Onarım Hakkı Neden Devrim Niteliğinde?
Yazı Boyutu:
ABD ve Avrupa’da zemin kazanmaya başlayan onarım hakkı, çevreyi ve teknolojinin kendisini iyileştirebilir. Tam da bu yüzden ona çok ihtiyacımız var.
Telefonlar, tabletler ve dizüstü bilgisayarlar gibi cihazlar hasar gördüğünde veya bozulduğunda, bunları tamir ettirmek genellikle çok karmaşık ve maliyetli olabiliyor. Yöntemlerden ilki, üretici tarafından belirlenen belirli bir tedarikçiye başvurmak oluyor ki böyle durumlarda yeni bir cihaz satın almak onarımın faturasını ödemekten daha rasyonel geliyor. Kendi başınıza tamir ettirmenizse neredeyse imkansız; çünkü ya yedek parça bulmak zor ya bileşenler yerlerine yapıştırılmış ya da tek tek parçaları kendilerine özel seri numaraları kullanarak birlikte gönderildikleri cihaza bağlayan uygulama olan ‘parça eşleştirme’ yapılmış oluyor.
Bu herkes için bir sorun.
Ucuz onarımlar mümkün olmadığı için cihaz sahibi olmak oldukça maliyetli. Onarılabilirliğin olmaması, akıllı telefonların ya da diğer cihazların, belki sadece küçük ve ucuz bir bileşeni arızalandığı halde, gözden çıkarılması anlamına geliyor. Pek çok tüketici, ‘resmi olmayan bir onarım’dan sonra hata mesajı almaktan veya cihazlarının işlevselliğinin kısıtlanmasından endişe ettiği için resmi tamirciden %50 daha az ücret alan merkezlere gitmiyor. Üreticilerin resmi onarım hizmetlerinin yüksek maliyeti ve bu hizmetlere erişimin zorluğu, çoğu zaman tüketicilerin basitçe cihaz değişikliği yapmasına yol açıyor. Tüm bunlar, giderek artan bir şekilde onları çöpe attığımız anlamına geliyor. Bu zoraki seçimler bütünü, elektronik atığı ve nadir bulunan maddelerin arzı üzerindeki baskıyı artırıyor.
Yakın zamanda hem ABD’de hem de Avrupa’da tüketicilere cihazlarının onarımı konusunda daha fazla güç veren yeni yasalar yürürlüğe girdi. Bu durum teknoloji endüstrisinin doğasını nasıl değiştirecek? Umutlar, cihazlarımızın daha uzun süre dayanmasına yardımcı olarak endüstrinin çevresel etkisini azaltmaya yardımcı olacağı yönünde. Peki satın aldığımız ürünlerin kalitesi artacak mı? Yoksa sadece üreticilere, tüketicilere pahalı tamir kitleri ve yedek parçaları satarken fiyatlarını artırmaları için bir yol mu sunacak?
Bu noktaya nasıl geldik?
Avrupa Parlamentosu’nun Avrupalı tüketiciler için onarım hakkı yasasının parlamentodan geçmesine öncülük eden Alman üyesi Rene Repasi, “Büyüme modelimizin temelde bir şeyleri çöpe atmak üzerine kurulu olduğu bir dönemde yaşıyoruz,” diyor. “Esasen her iki senede bir yeni ürün satın alıyoruz ve endüstrimizin üretim kapasitesi bu tür bir modele dayanıyor.”
Avrupa Çevre Ajansı tarafından hazırlanan bir rapora göre, televizyonlardan elektrikli süpürgelere kadar evlerimizdeki elektronik eşyaların çoğu tasarlandıkları ya da arzu edilen kullanım ömürlerinden ortalama 2,3 sene daha kısa süre kullanılıyor. Rapor, tüketicilerin yeni modeller satın almalarının teşviki adına hızla bozulma veya donanım güncellemeleriyle işlevsizleştirme gibi planlı değer kaybettirme (planned obsolescence) stratejisine başvurulduğunu gösteriyor. Öyle ki bazı üreticiler eski cihazlarda çalışan yazılımlar için güvenlik güncellemeleri yapmayı bıraktı ve hatta bazı büyük firmalar yazılım güncellemeleriyle cihazları kasıtlı olarak yavaşlattıkları için para cezasına çarptırıldı.
Bunun çevre üzerindeki etkisi, hem üretilen e-atık miktarındaki artış (2020 senesinde 53 milyon ton e-atık çıktığı tahmin ediliyor) hem de yeni cihazların üretimi için gereken nadir toprak metallerinin çıkarılması açısından son derece büyük.
