerhard, Onur Hastürk, Mathias Hornung, Hayal İncedoğan, Bilal Hakan Karakaya, Ekin Su Koç, Mehmet Sinan Kuran, Serkan Küçüközcü, Fırat Neziroğlu, Ardan Özmenoğlu, Daniele Sigalot, Halil Vurucuoğlu ve Sarp Kerem Yavuz’un son dönem işlerinin yanı sıra ilk defa sergilenecek yeni eserleri 28 Şubat 2021 tarihine kadar Anna Laudel’de ziyaret edilebilir.
Aynı tarihlerde ‘Echos’ başlığı altında Mathias Hornung’un ‘Defragmentology’ ve Onur Hastürk’ün ‘Asimilasyon’ sergilerini ziyarete gelen sanatseverler, bu seçkiyi de 28 Şubat 2021 tarihine kadar randevu ile Anna Laudel İstanbul’da görebilirler.
Ferda Art Platform
Ahmet Duru “Büyü ya da Yok Ol”
Sanatçının beşinci kişisel sergisi Büyü ya da Yok Ol, insanoğlunun doğa ile olan imtihanını makro ve mikro ölçekte doğa betimlemeleriyle ele alıyor. Sanatının odağına her zaman doğayı koymuş olan Duru’nun Büyü ya da Yok Ol adlı sergisi bir kez daha her birimizin doğayla olan iletişimini sorgulatıyor.
Sergide yer alan birden fazla medyumla üretilmiş işler sanatçının çok yönlü üretim tarzını vurgularken bir yandan da doğayla iletişimimize farklı bir yön vermeyi amaçlıyor. Yoğun boya katmanlarıyla resmettiği bitki örtüleri, incelikle işlenmiş karakalem çiçeklerle yan yana bütünlüklü bir doğa yansıması oluşturuyor.
Büyü ya da Yok Ol, Ahmet Duru’nun izleyiciyi doğadan uzak bir mekânda doğa ile bir araya getirdiği küçük bir ekosistem olma görevini görüyor. Sanatçının üç senelik üretimini yansıtan sergide her izleyici doğada kendi ile bağdaştırdığı bir yansıma bulabilecek. Ahmet Duru’nun, Büyü ya da Yok Ol adlı sergisi 7 Ocak 2021’e kadar Ferda Art Platform’da izlenebilir.
Selim Köroğlu “Mertebe”
Sanatçının ilk kişisel sergisi Mertebe, Köroğlu’nun yaşadığı dönemsel kriz, arınma ve yenilenme süreçlerinin beraberinde oluşan lirik güncelerden oluşuyor.
Sanatçının ilk kişisel sergisi oldukça çeşitli bir renk paletine başvurduğu geometrik soyut form ve sembollerle oluşturduğu işlerinden bir araya geliyor. Köroğlu’nun eserleri sanatçının bireysel metafizik yolculuğunun ilk takdimi olma özelliğini taşıyor. Mertebe sergisinde eserleri ilk kez bir arada görülecek sanatçının duygusal ve ruhani süreci izleyicilerle buluşacak. Selim Köroğlu’nun, Mertebe adlı sergisi 7 Ocak 2021 tarihine kadar Ferda Art Platform’da izlenebilir.
Bekir Sert, “Sert’in Sirk’ûl Acayip”
Bekir Sert, New York, Paris, Capri ve Istanbul’da düzenlediği karma ve kişisel sergilerinin ardından, yeni kişisel sergisini izleyicilerle buluşturuyor. Sergide sanatçı izleyiciye kendi sirkinin kapılarını açıp, kendi ucubeleriyle tanıştırıyor ve insan zihninin, kendi “norm”larına uymayanı “ucube” kabul ettiğini bize gösteriyor.
Bu durumdan yola çıkarak, kendi “güzel” ucubelerini yarattığı sergisi Sirk’ûl Acayip, izleyiciyi kendi dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor. İmkânsız panoramalar arasında gezilebilen “minimal acayiplik” çadırında, Katran Güzeli Narcissa’nın ve Şimşek Yakalayıcısı’nın hikayeleri ile tanışabilir; dünya üzerinde son yağan kara tanıklık etmiş ağaçları görüp, post-modern sfenksin kehanetlerini çözmeye çalışabilirsiniz.
Ferda Art Platform’da ilk kez sergilenecek işleriyle Bekir Sert, cesur renkleri ve keskin çizgileriyle izleyicileri kendi zihninin içine davet ediyor. Sirk’ûl Acayip, sanatçının rengarenk, dipsiz ve eşsiz dünyasına bir giriş niteliğinde olmayı hedefliyor. Sergi 6 Şubat’a kadar görülebilir.
