Işıkların ve Hayallerin Şehri: New York Seyahat Rehberi

Yazı Boyutu:
Sayısız şarkıda anlatılan, filmlere konu olan şehir New York… Her köşesinde sizi şaşırtacak hikâyeler saklayan, enerjisi hiç bitmeyen bir şehir burası. Bu rehberle şehrin en ikonik noktalarından gizli cevherlerine kadar her şeyi keşfetmeye hazır olun!
New York’ta yaşayama başlamadan önce şunu okumuştum: “New York, adeta bir dünyanın mikrokozmosudur.” Kesinlikle bu doğru. New York birçok farklı kültür, dil, yaşam tarzı ve hayalin kesişim noktası. Şehre adım attığınız anda hissettiğiniz o tarifsiz heyecan, hayat boyu unutamayacağınız bir deneyime dönüşüyor.
- New York’a Nasıl Gidilir?
- New York’ta En İyi Ulaşım Yöntemleri Nelerdir?
- New York’a Ne Zaman Gidilir?
- New York’ta Gezilecek Yerler
- New York’un Gizli Bahçeleri: Şehrin Doğayla Buluşma Noktaları
- New York’un Çatıları: Şehri Farklı Bir Perspektiften Keşfetmek
- New York’ta Bir Gün: Zamanın Durduğu Mahalleler
- New York’ta Konaklama
- New York’tan Ne Hediye Alınır?
- New York’ta Gece Hayatı
- New York’ta Yemek Kültürü

Manhattan’ın gökdelenlerinin arasında kaybolurken birden Central Park’ın sakin yeşil alanlarında huzur bulabilirsiniz. Görebilenler için her köşe başı, yeni bir keşfe ve maceraya açılır. Her adımda bir film sahnesindeymiş gibi hissedebilirsiniz. Şehir sadece büyük yapıları ve parlak ışıklarıyla değil, kültürel derinlik ve sanatsal çeşitliliği ile de büyülüyor. Broadway’in büyülü dünyasına adım attığınızda sadece bir gösteri izlemekle kalmaz, bir sanatın kalbine dokunmuş olursunuz.

Müzeleri, galerileri ve sokak sanatçılarıyla New York, adeta bir açık hava sahnesi gibidir. Şehrin sokaklarında ve özellikle metro istasyonlarında kaybolmak, farklı lezzetler keşfetmek, yeni insanlarla tanışmak… Tüm bunlar, eğer New York da sizi severse, sonsuz fırsatlara dönüşür. Bir arkadaşım şöyle demişti: “New York, insan gibidir. Sevdiğini çok sever, sürprizler verir; sevmediğini bu şehirde barındırmaz.” İlginç ama doğru. Bazı şehirlerin, insan gibi düşünebileceğine inananlardanım.
New York ile ilgili en heyecan verici detaylardan biri de yıllar önce “Parlement Sineması” izleyerek uyuyan çocukların artık bu şehirde yaşamlarını sürdürmesi. O masalsı filmlerin büyüsünde kaybolanlar, bugün New York’un sokaklarında yürürken, her adımlarında o eski hayallerin peşinden gitmeye devam ediyor. Şehirdeki hayat, sadece bir zamanlar hayalini kurduğunuz bir dünya değil, onu yaşadığınız, her anını soluduğunuz bir gerçekliğe dönüşüyor.

New York’a Nasıl Gidilir?
New York’a gitmek için İstanbul’dan John F. Kennedy Uluslararası Havalimanı, LaGuardia Havalimanı, Newark Liberty Uluslararası Havalimanı’na direkt uçuşlar mevcut. Uçuş süresi 10 – 11 saatleri arasında. John F. Kennedy Uluslararası Havalimanı veya Newark Liberty Uluslararası Havalimanı’na indiyseniz, metro ya da AirTrain ile şehre hızlıca ulaşabilirsiniz.
LaGuardia Havalimanı’na indiyseniz Metropolitan Transportation Authority (MTA) otobüs ağını kullanarak ya da taksiye binerek New York şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Alternatif olarak, New York’a trenle de gitmek mümkün. Özellikle doğu kıyısındaki şehirlerden (Boston, Washington D.C.) trenle seyahat edebilirsiniz.
New York’ta En İyi Ulaşım Yöntemleri Nelerdir?

