Hırvatistan'ın En İyi Sahil Destinasyonları

Masmavi sular, tarihin içinde dolaşıyormuş hissi veren sokaklar, ılık ılık esen rüzgar ve çok daha fazlası… Dubrovnik’ten Split’e kendine hayran bırakan güzelliklere sahip muhteşem Hırvatistan kıyıları radarımızda.

Günümüze kadar korunmuş masalsı Orta Çağ şehirleri, mavinin ve yeşilin her tonuna şahit olacağınız berrak denizi, birbirinden güzel plajları ve hareketli yaşantısı ile muhteşem Hırvatistan kıyılarında yolculuğa çıkıyoruz. Ülkenin ‘’Dalmaçya’’ olarak adlandırılan bölgesinde; Dubrovnik’ten Siplit’e kadar unutulmaz bir rota çiziyoruz.

Hırvatistan’ın sahillerinde muhteşem bir seyahat planlıyorsanız tekne kiralamak da bir alternatif. Gulet, katamaran ya da yelkenli kiralayarak Dalmaçya kıyılarının tüm güzelliğini keşfedebilirsiniz.

Balkanlar’ın aykırı ruhu Hırvatistan, Adriyatik’in doğa ve tarih açısından en ayrıcalıklı ve en özel ülkelerinden biri. Birbirinden güzel sahil şehirleriyle özellikle yaz aylarında tarih ve doğa tatilinden keyif alan tatilcilere, tek seferde bitirilemeyecek kadar çok alternatifle geniş bir yelpaze sunuyor.

Ülke genel olarak yaz aylarındaki olanaklarıyla akıllara gelse de yılın uzunca bir süresini güneşli geçirdiği için tüm yıl boyunca ziyaret edilebilir. Özellikle de turist sezonunun azaldığı bahar aylarında tadına doyulmaz bir tatil imkânı da sunuyor.

Dubrovnik

Görkemli sur duvarları, zaman tüneline girmiş hissi uyandıran mimarisi ve berrak denizi ile Dubrovnik, Hırvatistan’ın en meşhur turizm merkezi. Günümüze kadar korunmuş yapısıyla M.Ö. 7. yüzyılda Romalılar tarafından ‘Ragusa’ adıyla kurulan şehir zamanla Akdeniz’in en güçlü ticaret merkezlerinden biri haline geldi. Yıllar boyunca farklı medeniyetlerin etkisi altına şehir 1358 yılında ise kendi bağımsızlığını ilan ederek Dubrovnik Cumhuriyeti’ni kurdu. Bu dönemde şehir, “Özgürlük Şehri” anlamına gelen “Libertas” sloganıyla ün kazandı ve yaklaşık 450 yıl boyunca bağımsız bir cumhuriyet olarak varlığını sürdürdü.

Tarihi boyunca defalarca yıkılıp yeniden onarılan bu masalsı şehir, 1979 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor. Rönesans ve gotik mimarinin hakim olduğu bir film setini andıran binaları ve geniş caddeleri ile Game of Thrones ve Star Wars gibi pek çok efsanevi yapımda da çekim platosu olarak kullanıldı. Ününe ün katan bu prestijli yapımlar sayesinde normal turistlerin yanı sıra, film tutkunları tarafından da oldukça ilgi görüyor. Hatta çekimlerin yapıldığı yerlerde gezebilmek, kostümlerle fotoğraflar çekilebilmek için özel turlar düzenleniyor.

Şehirdeki ana yürüyüş güzergâhı sayılabilecek ‘Pile’ kapısından ‘Ploce’ kapısına kadar uzanan Stradun Caddesi üzerinde birbirinden güzel tarihi yapılar, müzeler ve kiliseler bulunuyor. Şehrin sur duvarlarında gezip; ara yollardaki merdivenlerle şehrin en üst noktalarına çıkarak manzaranın keyfini sürebilirsiniz. Şehir içindeki tüm müzeleri, kiliseleri ve sur duvarlarını gezmek için günlük farklı seçenekler sunan şehir kartlarını turizm bürolarından ya da şehrin resmi web sitesinden temin edebilirsiniz. Dubrovnik eski şehri o kadar güzel ki en azından bir gündüz ve bir geceyi burada geçirilmesini hak ediyor.

