Türkiye’nin Antik Kentleri
Yazı Boyutu:
Binlerce yıl öncesinden günümüzü kadar gelen yapılarıyla Türkiye’de görülmeye değer çok sayıda antik kent var. Gezerken kendinizi başka bir zamanda hissedeceğiniz antik kentleri bu rehberde bir araya getirdik.
Konu antik kentler olunca Türkiye en bereketli topraklardan bir tanesi. Çağlar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan Anadolu’da Lidyalılardan Friglere, Hititlerden Perslere çok sayıda toplumun izini görmek mümkün.
Bu izlerden en etkileyici olanlar ise şüphesiz antik kentler. Medeniyetlere ev sahipliği yapmış şehirler bugün hâlâ iyi korunmuş yapılarıyla ve kalıntılarıyla Ege’den Güney Doğu’ya Anadolu’nun her yerinde görülebiliyor. Tarihin en eski yerleşim yeri olduğu yakın zamanda keşfedilen Göbeklitepe’den her yapısıyla etkileyici olan Efes’e kadar tarihe ilgili olan herkesin görmesi gereken; yollarında yürürken zaman yolculuğu yapacağınız antik kentleri bu rehberde bir araya getirdik.
Afrodisias, Aydın
2017 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Afrodisias, Afrodit’e adanan antik kentlerden bir tanesi. M.Ö. 5’inci yüzyılda kurulduğu tahmin edilen kent, döneminde sanat ile öne çıkan yerlerden biri olmuş. Hâlâ ayakta olan kalıntılar arasında Aphrodite Tapınağı, tiyatro, sütunlar ve 270 metrelik stadyum bulunuyor. Afrodite adanan şehirden kalan yapılar oldukça sağlam bir şekilde günümüze kadar gelmiş. Öyle ki antik dönemden kalma en iyi korunmuş stadyum burada görülebilir. Afrodisias’ta yerleşim M.Ö. 5000’lerde başlamış olsa da antik kentteki yapıların birçoğu M.Ö. 300’lerden kalma. Şehirdeki yapılar kadar ince işçiliklerle yapılan kabartmalar da göz alıcı güzellikte.
Afrodisias Antik Kenti’yle ilgili güncel bilgi için tıklayın.
Pergamon, İzmir
Pergamon ya da bir diğer adıyla Bergama etkileyiciliği ile mutlaka görülmesi gereken antik kentler arasında ilk sıralarda yer alıyor. İzmir’in kuzeyinde yer alan antik kentin M.Ö. 7’nci yüzyılda ilk adımlarının atıldığı öngörülüyor. Athena Tapınağı, Traian Tapınağı, Pergamon Kütüphanesi, Roma imparatorlarının heykelleri, amfitiyatrosu, Heroon kalıntıları günümüze kadar gelebilen Bergama yapılarından.
Pergamon Antik Kenti’nin büyük ve önemli bir parçası olan Zeus Sunağı; 19’uncu yüzyılın sonunda Almanya’ya götürülmüş. Dönemin siyasi durumu nedeniyle hâlâ yasal ya da illegal yollarla mı yurt dışına götürüldüğü bilinmeyen Zeus Sunağı (Bir diğer adıyla Zeus Altarı) bugün Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde bütün haliyle sergileniyor. Küçük Asya’nın yedi büyük kilisesinden biri de Bergama’da bulunuyor.
Pergamon Antik Kenti’yle ilgili güncel bilgi için tıklayın.
Pergamon, İzmir
Adı çok bilinmese de İzmir’in Torbalı ilçesinde kesinlikle görülmeye değer bir antik şehir bulunuyor. İyonya şehri olan Metropolis’in kelime anlamı: Ana Tanrıça Şehri. Tiyatro, Akropolis, Peristilli Ev, Mozaikli Salon, Atriumlu Ev, Balneum, Orta Çağ Kalesi Agora, hamam, açık tuvalet kısmı bulunan antik şehirde kazı ve araştırma çalışmaları hâlâ devam ediyor. Şimdiye kadar çok sayıda pişmiş toprak heykel çıkarılan Metropolis’in döneminin heykeltıraşlıkla öne çıkan şehirlerinden biri olduğu tahmin ediliyor.