New York’ta ulaşım, şehirdeki hayatın tam ortasında ve şehri keşfetmenin en eğlenceli yollarından biri. Şehrin altını labirent gibi hayal edebilirsiniz, çünkü New York’un metroyla dolup taşan bir “alt dünyası” var! Bu şehirde metro, en hızlı, pratik ve ekonomik ulaşım yolu. 24 saat çalışan, milyonlarca insanın her gün kullandığı metro hattı, sizi Manhattan’dan Brooklyn’e, Bronx’tan Queens’e kadar her yere hızla taşıyor. Tempoya ayak uydurmak için metroyu sevmeniz gerekiyor, çünkü her köşebaşında bir durağa rastlamak mümkün!

Eğer daha farklı bir deneyim arıyorsanız, şehirdeki ikon haline gelmiş sarı taksileri de kullanabilirsiniz. Fifth Avenue’de yürüdükten hemen sonra, topuklu ayakkabılarınızla taksiye binmek, New York’un büyülü atmosferine en yakın hissi verebilir.
Bir diğer popüler seçenek, Uber ya da Lyft gibi araç paylaşım servisleri. Eğer biraz daha konforlu ve kişisel bir yolculuk isterseniz, bu servisler çok iyi bir alternatif. Özellikle metro istasyonlarına uzak bölgelerde veya gece saatlerinde, Uber ya da Lyft kullanmak rahat ve güvenli bir ulaşım sağlayabilir. Eğer deniz manzaralı bir yolculuk yapmak isterseniz, şehirdeki feribotlar da harika bir seçenek. Staten Island Feribotu, ücretsiz olarak sizi Staten Island’a götürürken, Manhattan’ın silüetini izliyor olursunuz.
New York’a Ne Zaman Gidilir?

New York, yılın her zamanı büyüleyici bir şehir! Hangi mevsimde giderseniz gidin, şehrin sunduğu güzellikler her an sizi etkisi altına alır. Yaz ayları New York’u keşfetmek için harika bir tercih, çünkü şehir adeta bir yaşam festivaline dönüşüyor! Yazın New York’un enerjisi zirveye çıkıyor; açık hava etkinlikleri, sokaklarda canlı müzik, Broadway gösterileri ve müze açılışları gibi…
Görsel: İlay Alpgiray


Central Park gibi büyük parklar, piknik yapmak ya da doğayla iç içe zaman geçirmek için mükemmel bir ortam sunuyor. Bryant Park’taki açık hava sinemaları, Brooklyn’deki plajlar yazın tadını çıkarabileceğiniz özel alanlar arasında. Bir diğer güzel yanı ise, yaz aylarında şehri daha rahat keşfetmek. Hava güzel olduğu için yürüyerek gezmek çok daha keyifli hale geliyor ve daha fazla açık hava etkinliğine katılabilirsiniz.

New York’un ikonik kafelerinde dışarıda oturup, sokakların gürültüsünü dinlerken bir yandan da şehri hissetmek yazın en güzel deneyimlerinden biri. New York’un fareleri, yaz aylarının davetsiz misafirleri gibi… Ama korkmayın, onların varlığı asla mutluluğunuzu gölgeleyemiyor! Bir süre sonra onlara alıştığınızı fark edeceksiniz.