Konaklama için Eski Şehir merkezini tercih ederseniz, park yeri ve kiralanan evin/dairenin yeri, kesinlikle iyi araştırılmalı. Dubrovnik fotoğraflarda düz bir şehir gibi görünse de yamaca kurulu bir şehir. Ana meydanları da dik merdivenlerle yamaca doğru uzanan sur duvarlarına bağlanıyor. Kiralık yerlerin çoğuna da bu dik merdivenlerden ulaşılıyor.

Eski Şehir merkezine araç girişinin olmadığını, etrafındaki park yerlerinin sınırlı sayıda olduğunu ve park ücretlerinin yüksek olduğunu hatırlatmakta da fayda var.

Akşamüstü saatleri yaz dönemlerinde günün diğer saatlerine göre daha sakin geçiyor. Büyük tur gruplarının gündüz hareketliliğinden hemen sonrası ve akşam yemeği kalabalığı öncesi, şehrin tadını çıkarmak için harika zamanlar. Sur duvarlarının sahil paralelini takip edip hemen sur duvarlarının dışında kalan Buza Bar’da muhteşem gün batımı manzarası eşliğinde anın tadını çıkarabilirsiniz. Cizvit merdivenlerine oturup akşam yemeğine hazırlanan restoran çalışanlarını ve şehir hareketliliğini izlemek de oldukça keyifli oluyor.

Akşamüstleri gün batımı izlemek için şehrin, hatta belki de ülkenin en keyifli noktalarından biri olan SRD Tepesi’ne gitmelisiniz. Araçla da ulaşılabilen bu özel yere en rahat ulaşım şekli ise Eski Şehir merkezinden Buza ve Ploce kapılarının tam orta noktasında bulunan terminalden kalkan teleferik. Tepedeki terminal noktasına doğru yavaş yavaş yükselirken altınızda uzanan Dubrovnik şehrinin büyüklüğüne ve korunmuş doğasına hayran kalırken, bir yandan da Adriyatik Denizi’nin güzelliği ile büyüleneceksiniz.

Srd Tepesi’nde manzaranın keyfini çıkarırken kahve içmek ya da bir şeyler atıştırmak isterseniz, yakınlarındaki Panaroma Restoran’ın güzel terasında yer ayırtmayı unutmayın. Özellikle de gün batımı saatlerini tercih ederseniz, tatilinizin en güzel fotoğraflarını bu güzel tepede eşsiz Dubrovnik manzarası eşliğinde çekebilirsiniz.

Doğa ile iç içe nehir kenarında taze alabalık yemek ya da ülkenin geleneksel lezzetlerini denemek için Konavle kasabasındaki Konavoski Dvori Restoran’ı öneriyoruz. Kuş cıvıltıları ve usul usul akan derenin sesi ve Hırvatistan’ın geleneksel kıyafetleri ile servis yapan güler yüzlü garsonlarıyla muhteşem bir ambiyans sunuyor. Özellikle de odun ateşinde uzun saatler süren özel pişirme tekniği ile hazırlanmış sac et seçeneklerini denemelisiniz. Yemek sonunda dere kenarında huzurlu bir yürüyüş yapmayı da ihmal etmeyin. Aman dikkat! Hırvatistan’daki pek çok özel restoran gibi burası da önden rezervasyon yapılması şart olan yerlerden.

Deniz ürünleri ve Akdeniz mutfağı ağırlıklı başka bir restoran tercih ederseniz, Michelin yıldızlı 360 Restaurant da şık ortamı ve zengin menüsü ile bölgede dikkat çeken yerlerden.

Son olarak, Dubrovnik’e gelmişken yemyeşil çam ağaçlarıyla çevrili bir kasaba olan Cavtat’ı da görmelisiniz. Bu şirin kasaba denize girmek, sahilde yürüyüş yapmak ve dinlenmek için oldukça ideal.

Ston

Ston için Hırvatistan’ın meşhur istiridye ve midye cenneti diyebiliriz. Roma döneminden beri ayakta olan Ston iki ayrı bölgeye ayrılmış: Mali (Küçük) Ston ve Veliki (Büyük) Ston. Adriyatik denizinin şekillendirdiği muhteşem bir coğrafyada bulunan bu bölge, 13. yüzyılda yapılan devasa bir sur sistemi ile korunmuş. ‘’Ston Duvarı’’ adı verilen bu surlar iki yerleşim alanını birbirine bağlayıp çevre saldırılarına karşı koruma sağlamış. Sayısız depremlerle ve saldırılarla defalarca zarar gören bu duvarlar, restorasyon çalışmaları sayesinde günümüzde de tüm görkemiyle ayakta.