Esra Karaduman, “İpin Ucunda Hayaller”
Sanatçının ilk kişisel sergisi olan İpin Ucunda Hayaller, sanatçının minyatür sanatıyla olan ilişkisini gözler önüne seriyor. Sanatında her zaman edebiyat esintilerini kullanan Karaduman, sergide minyatür sanatıyla kendi hikayesini anlatıyor ve izleyiciyi bilinçaltının derinliklerinde bir yolculuğa çıkarıyor.
Sergide yer alan ve sanatçının hayal dünyasından çeşitli manzaralar gösteren eserler, minyatür sanatına yeni ve daha özgün bir bakış açısı getirirken sanatçının disiplinler arası çok yönlülüğünü vurguluyor. El yapımı kâğıt üzerine minyatür mürekkebi ile çalıştığı incelikli ve zarif eserler izleyiciyi huzurlu ve dingin dünyasına çekiyor. Tuval ve kâğıt işlerinin yanı sıra sanatçının kendi sesinden dinlenebilecek olan bir Proust okuması da yerleştirme eserine eşlik ediyor.
İpin Ucunda Hayaller, Esra Karaduman’ın geleneksel Türk minyatür sanatını günümüz dünyasına taşıdığı yeni bir deney alanı olma görevini görüyor. Sanatçının iki senelik üretimini yansıtan sergide izleyiciler minyatürün alışılagelmiş sınırlarının dışında bir deneyimle karşılaşıyorlar. Sergi 6 Şubat’a kadar görülebilir.
x-ist, Ansen “Reunion”
Ansen’in 10. kişisel sergisi “Reunion”, sanatçının bugüne dek odağına güç ve insan ilişkilerini almış olan serilerinin bütüncül bir biçimde yansıtıldığı yeni yapıtlarını retrospektif olarak değerlendirilecek bir kurguyla izleyicisine sunuyor. Sergi, Ansen’in bünyesine pek çok disiplini dahil ederek oluşturduğu eserlerin sahip olduğu temaya her serisinde yeni bir boyut kazandırarak gerçekleştirdiği dönüşümü gözler önüne seriyor.
Ele aldığı konunun kavramsal çerçevesi doğrultusunda malzeme seçimini yapan ve onların çağrışımlarından yola çıkan Ansen’in form ve biçim arayışı, Reunion serisinde pandemi sürecinin en çok kullanılan nesneleri üzerinden somutlaşıyor. Lateks eldivenler, tıraş köpüğü, temizlik malzemeleri, kimyasallar ve tıbbi araç gereçler gibi maddelerin kullanıldığı bu seride onların yapısal özellikleri kompozisyonlarının kurgusuna dahil oluyor. Her eserin sahip olduğu renk armonisi ise sanatçının eserin sahip olduğu temaya yaklaşımına dair ipuçları veriyor. Ansen’in 10. kişisel sergisi “Reunion” 21 Ocak – 06 Mart 2021 tarihleri arasında x-ist’te görülebilir.
Galeri Selvin Nişantaşı, Uğural Gafuroğlu “Zaman Tüneli” Camlaltı Sergisi
Cam altında resim yapma geleneği kimin tarafından ve nasıl başladığı bilinmemekle beraber, bu resimler bir dönemin kahvehanelerinde, berber dükkanlarında, gelin kızların çeyiz aynalarında canlı coşkulu renkleriyle yer almıştır. Gelenekler devamlı olarak yeni aracılarla geleceğe taşınmaktadır.
Uğural Gafuroğlu bu sergisinde de hem bu geleneği sürdürüyor hem de kendi geliştirdiği tekniklerle ve ünlü ustalara atıflarda bulunarak renkli ve zengin bir dünyaya bizleri götürecek.
