Afrika ve Orta Doğu'da Görmeniz Gereken 10 UNESCO Dünya Mirası
Yazı Boyutu:
Dünyanın en çok UNESCO Dünya Mirası gezme rekorunun sahibi olan Atila Ege’den, Afrika ve Orta Doğu’da mutlaka görülmesi gereken 10 dünya mirasını öğrendik.
Rotanızı Afrika ve Orta Doğu’ya çeviriyorsanız, UNESCO Dünya Mirasları listesine girmeyi başarmış olan yerleri mutlaka ziyaret edin! Bandiagara Uçurumu’ndan Petra’ya, Socotra Adası’ndan Victoria Şelaleleri’ne kadar görülmesi gereken 10 UNESCO Dünya Mirası’nı şimdi keşfedin.
Bandiagara Uçurumu, Mali
Batı Afrika’da bulunan bölgede yer alan köyler, 300 metrelik uçurumun ortasında kum evler inşa edilerek oluşmuş. Zamanla vadiye de geleneksel malzemeler olan çamur ve samandan yapılan evler küp veya silindir formları ve külah çatıları ile bilim kurgu filmlerini anımsatabilir. Köylerin toplantıları için, öfke ile kalkmayı engelleyen bir metre tavan yüksekliği olan Togu Na evleri kullanılıyor.
Hiçbir modern alt yapı bulunmayan bölgede, tarih ve efsaneler genç nesillere duvar resimleri ile aktarılıyor. Geçimlerini kumaş boyama, basit tarım ve geleneksel yapı inşası ile sağlayan yerlilerin inanışlarını tarih boyunca etkileyen hiçbir unsur olmadığı için, duvar resimleri Sümer, Mısır ve Babil kalıntılarında görülen kutsal çizimlerine benzerlikleri ile dikkat çekebilir.
Petra, Ürdün
Başkent Amman’dan 240 kilometre mesafede olan ve taşların rengi yüzünden “kırmızı gül” olarak anılan şehir, bir zamanlar önemli ticaret merkeziyken, 4. yüzyıldaki deprem ve ticaret rotalarını değişmesi ile terk edilerek unutulmuş.
Şehirde bir zamanlar tapınaklar, tiyatrolar, kemerli sokaklar olduğu biliniyor ancak bölgeyi eşsiz kılan yapılar dağ yamaçlarına oyulan mezarlar ve buraya giden iki yüz metre duvarları ile dar bir kanyon yoludur. Bazı yerlerde genişliği sadece birkaç metre olan geçitte 2000 yıllık kil su boruları da görülebiliyor. Duvarlardaki nişler eski tanrıların heykelleri için yapıldığı için ayrı önem taşımakta. Dar geçitten çıkınca gözüken mezarlık cephesinin yarattığı etki ise kelimeler ile tarif edilemez.
{17002}
Socotra Adası, Yemen
Hint Okyanusu’nda olan adada yollar birkaç yıl önce açıldığından, ulaşım oldukça kısıtlı. Sadece bu ada üzerinde yetişen yedi yüzden fazla bitki ve yüzlerce kuş cinsi farklı bir dünya izlenimi yaratıyor.
Bazı ağaç cinslerinin 20 milyon yıllık olduğu tespit edilmiş. Bilim kurgu filmlerine benzeyen adanın en çarpıcı bitkisi, şemsiyeye benzeyen “Ejder Kanı”. Bu ağacının adı kırmızı reçinesi için verilmiş. Adanın geniş plajları, kireçtaşı mağaraları, yüksek dağları da inanılmaz görüntülere sahip.
Lalibela, Etiyopya
Ülkenin en kutsal şehirlerinden olan Lalibela’nın nüfusu tamamıyla Ortodoks hristiyanlarından oluşuyor. Bölgede önemli binaların, Kudüs’ü sembolik olarak temsil ettiklerine ve taştan kesilmiş kiliselerin yirmi dört yılda, meleklerin yardımı ile yontulduklarına inanılıyor.
Ürdün nehrinin iki yakasında bulunan yapılar birbirlerine dar tüneller ile de bağlı. Yerden aşağıya doğru yontulan kayalarda suyu yönlendirmek için drenaj sistemleri de kurulmuş. Kare ve dikdörtgen şeklindeki yapılar haç ve bazilika formuna sadık kalarak inşa edilmiş. Gregoryen takvimine göre 7 Ocak sayılan Noel gününde gelen ziyaretçilerin sayısında büyük artış oluyor.
Zimbabwe Ulusal Anıtı, Zimbabwe
Bir zamanlar devler diyarı olarak anılan bölgede çevreye yayılmış granit blokları, muhteşem kayalar ve taş yapıları zamanla doğa koşulları tarafından şekillenmiş. Masvingo şehrinden 30 kilometre mesafede olan anıttaki taşlar dar geçit ve labirentler oluşturuyor ve üç farklı bölgede yayılmışlar.