Şehir kışın da ayrı bir güzel. Özellikle Dyker Heights… Brooklyn’deki bu mahalleyi görmelisiniz! Christmas Lights New York’un en büyüleyici yılbaşı geleneklerinden biri. Her aralık ayında Dyker Heights sakinleri, evlerini ışıklar, dev süslemeler, renkli temalarla dekore eder. Sıcak çikolata ya da sıcak şarap ikram eden ev sahiplerine rastlamanız çok olası.
Kışın ışıklarla süslenmiş sokaklar ve karla kaplanmış manzaralar masal havası yaratıyor. Özellikle aralık ayında, Rockefeller Center’daki ünlü çam ağacının etrafında buz pateni yapmak ya da Fifth Avenue’da yılbaşı vitrinlerini gezmek de unutulmaz bir deneyim. Bu nedenle New York’a gitmek için en ideal zaman sizin nasıl bir macera aradığınıza göre değişecektir.

New York’ta Gezilecek Yerler
Bryant Park

Manhattan’ın kalbinde, özellikle iş dünyasının yoğun olduğu Midtown bölgesinde yer alan, yeşil alanları ve sakin atmosferiyle dikkat çeken popüler bir park. Park, yaz aylarında açık hava film gösterimleri ve konserlere ev sahipliği yaparken kışın buz pateni pistiyle ünlü.
SoHo
SoHo’daki sokaklar, popüler markaların mağazalarıyla dolu ve sokak modasına ilham veren yerlerden biri olarak kabul ediliyor. Buradaki alışveriş deneyimi genellikle büyük alışveriş merkezlerinden farklı, daha benzersiz ve stil sahibi insanlar tarafından sahipleniliyor.
Washington Square Park

Mahallenin kalbi kabul edilen ve New York parkları arasında öne çıkan bu park, her gün sokak sanatçıları, müzisyenler, dansçılar ve çeşitli performanslarla dolup taşıyor. New York Üniversitesi (NYU) mezuniyet törenleri ve etkinlikleri bu parkta düzenleniyor. Öğrencilerinin en sevdiği park olmasının yanı sıra ünlü kemer, Greenwich Village’ın sembollerinden biri.
Empire State Building
New York’un sembollerinden biri olan Empire State Building’e çıkmak, şehri yüksekten görmek için eşsiz bir fırsat. Hem gündüz hem gece büyüleyici bir manzara sunan ünlü binanın geçmişi 1928 yılına uzanıyor. Manhattan’ın kalbinde yer alan iki gözlem güvertesi, New York City’nin eşsiz manzaralarını ve altı eyalete yayılan bir panoramayı sunuyor. Gözlemevlerinden birine çıkmak için bilet alıp rezervasyon oluşturabilirsiniz. Zirveye doğru giderken Empire State Binası’nın hikayesine dalın. 2. ve 80. katlarda bulunan sergiler tüm bilet sahiplerine açık.

Brooklyn Bridge ve Brooklyn


Simgesel Brooklyn Köprüsü, Aşağı Manhattan ile Brooklyn Heights’ı birbirine bağlıyor. Taş kemerleriyle bilinen Brooklyn Köprüsü, New York’un en güzel manzaralarından birini sunuyor. Beş şeritli araç (kamyon yok), yaya gezinti yolu ve korumalı bisiklet yolundan birini kullanabilir, köprüden yürüyerek Brooklyn tarafına geçebilirsiniz. Çatı katındaki etkinlikleri ve eğlenen insanları izleyerek çeşitli manifestler yapabilirsiniz. Unutmayın! İsteklerinizin bu şehirde çok hızlı gerçekleşecektir. Ayrıca köprünün inşaatının 1869 yılına kadar uzandığını da belirtelim.
Statue of Liberty (Özgürlük Anıtı)