Veliki Ston bölgesinde ziyaret edilebilen eski şehir merkezi ve sur duvarları, sabah saatlerinde keyifli bir gezi imkânı sağlıyor. Öğleden sonra keyifli ve değişik bir yemek deneyimi için arabayla 5 dakika mesafedeki yerel restoranlar ve istiridye/midye yetiştiricilerinin merkezi olan Mali Ston tarafına geçebilirsiniz.

Kasabanın hemen girişindeki Bota Sare Restorant’ın özel teknesi ile koyun ortalarında demirli olan istiridye çiftliğine gidebilir; lokal şaraplar eşliğinde denizden çıkan muhteşem istiridyelerin tadına bakabilirsiniz. Özel yapım saldan sarkıtılan ağlar üzerinde yetiştirilen deniz kabukluları ile pişirilen ve bölgenin meşhur lokal yemeği olan Buzara’nın yapılışına canlı canlı şahit olabilirsiniz.

Akşam saatlerinde Pljesac yarımadasında ilerleyip, yapımı geçtiğimiz yıllarda tamamlanan 2 km uzunluğundaki Pljesac köprüsünden anakaraya geçip Drvenik kasabasına ulaşabilirsiniz. Bir sonraki durağımız olan Hvar Adası’na geçmek için de feribota bu kasabadan biniliyor.

* Feribot saatlerini önceden kontrol edin ve biletinizi online olarak mutlaka önceden alın. Az sayıda olan feribot seferleri, özellikle yaz aylarında dolu olabiliyor. Saatlerce kuyruk beklemek, hatta feribota hiç binememek tüm planlarınızı alt üst edebilir.

Hvar Adası

Ülkenin en popüler tatil bölgelerinden biri olan Hvar Adası, adaya ismini veren ana merkezi Hvar Kasabası ve muhteşem gece hayatı ile bilinse de; bize göre ülkenin en sakin ve el değmemiş doğal güzelliklerine de ev sahipliği yapıyor. Arabayla da kolayca ulaşılabilen sayısız plaja sahip bu ada, mavinin ve yeşilin her tonuna şahit olacağınız bir cennet.

Adanın az bilinen bölgerinden biri olan Stari Grad ilk gecenizi geçirmek için güzel bir seçenek. Mütevazi eski şehir merkezi ve lokal restoranları ile oldukça sakin bir bölge olan Stari Grad’da lüks bir konaklama ve yüksek kalitede bir yemek deneyimi yaşamak isterseniz; 3 yıldır hem konaklama hem de restoran kısmı ile Michelin listesinde yer alan Maslina Resort en doğru adres.

Hvar merkezine geçmeden önce farklı bir nokta daha görmek isteyenler, Jelsa kasabasına gidebilir; eski şehir merkezini gezdikten sonra, Jelsa etrafındaki çamlık alanların arasında turkuaz renkli plajların keyfini sürebilirler. Lavanta bahçeleri ile meşhur olan bu şirin kasaba etrafında gezmek için ATV ya da Buggy kiralayabilir ya da üstü açık klasik arabalarla çam ağaçları arasında keyifli rotalar çizebilirsiniz.

Hvar Adası’nın şarapçılık konusunda da bilindiğini söylemek gerek. Çogu Stari Grad ve Jelsa civarında kurulu olan şarap bağları, bölge üzümlerinden özel kavlar ortaya çıkarıyor.

Adadaki eğlencenin ve tarihin merkezi olan Hvar kasabasına geçip burada konaklayabilirsiniz. Hareketli sokakları, lüks teknelerin sıralı olduğu şehir marinası ve muhteşem Old Town’u ile Hvar, hareketli tatilden keyif alanlar için birebir.

Korçula

Hvar’ın tam karşısında bulunan bu şirin adaya ulaşım, Hvar merkezden kalkan tur gemileri ya da vapurlar ile oluyor. Araçsız geçiş sağlayabileceğiniz bu vapurlar için biletinizi önceden almakta fayda var. Direkt Korçula merkeze yanaşan vapurla muhteşem bir yerleşim alanına ulaşıyorsunuz.