Metropolis Antik Kenti’yle ilgili güncel bilgi için tıklayın.
Knidos, Muğla
Datça Yarımadası’nın en ucunda bulunan Knidos Antik Kenti aynı zamanda güneşin en güzel battığı yerlerden bir tanesi. M.Ö. 6’ncı yüzyılda kurulan antik kent bilim alanında yapılan çalışmalarla tanınıyordu. Öyle ki dönemin en büyük ikinci tıp okulu Doktor Eurphon tarafından burada kuruldu ve Eudoksus güneş saatini (Hâlâ Knidos’ta görülebilen) burada geliştirdi.
İki amfitiyatrosu, Afrodit Tapınağı, Apollon Tapınağı, Korint Tapınağı, Nekropolis, Odeion, Meclis Binası kalıntıları ve antik limanlar ile Knidos ziyaret edilmesi gereken antik kentlerden biri.
Diğer antik kentler gibi Knidos’tan kalan eserler de tartışmalı bir şekilde yurt dışında sergileniyor. Knidos’un en görkemli heykellerinden biri olan Knidos Aslanı 1857 yılından beri British Museum’da sergileniyor.
Knidos Antik Kenti’yle ilgili detaylı bilgi için tıklayın.
Efes, İzmir
Döneminin en büyük liman kentlerinden biri olan (şimdi Küçük Menderes Nehri’nin doldurduğu alüvyonlar sayesinde denizden içeride kalsa da) Efes Antik Kenti’nin tarihi M.Ö. 6000 yıllarına kadar gidiyor. Hâlâ büyük kısmı korunan yapılar ve yollardan oluşan antik şehir içerisinde dolaşırken kendinizi o yıllardaymış gibi hayal edebileceğiniz kadar etkileyici olan Efes’i detaylarıyla görebilmek için en az üç saat ayırmanız gerekli.
Celcus Kütüphanesi, Hadrian Tapınağı, Kuretler Caddesi, 25 bin kişilik kapasiteyle dünyanın en büyük tiyatrosu, Mermerli Yol, Herakles Kapısı, Yuhanna’nın mezarının olduğu iddia edilen St. Jean Bazilikası, Belediye Sarayı (Prytaneion), Memmius Anıtı, Hamam, umumi tuvalet, dönemin aşk evini gösteren ayak izi ve dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı (Artemision) da Efes’te görebileceğiniz yerlerden.
Efes’e gelmişken girişi farklı yerlerden olan Meryem Ana Evi ve Yedi Uyurlar Mağarasını da görebilirsiniz.
Detaylı Efes rehberi için tıklayın.
Milet, Aydın
M.Ö. 2000’li yıllarda Girit’ten Anadolu’ya göç edenlerin kurduğu Milet ya da Miletos’ta Helenistik ve Roma dönemlerinden kalıntılar bulunuyor. Dünyanın ilk haritasını çıkaran Hekataios’un ve Thales’in de yaşadığı Milet Antik Kenti’nde Apollon Tapınağı, İonik Stoa, hamam, kilise, Bouleterion ve daha birçok yapının kalıntılarını görmek mümkün. Milet antik şehri Osmanlı döneminde de kullanıldığı için hemen yanında daha yeni yapılar da yer alıyor.
Milet’ten günümüze kalan tek kalıntılar burada görecekleriniz değil. Antik şehrin görkemli Agora Kapısı, Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde sergileniyor.
Milet ile ilgili güncel bilgi için tıklayın.
Derinkuyu Yeraltı Şehri, Nevşehir
Diğer antik kentlere kıyasla en farklı olanları yeraltı şehirleri olabilir. Askeri akınlardan kendilerini korumak için sığınaklara benzeyen şehirler inşa edenlerin kim oldukları hâlâ tartışmalı olsa da bir Bronz Çağı toplumu oldukları ortak görüş.