Özgürlük Heykeli sadece bir anıttan ibaret değil. O, dünyadaki milyonlarca insan için özgürlüğün sembolü. Amerika’nın kuruluşunun 100. yıldönümü nedeniyle Fransızlar tarafından sunulan bir hediye aslında. Anıtın baş kısmında yedi kıtayı simgeleyen 7 dikenli taç var. Özgürlük Anıtı “Liberty Island” isimli adada yer alıyor ve New York’ta gezilecek yerlerin başında geliyor. Feribotla ulaşılabilen bu anıtı görmek mutlaka yapılması gereken bir etkinlik. Ayrıca Ellis Adası’ndaki Göçmen Müzesi’ni de gezebilirsiniz.
Times Square
New York’un en ikonik ve turistik yerlerinden biri olan Times Square’dan bahsetmemek olmaz. Özellikle akşam saatlerinde dev ekranlar ve performans sanatçıları sayesinde başka bir dünyaya dönüşüyor Times. Buradaki merdivenlerde, kendinizin de içinde olduğu bir fotoğraf çekerek anı bırakıp, dev ekranlarda gösterilen reklamları izlemelisiniz. Aksini yapmanız pek de mümkün olmayacaktır.


Times Square’da yapılacak çok şey var! New York City’deki hayatın kaosu içinde yoga yapmak, bölgedeki kamusal alanlarda gerçekleştirilen enstalasyonlar ve performansları keşfetmek, restoranlarda leziz bir yemek yemek bunlaran bazıları. Ayrıca şehrin capcanlı olduğu bir bölgede konaklamak istiyorsanız bölgeye yakın otelleri değerlendirebilirsiniz.
The Metropolitan Museum of Art (Met)
Sanatseverler için bu muazzam müze kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Dünyanın en büyük sanat koleksiyonlarından birine sahip olan Met, her döneme ait eşsiz eserlere ev sahipliği yapıyor. 490 binden fazla sanat eserinin bulunduğu bu eşsiz müze, New York gezilecek yerler listenizin ilk sıralarında yer almayı hak ediyor.
Kökleri 1866 yılına kadar giden The Metropolitan Museum of Art’s, bugün iki milyon metrekarelik binasında on binlerce eser sergiliyor. Aksi belirtilmediği takdirde çoğu galeride kişisel kullanım için flaşsız fotoğraf ve video çekimine izin veriliyor. Ziyaret için ise çevrim içi olarak bilet alıp ziyaretinizi planlayabilirsiniz.
Metropolitan Sanat Müzesi hakkındaki özel içeriğimizi de keşfedin!
Top of the Rock (Rockefeller Center)

Empire State Building’den farklı bir manzara isteyenler için Top of the Rock harika bir alternatif. Buradan Empire State Building’i ve Central Park’ı bir arada görebilirsiniz. Ayrıca Rockefeller Center’da ünlü buz pateni pistini veya Christmas zamanı dev çam ağacını görebilirsiniz.
Top of the Rock’ın üç katlı iç ve dış gözlem güverteleri, şehrin silüetinin muhteşem manzaralarını sunuyor. Doğu, batı, kuzey ve güneye bakan teraslarıyla Top of the Rock’ın panoramik manzaraları, onu şehrin en iyi gözlem güvertesi yapıyor. Farklı bölgeleri için çevrim içi bilet alarak ziyaretinizi planlayabilirsiniz.
Brooklyn’s DUMBO ve Time Out Market

DUMBO, film prodüksiyonlarının sıklıkla tercih ettiği bir yer. Down Under the Manhattan Bridge Overpass’ın kısaltması olan DUMBO, Brooklyn’in en çok ziyaret edilen semtlerinden biri. Arnavut kaldırımlı sokakları, etkileyici mimarisi, harika yemekleri ve nehrin karşısındaki rüya gibi manzaralarıyla ziyaretçileri cezbediyor. Uzanmak için bolca açık alan ve içeride dolaşmak için mağazalar ve sanat galerileri var.
Görsel: DUMBO
Ayrıca Time Out Market’te düzenlenen etkinlikler ve sergiler, kültür sanat dünyasına dair pek çok yeniliği keşfetmek için ideal. Film çekimlerine ev sahipliği yapan bu bölgeyi mutlaka ziyaret etmelisiniz. Time Out Market New York’ta gerçekleşen etkinlikler bunlarla sınırlı değil. Harika yiyecek ve içeceklerden serin aylarda sizi hareketlendirecek eğlenceli partilere kadar birçok aktiviteyle dolu burası. Örneğin, Pazarda hafta içi 16:00-19:00 arası happy hour düzenleniyor.
Görsel: Time Out Market