Korçula’da lokal bir yemek deneyimi isteyen kişiler için ise bulunması zor ama efsane bir mutfağa sahip olan Konoba Maha mutlaka denenmeli. Rezervasyonu haftalar öncesinden dolan bu restorana şehir merkezinden taksi ile ulaşabilirsiniz. Odun ateşinde pişen geleneksel sac yemek seçenekleri ve birbirinden güzel lokal şarapları ile unutulmaz bir damak şöleni sizi bekliyor.

Split

Sonraki durağımız ülkenin tarih, gastronomi ve sanat anlamında en zengin şehirlerinde olan Split. Ülkedeki 3 havalimanından birine sahip olan Split, aynı zamanda ülkenin Zagreb’ten sonra en büyük 2. şehri.

Günümüze kadar ulaşmış olan Orta Çağ şehirlerinin çoğunun ilk temelleri Roma döneminde atmıştır. Yüzyıllar içerisinde medeniyetler, yapıları birbirinin üzerine inşa etmiş ve eski izleri silmiştir. Bu nedenle günümüzde Avrupa’da görebileceğimiz pek çok orta çağ şehrinde daha çok Venedik mimarisi hakimdir.
Ancak Split, bu açıdan benzersizdir. Burada aynı meydanda hem Antik Roma’nın hem Venedik’in yapılarını hem de Orta Çağ’da yapılmış binaları birlikte görebilirsiniz. Bu nedenle, Split için adeta bir zaman tüneli diyebiliriz.

Split’e ulaşım en rahat seçenek, Hvar Adası’nda Stari Grad kasabasından kalkan ve 1 saat 30 dakika süren arabalı feribotları kullanmak. Sınırlı sayıda bilet olan ve hızlıca tükenen feribot biletlerini planınız belli olduğu an almanızda fayda var. Feribot değil de karadan gitmeniz gerekirse de ana karaya Sucuraj feribotu ile geçip 5 saat süren bir yolculuk yapmanız gerekiyor.

Antik dönemde Roma İmparatoru Diocletianus’un emeklilik sarayı olan Diocletianus Sarayı şehrin kalbinde yer alıyor. Sarayın içindeki dar sokaklarda dolaşmak, tarihi kalıntıları ve yapıları keşfetmek tarifi zor güzellikte bir his veriyor. Özellikle Peristil Meydanı, sarayın ana avlusu olarak büyüleyici bir atmosfer sunuyor. Buranın merdivenlerinde oturup etrafınıza bakarken parlak mermer sütunların arasından her an bir Roma askeri çıkacakmış gibi hissedebilirsiniz. Bir içecek alıp merdivenlerde oturup etrafınızı izlemek, hem burada hem de Split’in genelinde yapacağınız en keyifli aktivitelerin başında geliyor.

Split sahil kenarına Riva adı veriliyor. Sahil boyunca Michelin yıldızlı lüks restoranlardan bütçe dostu ekonomik mekânlara kadar pek çok seçeneği değerlendirebilirsiniz. Dilerseniz ünlü Mavi Mağara’yı ya da yakındaki adaları gezebileceğiniz bir tekne turu yapabilir ya da yakındaki bir diğer tarihi yerleşim alanı olan Trogir’i ziyaret edebilirsiniz. Ama bize göre etrafta yapılacak en keyifli tur, KRKA Milli Parkı turu.

Split merkeze 40 dakika mesafedeki UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Trogir’de Orta Çağ’dan kalma dar sokaklar ve taş binalar arasında yürüyüş yaparak şehrin zengin tarihini hissedebilirsiniz. Ana meydanda yer alan saat kulesi ve Loggia, fotoğraf çekmek için ideal noktalar.

Split’ten hareket eden turlarla ya da bireysel olarak gidebileceğiniz Krka Milli Parkı özellikle muhteşem güzellikteki şelaleleri ile ilgi görüyor. Yüksek sezon olan temmuz-ağustos aylarında çok kalabalık olsa da mutlaka gezip görmeniz gereken yerlerden.

Hırvatistan Sahil Destinasyonları Haritası