Camaltı resim sanatının en belirgin özelliği, camın arka yüzeyinin boyanması. Uzaktan bakıldığında kâğıt ya da tuvale yapılan resimlere benzese de, çalışma yöntemi bu resimlerin tam tersine işliyor. Yaygın resim sanatından tek farkı, desenlerin camın arka yüzüne yapılması değil. Aynı zamanda çizim ve boyama sıralaması da tam tersine yapılıyor. Yaygın resim sanatında ayrıntılar en sona bırakılırken, camaltı sanatında ise resmi yapmaya desenden ve en belirgin ayrıntılarla başlanıyor. İmza ve tarihi en başta koymak gerekiyor. Daha sonra çizgiler arasındaki yüzeyler ve en son olarak da fonda görünen renkler çalışılıyor. Bunun nedeni, yapılan bir motifi silmenin, rötuş yapmanın ve sonradan motif eklemenin neredeyse imkânsız olması. Camaltı resim tekniği, bu yönüyle ve tersten çalışılmasıyla, yağlı boya gibi diğer resim sanatlarından daha zor. Ustalık ve sabır gerektiriyor. Sergi 5 Ocak 2021 tarihine kadar Galeri Selvin Nişantaşı’nda görülebilir.
Piramid Sanat, Oganaki “Fısıldayan Kutular”
“Oganaki’nin üç boyutlu, minyatür ötesi yapıtlarıyla göz göze gelir gelmez bir girdaba yakalanır; bir Lilliput katmanının zaman tünelinde safariye çıkarsınız. Nostaljik tur bittiğinde ‘küçük’ ve ‘detay’a sempatiniz artacak; sanatçının yaratıcılığı ve emeğine saygı duyacaksınız.” -Selçuk Altun
Fısıldayan Kutular, sanatçıyı “ehlileşmek” üzerine bir yolculuğa çıkarıyor. Dioramaların incelikli detayları, eserlerin ihtiyacı olan zaman, sanatçının aceleci ve sabırsız kişiliğini dönüştürmek için hayatına giriyor. Fısıldayan Kutular, sanatçı için bir meydan okuma… Bizler içinse, derinlere attığımız anıları tetikleyecek, bir yandan da bize inanılmaz keyif verecek bir sergi. Bu üç boyutlu büyülü işler bizi kah bir berber dükkanına, kah bir kütüphaneye, kah bir benzin istasyonuna, kah bir araba tamirhanesine, kah bir sanatçı atölyesine çekiyor…
“Oganaki’nin işleri bizi mutlu ediyor. Onların içine, rahat bir eldivene yerleştiğimiz gibi girebiliyoruz! Bu çok ani olduğu kadar, yoğun bir deneyim. “Fısıldayan Kutular” geçmişimizi, özlemlerimizi, unuttuğumuz şarkıları, yaşanmışlıklarımızı canlandırıyor. Bazen akar zamanın kaybedilmiş, geride kalmış topraklarının kokusu bize erişilmezlikleriyle acı verse de, bundan bir nevi keyif de alıyoruz. İster sanat dünyasının bir gediklisi olalım, ister bu işleri tesadüfen gören bir postacı veya çiçekçi… Bu kutular herkesi etki alanına mıknatıs gibi çekiyor ve onlarla diyaloğa girmemek mümkün değil.”
Serginin küratörü Bedri Baykam, katalog yazısında Oganaki’nin eserleriyle ilk karşılaşma anını anlattığı cümlelerinde, aynı zamanda vuruculuklarının da sosyal kodlarımızı aştığını belirtiyor. Sergi 31 Ocak’a kadar Piramid Sanat’ta görülebilir.
Baksı Müzesi, Karma Sergi, “Maske/Çağrışımlar”
Baksı Müzesi, “Maske/Çağrışımlar” sergisine yer veriyor. 20 sanatçı ve tasarımcının “maske” yorumlarını bir araya getiren sergi, açık kaldığı süre boyunca eşzamanlı olarak müzenin web sitesinde çevrimiçi izlenebiliyor. Beklenmedik bir biçimde günlük yaşantımızı kontrol altına alan, hayatımızın merkezine taşınan maskeler, bu kez sanatçı ve tasarımcıların yorumlarına konu ediliyor, yarattığı farklı çağrışımlarla ele alınıyor. “Maske/Çağrışımlar” sergisini, 25 Eylül 2020 – 15 Mayıs 2021 tarihleri arasında hem Baksı Müzesi’nin çatısı altında, hem de baksi.org web sitesinde görebilirsiniz.
Art On İstanbul, Ahmet Çerkez “Yeryüzüne Yerleşmek”
Ahmet Çerkez, insanın felaketler sonrasında yeryüzüne yeniden adapte olması ve yaşamı yeniden inşa etmesini merkeze aldığı sergide, resmi de yaşamın ilk gününe başlar gibi sakin ve yalın bir üslupla kuruyor. Sergide yer alan resimlerde, akrilik boyayla yaratılan degrade zeminlerin üzerinde yüzen lekeler ve kurşun kalem ile işaret edilen sınır ve hareket dikkati çekiyor.