Kapadokya bölgesinde 200’e yakın yer altı şehri olduğu tahmin ediliyor ve bunların en bilineni yedi katlı ve 85 metre derinliğe inen Derinkuyu. Hem yer altı hem de tarihi açısından antik şehir olarak kabul edilen Derinkuyu’yu klostrofobiyi tetikleyebilecek kadar dar alanlardan geçerek gezmek gerekiyor. Mutfak, kiler, okul ahır, şırahane, su kuyusu, cenazeleri gönderebilecekleri alan, günah çıkarma alanları olan şehir eski zamanlara dair görülebilecek en ilginç yerlerden bir tanesi.
Derinkuyu Yeraltı Şehri ile ilgili güncel bilgi için tıklayın.
Aigai, Manisa
Manisa’daki Yunt Dağı’nın tepelerinde yer alan Aigai, M.Ö. 1100’lerde Aioliler tarafından kurulmuş bir antik kent. M.S. 17’nci yüzyılda meydana gelen büyük bir deprem sonrasında ciddi hasar alan şehir o tarihe kadar aktif olarak kullanılmış. Antik kentten geriye şu an amfitiyatro, tiyatro giriş binası olan vomitorium, üç katlı agora, meclis binası, stadyum, Demeter Tapınağı ve sur kalıntıları kalmış durumda.
Aigai hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Letoon Örenyeri, Muğla
Apollon ve Artemis’in annesi Leto için kurulan Letoon Antik Kenti’nin M.Ö. 8’inci yüzyılda kurulduğu tahmin ediliyor. Mitolojik kaynaklarda çocuklarının babası olan Zeus’un eşi Hera’dan kaçan Leto’nun, bebeklerini doğurduktan sonra yürüyerek buraya geldiği de söylenir. Likya’nın kutsal merkezi kabul edilen Letoon’da biri Leto’ya biri Artemis’e ait olmak üzere üç tapınak kalıntısı bulunuyor. Antik şehirde bulunan yazıt, mozaik ve anıtlar dönemin efsanevi sanat anlayışını gösteriyor.
Letoon hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Assos, Çanakkale
Aristoteles’in felsefe okulunu kurduğu Assos, liman kenti olarak kurulsa da dağ yamacında bulunuyor. Antik kentte görülebilen tapınak ve amfitiyatroda bölgeden çıkarılan oldukça sert bir malzeme kullanılmış. Döneminde Sarcophagus yani et yiyen adı verilen malzemeyle üretilen lahitler Assos’un en meşhur yapılarından biriydi. Öyle ki burada üretilen lahitlerin başka şehirlere de satıldığı kaynaklarda görülüyor.
Mitolojide Ege’nin başladığı yer olarak kabul edilen ve Bronz Çağı’nda kurulduğu tahmin edilen Assos Antik Şehri’ndeki Athena’ya adanmış tapınak, amfitiyatro ve Nekropolis en etkiletici yerlerden.
Assos Örenyeri hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Simena, Antalya
Bugün Kaleköy olarak bilinen ve teknelerle ulaşım sağlanan Simena Likyalılardan kalan antik kentlerden bir tanesi. Doğal liman olan bir coğrafyada kurulan şehrin Orta Çağ’da yapılan kalesinin surları hâlâ antik kenti çevreliyor. Tiyatro, tapınak ve sütunlardan oluşan stoanın olduğu Simena’daki kaya mezarları da mutlaka görülmesi gerekenlerden. Antik kentinin diğerlerinden farklı olarak tarihi yapıları denizin içerisine kadar ilerliyor ve kıyı boyunca antik zamanlardan kalma yapıları görülebiliyor. Kaya mezarları da deniz içerisinde kalan tarihi izlerden bir tanesi.
Simena hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Aslantepe, Malatya
2021 yılının ortasında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Aslantepe, M.Ö. 5000’lere giden tarihi ile dünyanın en eski yerleşimlerinden bir tanesi. Yapılan kazılarda bulunan mühürler ve keseler dönemin gümrük kontrol mekanizması olarak değerlendiriliyor ve bu da Aslantepe’de ticaretin aktif olarak yapıldığını kanıtlıyor. Mezopotamya’nın verimli arazisine kurulmuş Aslantepe’de ticaretin yanı sıra hayvancılık ve tarımın olduğu yaşam M.S. 1000’lere kadar devam etmiş.