The Museum at the Fashion Institute of Technology (FIT)

The Museum at the Fashion Institute of Technology (FIT) New York’taki en heyecan verici müzelerden biri. Moda ve tasarım dünyasına adanmış bir müze olan FIT, dünya çapında moda tarihini, tasarımlarını ve tekstil eserlerini sergiliyor. Moda endüstrisindeki profesyonellerin mutlaka ziyaret ettiği bir yer olan bu müze, film sektöründeki kostüm tasarımcıları ve stilistlerin ilham aldığı bir mekan.
Görsel: The Museum at FIT
Central Park

New York’un kalbinde, adeta şehrin gürültüsünden kaçabileceğiniz bir cennet burası. Manhattan’ın beton ormanının tam ortasında, ağaçlar arasında kaybolup huzur bulmak, şehri farklı bir açıdan görmek için harika bir yer. Yılda 42 milyon ziyaretle Central Park, ülkenin en çok ziyaret edilen şehir parklarından biri.

Ve sincaplar… Central Park, şehri ziyaret edenlere doğanın ve kentsel yaşamın ne kadar iç içe geçebileceğini gösteren eşsiz bir örnek bence. Bu sincapların sayısının fazla olması, parkın ekosisteminin sağlıklı ve dengeli olduğunu, aynı zamanda büyük bir şehrin ortasında bile vahşi yaşamın varlığını sürdürebileceğini gösterir. Ne kadar sevimli ve dost canlısı olduklarına inanamayacaksınız.
Görsel: İlay Alpgiray

Central Park’ta bisiklet kiralamak, göletin etrafında yürümek ya da sadece bir bankta oturup çevreyi izlemek… Her anı başka bir huzur veriyor. Parkın içinde kaybolmuş gibi hissedebilir, birden kendinizi Central Park’ta bir film sahnesindeymiş gibi bulabilirsiniz. Bu film sahnesinde olma duygusu, New York’un en genel tanımı bence.
New York’un Gizli Bahçeleri: Şehrin Doğayla Buluşma Noktaları

Central Park’ın dışında da gizli cennetler var. Mesela The High Line… Eski bir demir yolunun üzerine inşa edilen bu park, şehrin tam ortasında romantik bir yürüyüş yolu. Şehir manzarasına karşı yürüyüş yaparken yeşilin içinde kaybolmak, zihninizi tazeleyip yeniden enerji toplamanız için birebir.
Görsel: The High Line
Brooklyn Botanical Garden ise daha sakin bir atmosfer arayanlar için mükemmel. Arıların çiçekler arasında uçuştuğu, göletlerin etrafında meditasyon yapabileceğiniz bu yer, doğanın içinde kaybolup şehirden soyutlanmak için harika bir fırsat.
Görsel: Brooklyn Botanic Garden


Eğer çok çalışan aynı zamanda doğayla iç içe olmak isteyen biriyseniz, Riverside Park’a mutlaka uğrayın. Hudson Nehri’ne paralel uzanan bu parkta yürüyüş ve yoga yapabilir veya sakin bir anın tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıca Teardrop Park gibi küçük ama etkileyici parklar da şehri keşfederken gözden kaçırılmamalı.
Görsel: Teardrop Park
Bunlar, sadece birkaç örnek. New York’un her yerinde olan bu yeşil alanlar, her yoğun insanın bir nefes alıp hayalleriyle yeniden bağlantıya geçmesi için ideal. Şehirdeki bu küçük bahçelerde kendi iç sesinizle buluşacaksınız. Kim bilir belki burada, bir ağaç gölgesinin altında hayallerinizi gerçeğe dönüştürebileceğiniz yeni bir ilham kaynağı keşfedersiniz.
New York’un Çatıları: Şehri Farklı Bir Perspektiften Keşfetmek