Çerkez, dünya düzeninde kendisi dışında gelişen ve müdahale edilemeyen yapılara duyduğu tepkiyi, kızgınlık ve öfkeyi, resimde bir tür arınma, sadeleşme, sükûn bulma üzerinden dindiriyor. İnsanın dünya üzerindeki yerleşimi boyunca, kendi içinde de bir kara parçasına yerleştiği, kimi zaman sert kimi zaman kırılgan katmanlarla alanını kurduğunu belirten sanatçı, bu örneklemi resim yüzeyinde doğa gözlemleriyle yansıtıyor. Doğanın zaman içinde ortaya çıkardığı organik bütünlükleri izleyen ve analiz eden Çerkez, bu serbest formların izdüşümünü, minimum müdahale ile kendi resmine taşıyor.
Ahmet Çerkez’in ikinci solo sergisi “Yeryüzüne Yerleşmek”, 8 Şubat-13 Mart 2021 tarihleri arasında Art On İstanbul’da görülebilir.
SALT Galata, Barış Doğrusöz “Ardışık I – Güç Odağı”
Bulduğumuzu korumanın tek yolu, zamanı gelinceye dek onu kumların altına gömmektir…
1920’de Fırat Nehri çevresinde siper kazan İngiliz birlikleri, kamp yaptıkları alanda tesadüfen bir fresk buldu. Bu keşfin ardından başlatılan arkeolojik kazılar, ileride “Suriye Çölü’nün Pompeisi” olarak anılacak Dura-Europos antik kentini, on yedi asırdır gömülü olduğu kumun altından çıkardı. Sanat pratiğini İstanbul ve Beyrut’ta sürdüren Barış Doğrusöz’ün 2017’den bu yana üzerinde çalıştığı Güç Odağı, Deyrizor şehrinde yer alan Dura-Europos’un ekonomik ve siyasi tarihiyle kültürünü inceliyor. Arkeolojik sit alanının yeniden canlandırmasına dayanan ve ilk kez Ardışık programı kapsamında sunulan çoklu medya enstalasyonu, müzecilik ve arkeoloji temelinde harabe estetiği, temsiliyet ve sömürgeci söylemin anlatı inşasına bakıyor.
Kolektif hafızayı tanımlayan verileri yeniden kurgulayıp yorumlayan; tarih anlatısını şekillendiren mekân, zaman ve sistemleri irdeleyen Doğrusöz’ün Güç Odağı video üçlemesi, 28 Mart’a kadar SALT Galata’nın -1 katında görülebilir. Sunum paralelinde düzenlenecek çevrimiçi konuşma, atölye ve gösterim programları saltonline.org’da duyurulacaktır.
Ardışık programı, sanatçılar Barış Doğrusöz, Deniz Gül, Volkan Aslan, Aykan Safoğlu ile Fatma Belkıs ve Onur Gökmen’in 2021’de SALT Galata’da art arda gerçekleştireceği beş bağımsız sunumdan meydana gelmektedir.
Online Sergileri Evinizden Gezin
Artcrowdistanbul Online Galeri, Kezban Arca Batıbeki, “Yolda II”
Kezban Arca Batıbeki’nin, Yolda II (On The Road II) isimli solo sergisi Artcrowdistanbul Online Galerisi’nde başlıyor. 16 Eylül tarihinde açılan ve 2 ay süreyle çevrimiçi olarak izlenebilecek sergi, yaşadığımız Pandemi zamanlarında ‘yol’a duyduğumuz özlemi dile getiren özel bir seçki ile izleyici karşısına çıkıyor. Online sergide; Kezban Arca Batıbeki’ nin, geçmiş dönemde hiç görülmemiş ve pandemi sürecinde, sergiye özel ürettiği 28 dijital fotoğraf-kolaj eseri yer alıyor. Kezban Arca Batıbeki “On The Road II” başlıklı solo sergisinin çıkış noktasını; “Toplumca evde oturduğumuz pandemi döneminde, hemen herkesin yolculuklarda çekilen fotoğraflarını; sosyal medyada, sanki o günleri bir daha yaşayamayacakmış gibi içlenerek paylaştıkları dönemden esinlendim. Çektiğim binlerce yolculuk fotoğrafı arasından bana ilham verenlerini seçip ve tabii kendi üslubumdan uzaklaşmadan yeniden yorumlayarak bir seri oluşturdum.” sözleriyle aktarıyor.