İlk devlet kavramının, aristokrasinin çıktığı merkez olarak kabul edilen Aslantepe’de kazı çalışmaları İtalyan ekip liderliğinde hâlâ devam ediyor. Höyük içerisinde yeni bulunan tapınağın yanı sıra taş kabartma işçilikleri, heykeller, duvar resimleri görülebiliyor.
Aslantepe hakkında güncel bilgiler için tıklayın.
Kaunos, Muğla
Dalyan Boğazı boyunca görülen Kral Mezarları’nın da bir parçası olduğu Kaunos Antik Kenti, zamanının en büyük ve önemli liman şehirlerinden bir tanesiymiş. Alüvyonların zaman içerisinde doldurduğu sahil şeridi yüzünden artık kıyıdan içeride kalıyor.
Mitoloji’ye göre Miletos’un çocuğu olan Kaunos, ikiz kardeşinin kendisine duyduğu aşktan kendini korumak için buraya kaçarak bu şehri kurmuş. Akropol, tiyatro, hamam ve tapınaktan kalıntılar bulunan şehir, Helenistik ve Arkaik başta olmak üzere birkaç farklı dönemden izler de barındırıyor.
Kaunos Antik Kenti’yle ilgili detaylı bilgi için tıklayın.
Zeugma, Gaziantep
Roma İmparatorluğu’nun en önemli şehirlerden biri olan Zeugma’nın en ayırt edici özelliği evlerinin avlusunda bulunan mozaikleri. Dönemin yüksek rütbeli askerlerinin ve zengin tüccarlarının yaşadığı antik kentin bir bölümü şu an Birecik Barajı’nın suları altında.
Zeugma’nın zengin yaşantısından geriye kalan kalıntıların bir kısmı hâlâ su üzerinde görülebiliyor. Antik kentten bulunan kalıntılar ve eserler ise Gaziantep şehir merkezindeki Zeugma Mozaik Müzesi’nde görülebilir.
Zeugma Mozaik Müzesi için tıklayın.
Zeugma Antik Kenti’yle ilgili detaylı bilgi için tıklayın.
Smyrna Agorası, İzmir
İzmir merkezindeki Kemeraltı’nda görülebilen Smyrna Agorası şehre en yakın antik kent olabilir. M.Ö. 4’üncü yüzyılda kurulan Agora adına uygun olarak (Antik Yunan dilinde çarşı anlamına geliyor) şehrin çarşısı olarak kullanılıyormuş. Üç katlı olarak inşa edilip kullanılan Smyrna Agorası yapı kalıntılarının yanı sıra çıkarılan heykeller ve aletler dikkat çekiyor. Agora Antik Kenti’nin kazı çalışmaları hâlâ devam ediyor.
Agora ile ilgili detaylı bilgi için tıklayın.
Hierapolis (Pamukkale), Denizli
Travertenleri ile meşhur Pamukkale’de kesinlikle görmeye değer bir antik kent ve hikâyesini dinlemeye değer mitoloji bulunuyor.
Pergamon bünyesinde güzelliği keşfedilip kurulan şehrin adı Telephos’un karısı olan Hiera’dan geliyor. Travertenlerin yanına kurulan Hierapolis’in bugün en dikkat çeken yapıları hamamı ve antik tiyatrosu. 2000 yıllık tarihi olan şehir; surları dışında kalan nekropol alanı, şifalı sularla dolu havuzları, tapınakları, kapıları ve yolları ile ziyaretçilerini büyülüyor.
Hierapolis hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Hattuşaş, Çorum
Hititler’in başkenti olan Hattuşaş M.Ö. 17’nci yüzyılda ortaya çıkan bir şehir. 1834 yılında keşfedilen Hattuşaş oldukça geniş bir alana kurulmuş. Bugün özellikle etkileyici kapılarıyla ziyaret edilen antik şehirde tapınaklar, tahıl ambarları, yazıtlar, tapınaklar görülebilir. Tarihin ilk yazılı anlaşmalarını yapan, tarımda ilerleyen, nüfus kaydı yapan Hititler’in tarihi ve yaşamına dair izler burada detaylarıyla görülebilir.