New York’a ilk adım attığımda, hemen şehri farklı bir açıdan görmek istemiştim. Brooklyn Köprüsü’nde yürürken devasa gökdelenlerin çatılarındaki ışıkları fark ettim. O an, bir çatı katından gelen müzik seslerini duydum ve kalabalık bir grubun eğlendiğini gördüm. Herkes birbirini tanıyor, sevdikleriyle gün batımında dans ediyordu. O rooftop’ta olmak istediğimi çok iyi hatırlıyorum. Kalpten bir dilek diledim ve bu dileğim gerçekleşti. New York bana çok kısa sürede kendi çatı katı deneyimimi yaşattı.
Görsel: Daintree Rooftop & Lounge
Le Bain’deki rooftop… Manhattan’ın muazzam manzarasına karşı içeceğinizi yudumlayarak gün batımını izleyebileceğiniz ve şehrin ışıkları altında gecenin tadını çıkarabileceğiniz yerlerden biri. Şehrin tam kalbinde bir çatı katında bulunan mekan, New York’un gece hayatının simgesi. Bir yanda Empire State Building’in ışıkları, bir yanda Brooklyn Köprüsü’nün silueti… Bu şehirde yukarıya doğru çıktıkça hayatın ne kadar hızlı aktığını gözlemliyorsunuz.
Görsel: Le Bain

The High Line: Eski Demir Yolu Üzerinde Modern Sanatla Yolculuk
The High Line, New York’un Chelsea semtinde, bir zamanlar yük treniyle taşımacılık yapılan eski bir demir yolu hattı. Yıllar önce bu tren yolu, şehrin kalabalığından uzak bir şekilde ağır yükleri taşırken zamanla bir sanat ve doğa yolculuğuna dönüşmüş. Adım attığınız her köşe, eski tren raylarının geçmişine tanıklık ederken modern sanatla buluşuyor.
Özellikle The High Line’daki Lugo’nun güvercin figürü güvercin heykeli, zarif ve beklenmedik bir şekilde karşınıza çıkıyor. Yüksek bir platformda, havada süzülen bir kuş figürü gibi duruyor, kanatları neredeyse hareket ediyormuş gibi tasarlanmış.

Roberto Lugo ve Jaume Plensa gibi sanatçılar, High Line’ı görsel ve duygusal açıdan renklendiriyor. Lugo’nun heykelleri, sokak sanatının enerjisini taşırken, New York’un kültürel çeşitliliğini ve dinamizmini yansıtıyor. Jaume Plensa’nın heykelleri de bambaşka bir duygusal yolculuğa çıkarıyor. Plensa, kadın figürleriyle insanlık ve doğa arasındaki ince dengeyi vurguluyor. The High Line’daki kadın figürüne baktığınızda, boynundaki gül motifleri sizi başka bir dünyaya götürüyor.
Görsel: İlay Alpgiray
New York’un Sokakları Tuval Olabilir mi?
Kesinlikle! Şehirde her köşe başı bir sanat galerisi gibi modern eserlerden sokak sanatına kadar farklı tarzlarla dolu. SoHo‘nun galerilerinden Chelsea’deki dev sergilere kadar New York’un içi sanatla yoğrulmuş. En heyecan verici kısmı, sokaklardaki sürprizlerle dolu sanat dünyası. Bushwick’teki devasa duvar resimleri, Williamsburg’in arka sokaklarındaki grafitiler… Her bir sanat eseri şehrin hikayesini, kültürünü ve sokaklarının ruhunu anlatıyor.


