Sanat ve Tasarımın Mükemmel Birlikteliği: Zamansız Yolculuk Sergisi
Yazı Boyutu:
BASE ve Jumbo iş birliği ile hazırlanan Yapı Kredi Bomontiada’da gerçekleşen “Zamansız Yolculuk’’ sergisi 6 Temmuz’a kadar devam ediyor. Genç sanatçıların Jumbo markasını ve ürünlerini sanatsal yorumlarıyla ifade ettiği eserlerinin yer aldığı sergiyi yakından keşfedin.
Birisi sanat alanından oldukça yeni bir oluşum diğeri ise çatal bıçak ve mutfak eşyalarından tanıdığımız yılların köklü kurumu Jumbo. Nasıl oluyor da bu iki farklı sektör bir araya gelebiliyor?
BASE siz sanatseverlerin de bildiği gibi Türkiye’nin Güzel Sanatlar’dan mezun olan öğrencilerin ortak eserlerini sergilebildiği bir platform. Güzel sanatlar fakültelerinin tüm bölümlerinden (resim, heykel, fotoğraf ve video, grafik tasarım, görsel iletişim tasarımı, baskı sanatları, cam ve seramik, tekstil) mezun öğrencilerin çalışmaları bir araya geliyor. Yeni mezun sanatçı adaylarını kamu, sanat sektörü, yaratıcı endüstriler ve medya ile buluşturmayı hedefleyen BASE, mezuniyetten profesyonel sanat hayatına geçişlerinde onlara destek olmayı, kariyerlerine bir ivme ve yön kazandırmayı amaçlıyor. Türkiye’nin gelecek sanatçı nesline ışık tutacak olan BASE, aynı zamanda galeri, koleksiyonerler, sanatseverlerin ve yaratıcı endüstrilerin de genç yetenekler keşfetmesine aracı olma misyonu taşıyor.
2017 yılından beri sergiler düzenleyen BASE bu seneki sergisini Jumbo ile gerçekleştiriyor. Çünkü bu yıl Jumbo’nun 75.yılı ve bu yıl sanat ve tasarıma odaklanıyor. Bu yıl firma olarak sanatçı ve tasarımcılarla iş birliği yapmışlar ve bu iş birliğini bir projeye dönüştürerek ilk önce 75. yıla özel bir logo tasarım yarışması başlatmışlar.
Bu kurumlar arası birliktelik sonucunda gerçekleşen sergide sanat&tasarım buluştu ve BASE İstanbul’un genç sanatçıları Jumbo markasını ve ürünlerini sanatsal yorumlarıyla ifade ettiler.
“Zamansız Yolculuk” sergisine doğru ilerlerken yol boyunca sanatçıların kendi tarzlarıyla üretmiş oldukları rengarenk, Jumbo’nun logosu olan sevimli filler size eşlik ediyor. Şans, bolluk ve bereketin sembolü olan filler hem Jumbo markasıyla hem de serginin temasıyla büyük bir uyum içerisinde.
Serginin girişinde bizleri karşılayan uzun yemek masası sanat tarihindeki ünlü çalışma “The Dinner Party”e atıfta bulunuyor. Amerikalı feminist akımın öncü sanatçılarından olan Judy Chicago’nun yapmış olduğu ‘The Dinner Party’ isimli yerleştirme, kadınlığa dair bir içeriğe sahiptir. Boyanmış porselen, dikiş, nakış ve dokuma gibi kadınlıkla özdeşleştirilen teknikleri kullanan sanatçı, büyük, üçgen şeklinde bir sofra tasarlar. Sofranın üzerine yerleştirilen nesneler Batı tarihindeki öncü kadınları ifade eden sembollerdir. Üç kanattan oluşan çalışmada ilk kanatta yer alan tanrıçalar küresel tarihe ait, ikinci ve üçüncü kanatta yer alan Sacajawea ve Sojourner Truth dışında tüm kadınlar beyaz Avrupalı ve Amerikalı kadınlardır. Bu yerleştirmeye ait diğer iki önemli bilgi ise: kadın zanaati tekniklerinin (çemberler, vulvalar, titreşen konturlar, çiçekler, aydınlatılmış merkezi çekirdekler) kullanılması ve Chicago’nun öncülüğünde 1974 yılında başlayan çalışma, dört yüzün üzerinde sanatçının işbirliğiyle 1979 yılında tamamlanır. Kısacası ortak bir emeğin ve amacın ürünüdür.
BASE’deki benzer yerleştirmede ve Jumbo’nun zamansız tasarımlara yaptığı göndermeyle kurduğu sofrada Aslı Aydemir günümüz Türkiye’sinde kadına yapılan şiddeti eleştiriyor. Tabakların hepsi bizlere kadına yapılan vahşeti ve şiddeti anlatıyor. Judy Chicago’nun yerleştirmesindeki gibi ortak bir amaca hizmet ediyor.