Hattuşaş hakkında detaylı ve güncel bilgi için tıklayın.
Sardes, Manisa
Tarihte parayı ilk bulan ve ticarette kullanan Lidyalıların başkenti ve de tek şehri olan Sardes, bugün Manisa’nın Turgutlu ve Salihli ilçeleri arasında yer alıyor. İçerisindeki yapıları oldukça iyi korunarak günümüze gelen Sardes’teki tarihi yapıların yanı sıra biraz daha ileride bulunan Lidya Tümülüsleri de görülmeye değer.
Dünyanın en büyük havrasına sahip Sardes en iyi korunan antik tapınaklardan birine de ev sahipliği yapıyor. Sinagog olarak tanınsa da Hristiyanlığın yayılmasında büyük rol oynayan antik kent, döneminde yaşadığı zengin hayatı bugün bile yansıtabiliyor. Mitolojiye göre dokunduğu her şeyi altına çeviren Kral Midas’ın yıkandığı nehrin kenarına kurulan şehir bu zenginliği uzun süre kullandı ve tarihe de adını yine bu zenginlikle yazdırdı.
Sardes hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Myra, Antalya
Tarihin ilk demokratik oluşumu olarak tanınan Likya Birliği’nin en büyüğü Myra, sosyo-politik yapısıyla bugünün devletleri tarafından baz alınan bir sisteme sahipti. Likya’nın başkenti olan Myra, 2000 yıllık tarihine oldukça fazla detay sığdırmış bir antik kent.
Duvarlara yapılan kabartmalı işlemeleri, tiyatrosu, kaya mezarları, akropolü, kiliseleri, freskleri, nekropolü, kilisesiyle Myra’da görülecek birçok tarihi kalıntı mevcut. Myra’nın diğer antik kentlerden farklı olmasını sağlayan noktalardan biri de Noel Baba olarak bilinen Aziz Nicholas’ın mezarının burada bulunması.
Myra hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Side, Antalya
Doğu Akdeniz’in en eski yerleşim yerlerinden biri olan Side M.Ö. 800’lerde kurulmuş. Yunanlılar tarafından kurulup Lidya egemenliğine giren Side’de çok uzun süre hâlâ çözülemeyen bir dil konuşulmuş. Makedonya Krallığı döneminde devrin sikkelerinin basıldığı şehir tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Mimari olarak diğer Pamfilya şehirlerine oldukça benzer bir yapısı olan Side Antik Kenti’nde caddelerde dolaşabilir; tapınakları, kapıları, sütunları, tiyatroyu görebilirsiniz.
Side hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Teos, İzmir
Seferihisar’ın Sığacık koyunda yer alan Teos, 3000 yıllık tarihi olan bir antik kent. İyonya kenti olan ve sanatıyla öne çıkan Teos’tan geriye kalan kalıntılar bugün kocaman zeytin ağaçları arasında gezerek görülebiliyor. Teos’un döneminin sanat şehri olarak tanınması ise tesadüf değil. Şehir ilk kurulduğu günlerden itibaren yazarlara, şairlere önem vermiş; Roma İmparatorluğu döneminde ise Ionia ve Hellespontos Dionysos Sanatçıları Birliği Teos’ta kurulmuş.
Teos’un kazı çalışmaları devam ediyor. Ve eğer uzman görüşleri doğru çıkarsa gelecek yıllarda daha çok eserin görülebileceği bir antik kent olacak. Şimdilik antik kentte iki liman, Dionysos Tapınağı, tiyatro, meclis binası ve sur duvarları görülüyor.
Teos hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Göbeklitepe, Şanlıurfa
1963 yılında keşfedilen Göbeklitepe tarihe dair tüm bilgileri değiştiren bir antik kent. 12 bin yıl öncesine uzanan bir tarihi bulunan, dünyanın en eski ve en büyük tapınağı olan Göbeklitepe tarihin sıfır noktası olarak biliniyor. Kireçtaşı yapısı olan bir platodaki 20’den fazla anıtın olduğu antik kentteki sütunların her biri 10 ton ağırlığında. Bu da Mısır Piramitleri’ne benzer bir gizemi de beraberinde getiriyor. M.Ö. 11000 yıllarında henüz alet edevatı bile bulunmayan bir toplumun hangi teknikleri kullanarak bu sütunları buraya getirdiği büyük bir merak konusu.