Burada sanat sadece galerilerde değil, sokaklarda da nefes alıyor. Kimi zaman bir binanın duvarında, kimi zaman bir köprü altında, Banksy gibi dünya çapında sanatçılardan yerel yeteneklere kadar herkesin kendine bir alan bulduğu bu sokaklar, New York’un en özgün sanat dünyasını yansıtıyor.
New York’ta Bir Gün: Zamanın Durduğu Mahalleler

Güne DUMBO’da başlamak en iyisi. Brooklyn Köprüsü’nden geçerken etrafındaki inanılmaz manzaralar görenleri büyüleyecek! Brooklyn Heights’ta yürürken tarihi binaların arasında Manhattan’ın siluetini izleyebilir, şehri bir başka açıdan keşfedebilirsiniz. Ardından Williamsburg’e geçip buradaki sokak sanatı ve sanatçılarını görmek, Smorgasburg’da yerel lezzetleri denemek ve sokak sanatına göz atmak da isteyebilirsiniz.
Görsel: Smorgasburg
Öğlene doğru Hudson Yards‘a gidip The Vessel’ı keşfedebilirsiniz. O muazzam yapıyı yükseklerden izlerken New York’un modern mimarisinin keyfini çıkarabilirsiniz! Sonrasında The Shops at Hudson Yards‘ta şık alışverişlerle kendini şımartmalısınız.
Görsel: The Vessel

Akşam Chelsea Market‘te rengarenk bir dünyayı keşfetmek harika bir seçim! Meatpacking District’te şık bir akşam yemeğiyle günü taçlandırabilirsiniz. Tabii asıl eğlence gece başlıyor. Le Bain Rooftop’ta şehri yükseklerden izlerken Manhattan’ın ışıkları altında dans edebilirsiniz… İşte bu, New York’un gelenleri kucakladığı an!
New York’ta Konaklama

Konaklama tercihiniz, bütçenize ve ne kadar süreyle kalacağınıza bağlı olarak değişebilir ama New York’un her köşesinde size uygun bir seçenek bulmak zor değil! Eğer şehirde kısa süreli bir ziyaret planlıyorsanız, Times Square ya da Midtown gibi merkezi bölgelerdeki oteller turistik yerlere yakınlıklarıyla avantajlı.
Görsel: The Michelangelo New York
Daha ekonomik bir seçenek arıyorsanız, Brooklyn’deki hosteller veya Airbnb ile yerel bir deneyim yaşamak ideal olabilir. Uzun süreli kalacaklar içinse daha geniş alan sunan daire kiralamak ya da Central Park çevresindeki butik otellerde konaklamak hem rahat hem de keyifli bir tercih olacaktır.
Lüks bir deneyim arıyorsanız, Manhattan’daki 5 yıldızlı oteller ve şık butik oteller şehri tam anlamıyla keşfetmenizi sağlayacak mükemmel seçenekler. Eğer New York’ta 1 aydan fazla kalacaksanız, otel yerine Airbnb veya kısa dönem kiralık daireler gibi seçenekler daha ekonomik ve rahat olacaktır. Manhattan dışında Brooklyn veya Queens gibi bölgelerde geniş ve uygun fiyatlı daireler bulabilirsiniz. Bu sayede yerel yaşamı da deneyimleyebilirsiniz.
New York’tan Ne Hediye Alınır?
New York özeldir. Şehirden hediye alırken, gerçekten anlamlı ve düşünülmüş bir şeyler seçmeye özen göstermek gerekiyor. Henüz şehri deneyimleme fırsatı olmamış kişilere bir hayal kurdurabilmek ve bu şehri hissettirebilecek hediyeler vermek güzel seçim.