Bu görkemli girişin ardından karşımıza bizimle söylem içerisine girebilecek türde olan ‘Merhaba’ yazısı bulunan bir sanat eseri çıkıyor. Elif Su Demir’in ‘Jambo’ isimli eser Jumbo’nun zamansız mutfak tasarımlarını simgeleyen kaşıklardan oluşuyor. Sanatçı burada Jumbo’nın adının oluşmasındaki fenomenolojisini kullanarak Svahili dilinde ‘merhaba’ demek olan Jambo ile ‘şef’ manasına gelen jumbe kelimelerinin karışımını pratiğinde kullanmak istemiş.
Sergi boyunca konu mutfak ve tasarım olunca farklı farklı tabaklarla yapılmış hem yatay hem de dikey yüzeylerde oluşturulmuş sofralar görülüyor.
Ayşe Merve Yetgin’in sofrasında tabak, bardak ve kaselerin üzerinde muntazam delikler var. Mükemmel sofraların kurulmasının artık bu ekonomik sıkıntılarla çok zor olduğunu anlatmaya çalışan sanatçı, işlevsel olmayan ama göze çok estetik gözüken bir yemek takımıyla sofrayı kurmuş ve altın çatal bıçakları koyarak da masayı zenginleştirmeye çalışmış.
Dikey sofra yerleştirmelerinden bir diğer çalışma da Seda Boy’a ait. Çalışmanın ismi; Çekirdek Aile. Dört kişilik kurulan aile sofrasında zemin, tabaklar ve bardaklar bembeyaz. Saflığın, masumluğun ve barışı sembolize eden sofranın ortasında ve tabakların içerisinde harfler var. Yemek masasının toplumların kültüründe sosyalleşme ve iletişim adına yeri çok büyük. Sofralar yemek yeme ihtiyacının ötesinde aile bireyleri arasındaki bağı kuvvetlendiriyor. Bir bakımdan da bu çalışma modern toplumda yalnız yenen yemeklere eleştirel bir yaklaşım sunuyor.
Duvara yapılan dikey çalışmalardan en ilgi çekici olanı da ses yerleştirmesiydi. Neval Tarım’ın ‘Sofra’ isimli işinde. Duvara dikey olarak konumlanan çalışmada tencereler, süzgeç, bardak ve metal kaplar yer alıyor. Bu objelerin arkasından gelen sesler bizleri adeta mutfağın sıcak ortamına ve sevdiklerimizin yanına götürüyor.
Veysel Karani Daşçı ‘Renkli Yaşam’ isimli kasnak üzerine nakış işlemelerle oluşturduğu çalışmasında mutfak araç gereçlerini vektörel tasarımla kasnak üzerine aktarmış. İplik, ifade aracına dönüşerek çeşitli simgeler ile yeni anlamlar ve plastik değerler kazanmış.
Şule Yılmaz’ın geri dönüştürülmüş kağıtlardan tasarladığı üç boyutlu yerleştirmeler Jumbo’nun benimsediği sanat ve zanaatı destekler nitelikte duruyor. Aynı zamanda da bu serginin amacı olan sanat ve tasarım birlikteliğine de güçlendiriyor. Eserde yer alan nesneler: Jumbo’nun ürettiği cam, porselen ve çelik malzemelerin kağıt hali.
Hilal Çınar’ın ‘Kabuk’ isimli eserinde ise kimliğimizi belirleyen en önemli olgunun seçimlerimiz olduğu anlatılır. Evlerimiz, aldıklarımız, yediklerimiz ve sevdiklerimiz… Güzel, yaratıcı ve faydalı olanı seçmek ruhen ve bedenen iyileşmenin en iyi yoludur.
Şevval Konyalı eski antik görünümlü tepsinin üzerinde bir yığın dolusu kağıtların geleceğin habercisi çocukluk oyunu kağıt tuzluklar olduğunu fark ediyoruz. Tuzluk origamiler 1977 yılı basımı yemek dergisi Sofra’nın tarif sayfalarından hazırlanmış.
Elif Gül Aydın ‘Aşk’ isimli eserinde yüzyıllardan beri ileri gelen çiftlerden birinin diğerine evlenme teklif ettiği anı ölümsüzleştiriyor. Eserde yer alan Jumbo ürünleri sunarak yapılan evlenme teklifi geleneksel tek taş ve çiçeğin yerini alıyor.
Sergide yer alan yine en dikkat çekici eserlerden biri de sanat tarihinde en çok bilinen bir çalışma olan ünlü ressan Leonardo Vinci’nin ‘Son Akşam Yemeği’ne gönderme yapan aynı isimli çalışma. Bu eser Emre Tura’ya ait. Bu ünlü eserin zamansızlığına atıfta bulunan sanatçı tablosunu oldukça minimal bir tarzda yapmış. Genç sanatçı bu eseriyle var olanı değiştirmeye ya da var olanı başka şekilde görmeye davet ediyor.
Bu hafta içinde ya da hafta sonunda sanatsal faaliyet olarak ne yapsak diyorsanız eğer mutlaka 23 Haziran’da başlayan ve 6 Temmuz’a kadar devam edecek olan Yapı Kredi Bomontiada’da gerçekleşen Jumbo&BASE’in “Zamansız Yolculuk” sergisini görün derim.