Arkeologlar Göbeklitepe’nin birçok sorunun da cevabını getireceğine inanıyor. Halen kazı çalışmaları ve araştırmaları devam eden antik kentin insanlık tarihiyle ilgili kritik sorulara cevap olabileceği umuluyor. Avcı yaşayan insanlığın nasıl ve neden toprağı işlemeye başladığı; nasıl şehirleştiği Göbeklitepe ile cevap olabilir. Asıl cevap ise ibadet gibi toplumsal ritüellerin şehir hayatından çok önce çıkıp çıkmadığı olacak.
Göbeklitepe bir tapınak ile gün yüzüne çıkmış olsa da arkeolojik çalışmalar bölgenin aslında bir yerleşim yeri olduğunu ve bilinen tarihin akışının yeniden yazılmasını sağlayacağını gösteriyor.
Göbeklitepe rehberi için tıklayın.
Göbeklitepe hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Perge, Antalya
M.S. 100’lerde (Bugünkü kalıntıları bırakan haliyle) inşa edilen antik kentlerden biri olan Perge, mimari kalıntılarıyla dikkatleri çekiyor. Döneminin en şaşalı şehirlerinden biri olduğu günümüzdeki kalıntılarından da anlaşılan antik kent, heykeldeki başarısı ile meşhurdu. Bugün yüksek kuleleri, sütunları, çeşmeleri, tiyatrosu, Stadium, Kent Kapısı, Agora, Macellum, Palaestra’yı Perge Antik Kenti’nde görmek mümkün. Perge’nin ilk adımları ise M.Ö. 300’lere kadar gidiyor. Birçok Akdeniz medeniyetine ev sahipliği yapan Perge’yi gezerken büyülenmemek imkansız.
Perge hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Dara, Mardin
Şehirdeki her detayın ilgi çekici olduğu Mardin’de, şehrin biraz dışında kalsa da mutlaka görülmesi gereken bir antik şehir var. M.S. 505 yılında yerleşime dönen Dara Antik Kenti, Doğu Roma İmparatorluğu’nun yukarı Mezopotamya’daki sınırlarını korumak için kurulmuş. Şimdiki Nusaybin ve Diyarbakır’ın Sasaniler tarafından ele geçirilmesi Dara’nın kuruluş nedeni olmuş.
Kaya içerisine oyularak yapılan evler, şehrin dokusunu hissettiren agora yolu, çarşı, çok katlı mezar alanları, kilise dışında zindan ve tophane ile Dara Antik Kenti diğerlerinden farklı izleri olan bir yer.
Dara hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Ani Harabeleri, Kars
Ani Antik Kenti ya da bir diğer adıyla Ani Harabeleri Türkiye -Ermenistan sınırında bulunuyor. Antik kente dair en eski bulgular yedi bin yıl geriye gitse de üzerinde bulunan Ani Katedrali olarak da bilinen Meryem Ana Kilisesi 900’lü yıllarda yapılmış. Zamanının kalabalık bir şehri olan Ani’den geriye kalan birkaç yapı dışında şehre dair sadece kalıntılar bulunuyor.
Sur duvarları, Aslanlı Kapı, Kars Kapısı, Ebu’l Manucehr Camii, Divin Kapısı, Ani Katedrali, Amenaprgiç Kilisesi, Selçuklu Sarayı kalıntıları Ani Antik Kenti’nde görülebilir. Rakımı yüksek bir plato üzerine kurulu olan Ani Harabeleri’ni kışın karlar altındayken gezmek de farklı ve anılarda kalan bir deneyim olacaktır.
Ani Harabeleri hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Xanthos, Antalya
Tarihin en özgür kentlerinden biri olan Xanthos, başka bir devletin egemenliği altına girmeden yaşamış. M.Ö. 500’lü yıllarda kendilerinden kat kat daha kalabalık bir orduyla Perslilerin şehri işgal etmesi üzerine tutundukları tavır da hâlâ tarih derslerinin konusu. Perslilerin saldırısına daha fazla direnemeyeceklerini anlayan Xanthoslular tüm kadın ve çocukları öldürüp geriye kalan tüm erkekler olarak savaşmışlar ve şehirden geriye bir şey kalmaması için ateşe vermişler.