Bazı yerlerde 11 metre yüksekliğe erişerek, kolonyal dönem öncesi en yüksek yapı olarak kabul edilmekteler. Koni şekilleri olan yapıların bir zamanlar konut oldukları düşünülmekte ve Zimbabwe’nin adının yerel lisanda neden “Büyük taş evler” demek olduğu antik kalıntılardan anlaşılmakta.
{17146}
Victoria Şelaleleri, Zambiya ve Zimbabwe
Zambiya ve Zimbabwe sınırını belirleyen Zambezi Nehri’nde olan şelaleden çıkan ses kırk kilometre mesafeden duyulduğu ve su buharı da görüldüğü için, zamanında yerliler buraya “Kükreyen Duman” adını vermiş.
Kasım ve nisan ayları arasındaki yağmur mevsiminde dakikada yarım milyon litre su akan şelaleyi görmek isteyenler, yürüyüş yollarından gelebilir veya vahşi hayvanların da görülebileceği helikopter turlarına katılabilir. Kuru sezonda ise, su miktarı azaldığı için şelale üzerinde yürümek mümkün olabiliyor.
Ngorongoro Krateri, Tanzanya
Volkanik kraterin oluşturduğu doğa harikası ve kıtanın en verimli vadisi olması sebebiyle siyah gergedan, fil, aslan, kaplan, çita, zebralara ilave dört yüz çeşit kuşun görülebildiği bir vaha. Araçlar ile yapılan safarilerde ayrıca Maasai Kabilesi ile tanışmak ve özel ayırılmış bölgelerde yürüyüş ve piknik yapmak mümkün.
Krateri ziyaret etmek için ıslak sezon seçildiğinde göç yolunda duraklayan flamingolar da görülebilir. Bölgeye yoğun talep olmasına rağmen, tesis sayısı oldukça kısıtlı olduğu için krater civarında veya yakındaki Karatu’da iki günlük ziyaretten sonra, Serengeti’ye geçilmesi öneriliyor.
El Jem, Tunus
Tunus merkezindeki köyü önemli kılan, Roma imparatorluğu döneminden kalan tiyatrosu. Üçüncü yüzyılda inşa edildiğinde, adı Thysdrus olan şehirde 35 bin izleyici alan colosseum’un temeli olmadığı için günümüze kadar erişmesi bir mucize sayılabilir. Yapı üzerinde hiçbir değişiklik olmadığı gibi etrafında inşa edilen yeni binaların yıktırılmış ve ileride inşa edilecekler için de yüksekliği beş metre ile sınırlandırılarak tiyatronun görkemi ortaya çıkartılmış.
“The Gladiator” filminin, başında görülen tiyatronun, El Jem’i temel alarak kurgulandığı da sinemaseverler için ilginç bir detay olabilir. Ziyaretçiler düzenlenen konserleri izleyebilir ve kültür ziyaretlerini deniz tatili için birleştirmek isterlerse, bir saat mesafede deniz kıyısında olan Soussa’da konaklayabilirler.
{30052}
Giza Piramitleri, Mısır
Günümüzde neredeyse Kahire’nin ortasında kalan piramitler ve sfenks, antik dönem mühendislik harikası olarak adlandırılabilir. Piramitlerin içi ziyarete açık ancak buradaki hazineler Kahire Müzesi’ne taşındığı için, müze gezisi de öneriliyor. Piramitlerin etrafı yürüyerek gezilmekle beraber, deve veya at ile dolaşmak da ayrı bir heyecan verebilir.
Her gece piramitlerin tarihinin anlatıldığı ses ve ışık gösterisi, izleyicileri büyüleyebilir. Edebiyat ve sinema tarihinde defalarca kullanılan piramitler en çok Elizabeth Taylor’ın başrolünü oynadığı “Cleopatra” ve son yıllarda çekilen “The Mummy” filmi ile Agatha Christie’nin “Nil’de Ölüm” romanı akıllarda yer etmiştir. Ayrıca, Mısır ziyaretinden önce Asteriks ve Cleopatra çizgi romanını okuyan çocuklar, bu inanılmaz yapılara farklı gözle bakabilir!
Persepolis, İran
Günümüz Şiraz şehrine 50 kilometre mesafede olan Persepolis, altıncı yüzyılda inşa edilmiş ve sonraki zamanlarda eklemeler yapılarak büyütülmüş. 1930’a kadar kum ve toz altında kalan şehrin kalıntılarında görülen ihtişamlı merdivenler, rölyefler, heykeller ve yapılar ne kadar büyük bir uygarlık olduğunun göstergesi sayılabilir.
Duvarlardaki iki bin yıllık yazıların yanında, birkaç yüz yıl önceki ziyaretçilerin kazıdığı grafittilere de bakmak ilginç olabilir. Ayrıca, Persepolislilerin bıraktığı binlerce yazılı bilgiler, tabletlerin üzerinde görülebiliyor ve aralarında faturalar bile mevcut. Neredeyse hiç gölge olmayan kalıntılarda, İran dondurması da bulunan bir kafe mevcut.
{15452}
Tüm görseller: UNESCO Dünya Mirası Listesi