Mesela New York siluetiyle yapılmış LEGO setleri ya da New York haritası gibi hediyeler, şehri keşfetmeye dair bir çağrı olabilir. Şehir turu kitapları veya ne nerede yenir tarzı rehberler de ilham verici hediyeler. New York metro haritası gibi nostaljik parçalar ya da pasaport kılıfları, şehre dair özel hatıralar bırakabilir.
Görsel: Staten Island Museum

Ve tabii New York’tan gelen yiyecekler… Ünlü bagel’lar gibi tatlarla sevdiklerinize küçük de olsa şehrin lezzetini yaşatabilirsiniz. Ünlü Frankies zeytinyağı da popüler bir hediye. Bu hediyeleri almak isterseniz, 10 saatlik uçuşu göz önünde bulundurmayı ve bavulunuzda biraz daha yer açmayı unutmayın!
Görsel: Frankies 457

Son olarak, New York’un sokak sanatı ve grafiti ürünleri, şehrin enerjisini taşıyan hediyeler arasında yer alır. Banksy veya Keith Haring gibi sanatçılara ait tişörtler veya sanat kitapları ile sokak sanatının ruhunu hediye edebilirsiniz.
Görsel: MoMA Design Store
New York’ta Gece Hayatı

New York’un gece hayatı oldukça renkli! Manhattan, o parlayan ışıkları, lüks barları ve enerjik atmosferiyle tam bir rüya gibi. Times Square’de yürürken, neon ışıkların altında kalabalıkların arasında kaybolmak, Broadway gösterilerine gitmek ya da şık bir rooftop’ta Manhattan manzarasına karşı ânın tadını çıkarmak… Her köşe başında bir başka sürpriz var ve her adımda şehri daha fazla seviyorsun. Burada gece, ışıklarla parlıyor ve her şey bir nevi büyüleyici.
Görsel: PUBLIC Hotels
Benim favorim Brooklyn! Burası bir başka dünyaya açılan kapı gibi. Özellikle Williamsburg. Bir barın kapısından içeri girdiğinde hemen bir grup insanla sohbet etmeye başlanabiliyor çünkü herkes rahat, herkes özgür. Arka planda indie bir grup, barın köşesinde bir DJ eski bir plak çalıyor ve ortamda bir yandan kahkahalar bir yandan müzik yankılanıyor.
Görsel: Skinny Dennis


DUMBO’da ise bir başka sihir var. Eski taş binaların arasında kaybolup yerel kafelerde bir şeyler içmek, sokaklarda yürürken sanat galerilerinin, grafitilerin arasında kaybolmak… Brooklyn’de mutlaka bir gece geçirin.
Görsel: Gair Dumbo
New York’ta Yemek Kültürü
New York bir yemek cenneti! Şehre adım attığında, yemek kültürü seni her köşe başında şaşırtmaya hazır. Manhattan’da her türlü mutfağı bulmak mümkün. Eğer şehri tam anlamıyla yaşamak istiyorsanız Chinatown’da bir dükkânın kapısını aralayın ve orada taze dim sum ya da müthiş bir ramen sipariş edin!
Görsel: House of Joy

{49107}

Little Italy’ye ilk gittiğimde çok şaşırmıştım. Çünkü gerçekten orada bir İtalyan restoranında yediğin taze makarnayı yiyorsun… Kesinlikle bir pizza da denemek şart. Ninja Kaplumbağaları izlemiş çocuklar iyi bilir ki, New York pizzası ve dev dilimi her zaman bu şehrin en doyurucu ve lezzetli öğünüdür.
Görsel: Nuovo York Pizza
Brooklyn, Williamsburg’te, şık kafelerde ve yaratıcı restoranlarda harika kahveler içebilir, sabahları taze kruvasanlarla güne başlayabilirsiniz. Ve New York sokakları… Bu şehri keşfederken bir köşe başında sıcak bir pretzel ya da halka tatlı almayı unutmayın. Dondurmacılardan taksiyle geçerken gördüğünüz minik sokak satıcılarına kadar her şey burada yenmeye değer! Eğer tatlı düşkünüyseniz Krispy Kreme‘deki sıcak donutları ya da Magnolia Bakery’deki ünlü cupcake’leri denemelisiniz.
Görsel: Krispy Kreme