Yaşadığı dönemde oldukça ihtişamlı olan antik kentten geriye kalanlarsa kesinlikle görülmeye değer. Yüksek inşa edilmiş anıt mezarlar, Harpiler Anıtı parçaları (anıtın kendisi British Museum’da sergileniyor), tiyatro, kemer, akropol, su kemeri ve çok daha fazlası Xanthos Antik Kenti’i gezerken görebileceklerinizden.
Xanthos hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Patara, Antalya
Deniz kenarında kurulan antik kentlerden biri olan Patara, 6000 yıllık tarihi olan bir yer. M.Ö 800’lerden bu yana ise yerleşik hayatın, şehirleşmenin izleri yapılan kazılarda gün yüzüne çıkıyor. Likya kenti olan Patara, zamanında bulunduğu vadinin denize açılan tek yeri olduğu için de jeopolitik önemini katlıyordu.
Roma Zafer Takı’ndan giriş yapılan Patara Antik Kenti’nde lahitleri, amfitiyatroyu, Korinth Tapınağı, Vespasian Hamamı, liman, dönemin tahıllarının toplandığı ambar, meclis binası, su yolları görülebilir. Patara’nın tarihteki yerini bir adım öne çıkaran detaylardan biri de Noel Baba olarak bilinen Aziz Nicholaos’un bu şehirde doğmuş olması.
Patara hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Anavarza, Adana
M.Ö. 100 yılında kurulan bir Roma şehri olan Anavarza, aslında oldukça büyük bir alana sahip. Öyle ki antik kent ile ilgili kazı çalışmaları tamamlanınca Efes’in neredeyse beş katı büyüklükte bir alanın ortaya çıkması bekleniyor. Romalılar, Bizanslılar, Ermeniler, Abbasiler, Selçuklular döneminin önemli şehirlerinden biri olan Anavarza Antik Kenti’nden geriye kalan yapılar arasında sur duvarları, mozaikler, lahitler, sütunlar, hamam, su yolları, kilise, amfitiyatro, stadyum bulunuyor. Şehrin özellikle bilim ve tıp alanında döneminin ilerisinde olduğu; yakın tarihe kadar dermatoloji derslerine konu olan kitap yazan Dioskurides’in burada yaşadığı biliniyor.
Anavarza hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Aspendos, Antalya
Roma Dönemi’nin günümüze kadar en iyi şekilde gelen ve harika bir akustik sistemi olan tiyatroya sahip Aspendos tarihe ilgisi olan herkesin görmesi gereken bir antik kent. Mitolojideki tanrılar ve krallar için inşa edilen tiyatro Theodoros’un oğlu mimar Zenon tarafından yapılmış; Selçuklular döneminde saray olarak kullanılmış.
Antik kentin iyi korunmuş tek yapısı tiyatrosu değil. Kemerlerle süslü ve tekniği ile hala ilgi uyandıran su yolları, Stadion, bazilika, çeşme, hamamları, tapınakları ve surları Aspendos Antik Kenti içerisinde görülebilir.
Aspendos hala konserler ve sahne gösterileri için kullanılıyor. Her yaz düzenlenen etkinlikleri yerinde izlemek için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sayfasını takip edebilirsiniz.
Aspendos hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Antandros, Balıkesir
Altınoluk’a iki kilometre mesafede, Kaz Dağları’nın eteğindeki tepe üzerinde yer alan Antandros’un, M.Ö. 1300’lerde kurulduğu tahmin ediliyor. Şehirden geriye kalan ev kalıntıları arasında en çok dikkat çeken ise şüphesiz mozaikleri.
Troas bölgesinin en önemli şehirlerinden biri olduğu tahmin edilen ve yapılan kazı çalışmalarında Kaz Dağları’ndan kestikleri ağaçları diğer şehirlere satarak geçindiği görülen Antandros Antik Şehri’nin adı Truva Savaşı hikâyelerinde bile geçiyor.