Sakıp Sabancı Müzesi, Monet’nin Bahçesi
Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), geçmiş sergilerinden zengin içerikleri kapsamlı seçkilerle dijital kanallarında paylaşıma açmaya devam ediyor. Müzenin kuruluşunun 10. yılında, 9 Ekim 2012 – 6 Ocak 2013 arasında Sabancı Holding’in katkılarıyla gerçekleştirilen Monet’nin Bahçesi- Musée Marmottan Monet’den Başyapıtlar sergisi çevrimiçine taşındı.
Empresyonizm akımına adını veren Claude Monet’nin eserlerinin yer aldığı sergi, sanatçının dünyadaki en büyük koleksiyonuna sahip olan Musée Marmottan Monet’yle (Paris) işbirliğiyle açılmıştı. Bu koleksiyondan, çiçek ve doğa temalı tabloların ağırlıkta olduğu bir seçki sunan sergi, sanatçının olgunluk döneminin ana teması Giverny Bahçesi’ne yoğunlaşmıştı.
DigitalSSM arşiv kaynaklarıyla hazırlanan ve SSM web sitesi, sosyal medya hesapları ile YouTube kanalından erişilebilen Monet’nin Bahçesi- Musée Marmottan Monet’den Başyapıtlar çevrimiçi sergisi ise, bu seçkiden örneklerle, sanat tarihinde bir dönüm noktası teşkil eden Monet’nin üretimine ayrıntılı bir bakış sunmayı amaçlıyor.
Borusan Contemporary, :mentalKLINIK, “Acı Reçete #02”
Borusan Contemporary, yeni sezonu :mentalKLINIK sanatçı ikilisinin Kovid-19 koşullarının değişime zorladığı sanat dünyasına acı bir reçete olarak sunduğu Acı Reçete #02 sergisi ile karşılıyor. Borusan Contemporary’nin Perili Köşk’teki ana galeri mekânına kurulan Puff Out yerleştirmesinden oluşan sergi, Borusan Contemporary’nin internet sitesi ve sosyal medya hesaplarından 7/24 yapılacak canlı yayın aracılığı ile izleyiciyle buluşuyor. Sağlık tedbirleri kapsamında ziyarete kapalı olacak Perili Köşk’teki performatif yerleştirme, hareketli kamera sistemi aracılığı ile koreografik bir video aktarımına dönüştürülerek sanal ortamda tüm dünyadaki sanat izleyicisi ile buluşuyor. 17 Eylül 2020 – 31 Ocak 2021 tarihleri arasında görülebilecek olan sergi, aynı zamanda İstiklal Caddesi’nde bulunan Borusan Müzik Evi binası vitrinine yerleştirilen ekrandan 7/24 yapılan canlı yayın aracılığıyla da görülebilir.
Anna Laudel Düsseldorf’, Ekin su Koç “Altbau”
Adını Türkçe’de “eski apartman” anlamına gelen “altbau” kelimesinden alan sergideki eserler, Berlin’in görsel zenginlik sunan eski apartman motifleriyle, Ayvalık yöresinde yaşayan eski göçebelerin yaptıkları el yapımı kilimleri bir araya getiriyor.
Sanatçı, Türk göçebeleri tarafından işlenmiş tarihi el yapımı kumaşları, Berlin’in tarihi alçı motifleriyle bir araya getirerek sanat tarihiyle bir bağlantı kuruyor; bu ince dengeli kompozisyonları günlük hayatın feminist anlatıları olarak yorumluyor.
Koç, arkeolojik bir buluntu hissi uyandıran alçıların üzerine uyguladığı geleneksel Türk kumaşları ve dekoratif motiflerle, zıt malzemelerin güzelliğini ve estetik gücünü vurguluyor. Aynı zamanda yarattığı bu arkeolojik bulgularla ait oldukları, tüm cinsiyetlerin ve kültürlerin birlikte eşit şekilde yaşadığı ütopik bir dünyaya referans veriyor.
Ekin Su Koç’un 16 Ocak 2021 tarihine kadar Anna Laudel Düsseldorf’ta devam edecek olan kişisel sergisi “Altbau” aynı zamanda çevrimiçi ziyaret edilebilir. 3D teknolojisi kullanarak sergileme alanlarının sanal ortama taşındığı, sanatçının alçı motifleri, resim, kolaj, epoksi ve çizimlerle insan sonrası döneme ait hikayeleri anlattığı kişisel sergisini bu link üzerinden çevrimiçi gezebilirsin