Antandros hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Uzuncaburç, Mersin
Makedonya İmparatorluğu yıkıldıktan sonra 1. Seleukos tarafından M.Ö. 305’te kurulan Seleukos İmparatorluğu’nun tapınak merkezi olan Uzuncaburç hâlâ ayakta olan sütunlarıyla ziyaretçileri Helenistik döneme götürüyor. Yedi metre yüksekliğindeki beş sütundan oluşan tören kapısı, 36 sütunlu Zeus Tapınağı, anıt mezar, nekropol, sığınak olduğu düşünülen Helenistik Kule Uzuncaburç’ta görülebilecek yerlerden.
Uzuncaburç hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Gordion, Ankara
Tarihte adı ‘eşek kulaklı’ olan Kral Midas’ın da yaşadığı Gordion zamanında (M.Ö. 1200’lerden itibaren) Frigya’ya başkentlik yapmış bir antik şehir. Ama şehirde bulunan kalıntılar Frigyalılardan çok daha öncesine M.Ö. 3000’lere kadar gidiyor. Ankara’nın Polatlı ilçesinde bulunan Gordion’da Friglerden kalma 85 tümülüs bulunuyor ve bunların arasında Kral Midas’ın tümülüsü de yer alıyor. Dünyada tek örneği olan Kral Midas’ın tümülüsü inşaasında kullanılan ardıç tomrukları ve çam ağacından yapılan mezar odasıyla dünyanın ikinci büyük tümülüsü.
Frig tümülüsleri adı verilen mezarların görülebileceği Gordion Antik Kenti’nde bulunan eserler Gordion Müzesi ve Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görülebiliyor.
Gordion hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Laodikeia, Denizli
Denizli’nin kuzeyinde kalan Laodikeia’da gezerken göreceğiniz antik şehir kalıntıları ve sütunlar M.Ö. 1’inci yüzyıla ait olsa da antik kentin tarihi M.Ö. 300’lere kadar gidiyor. Antik kaynaklarda adı Lykos’un kıyısındaki Laodikeia olan şehir döneminde adına basılan sikke ile de tarihte yer alıyor.
M.S. 60 yılında bölgede meydana gelen büyük deprem Laodikeia’nın da bitişi olmuş. O zamandan bu yana ayakta kalabilen ve hâlâ görülebilen Laodikeia Antik Kent kalıntıları arasında iki amfitiyatro, stadyum, çeşme, Zeus Tapınağı, kilise ve Gimnazyum görülebilir.
Laodikeia hakkında güncel bilgi için tıklayın.
Hasankeyf, Batman
Şu an Dicle Nehri’ne kurulan Ilısu Barajı’nın suları altında olsa da bu listede Hasankeyf’e yer vermemek olmazdı. Tarihteki adı (Asurca olduğu tahmin edilen) Hısnıkeyfa olan antik şehrin hâlâ birazı su üzerinde görülebilen kalesi tek parça taşın oyulmasıyla oluşturulmuş. İlk ne zaman kurulduğuna dair kesin bir bilgi olmasa da yapılan çalışmalarda M.Ö. 10.000’lere dair parçalar da bulunuyor. Mezopotamya’nın verimli topraklarında bulunması, ticaret yollarının buradan geçmesi burayı yaşamak için cazibeli bir yer yapmış. Tarih boyunca Urartular, Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Artukoğulları, Selçuklular, Osmanlılar gibi medeniyetlere ev sahipliği yapan Hasankeyf’i görmek için Batman şehir merkezinden 30 dakika süren araba yolculuğu yapmak gerekiyor.
Hasankeyf’in Akkoyunlular’dan kalma Zeynel Türbesi, sultan Süleyman Koç Camii, Artuklu Hamamı tarihi yapıları teker teker baraj sularının altında kalmayacak yakın çevreye taşınıyor. Eserler yine Batman’ın Hasankeyf ilçesindeki Yeni Kültürel Park Alanı’nda görülebilir. Hasankeyf’ten çıkarılan tarihi eserler ise Batman Müzesi’nde sergileniyor.
Batman Müzesi hakkında güncel bilgi için tıklayın.