E-atıklar çevre için toksik ve insanlar da dahil olmak üzere canlı türlerine zarar verebiliyor. Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı’na (United States Environmental Protection Agency, EPA) göre, elektronik cihazların yapımında kullanılan malzemeler berilyum, kurşun, cıva, nikel ve çinko gibi tehlikeli metaller ve kimyasallar içeriyor.
Ulusal Çevre Sağlığı Bilimleri Enstitüsü’ne göre, e-atıklar genellikle -altın, gümüş, bakır ve diğer değerli metaller de dahil olmak üzere- değerli maddeleri geri kazanma girişimlerinde -asit süzme ve kablo yakma gibi- kaba geri dönüşüm teknikleri uygulayan gelişmekte olan ülkelere aktarılıyor. Kayıt dışı geri dönüşüm sektörlerinde çalışanlar toksik maddelere yoğun şekilde maruz kalıyor ve bu da sağlıklarını ciddi şekilde etkiliyor. Ayrıca, kadınlar ve çocuklar bu kirleticilere karşı en hassas olanlar. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, yaklaşık 12,9 milyon kadın kayıt dışı geri dönüşüm sektöründe çalışıyor; bu da kendilerini ve doğmamış çocuklarını risk altına sokuyor. 18 milyondan fazla çocuk ve ergen de bu merkezlerde çalışıyor.
Onarım hakkı nedir?
‘Onarım hakkı’ kavramının arkasındaki fikir adında gizli: Eğer bir şeye sahipseniz, onu kendiniz onarabilmeli veya onarması için istediğiniz bir teknisyene götürebilmelisiniz. İnsanlar eski otomobiller ve aletler söz konusu olduğunda bu kavrama oldukça alışkın; ancak onarım hakkı savunucuları modern teknolojinin, özellikle içinde çip olan herhangi bir şeyin nadiren onarılabilir olduğunu savunuyor.
Onarım hakkı temel olarak dört ayak üzerinden yükseliyor:
Bilginin erişilebilir kılınması: Herkes kılavuzlara, şemalara ve yazılım güncellemelerine makul ölçüde erişebilmeli. Yazılım lisanları destek seçeneklerini sınırlamamalı ve bir satışa nelerin dahil olduğunu açıkça belirtmeli.
Parçaların ve araçların kullanılabilir hale getirilmesi: Teşhis araçları da dahil olmak üzere cihazlara bakım yapmak için gerekli parçalar ve araçlar, bireyler de dahil olmak üzere üçüncü tarafların kullanımına sunulmalı.
Kilit açmaya izin verilmesi: Cihaz sahibinin özel yazılım yükleyebilmesi için bir cihazın kilidinin açılması, uyarlanması veya değiştirilmesi olanaklı hale gelmeli.
Tasarımda onarıma yer verilmesi: Cihazların onarımı mümkün kılacak şekilde tasarlanması.
Onarım hakkı ekseninde dünyada neler oluyor?
Avrupa Birliği, onarım hakkının ve tüketicilerin cihaz üreticileri tarafından pahalı ekosistemlere hapsedilmekten kurtulmasını sağlayan bir diğer mevzuatın geliştirilmesinde öncü oldu. Son kullanıcıların yararına olan bu yasal taleplerin etkisini görmeye başladık bile. Apple, iPhone 15 telefonunu, tescilli ‘Lightning kablo’ yuvası yerine USB-C şarj portu ile satışa sundu.
Bu değişiklik, tüketicilerin cihazlar için birden fazla, maliyetli özel kablo ve şarj cihazı satın almak zorunda kalmasını önlemek amacıyla elektronik cihazlar için ortak şarj cihazlarını zorunlu kılan AB kurallarına yanıt olarak yapıldı. Marka tescilli bir Lightning kablosu şarj cihazı Avrupa’da 19 euro iken standart bir USB-C kablosun bu fiyatın onda birine satın alınabiliyor. Onarım hakkı yasası, Kasım ayında parlamento oylamasından geçti ve önümüzdeki senenin başlarında AB yasası haline gelecek.
Bu esnada ülkeler, eşyaları tamir etmek yerine atmanın zararları konusunda farkındalık yaratmaya çalışmak için ulusal düzeyde adımlar atıyor. 2021 senesinden bu yana Fransa’da satılan akıllı telefonlar, çamaşır makinaları, dizüstü bilgisayarlar, çim biçme makinaları ve televizyonlar da dahil olmak üzere bazı elektronik cihazlar, Fransız Çevre Bakanlığı tarafından belirlenen beş kategoriye göre işaretlenmiş bir tamir edilebilirlik puanına sahip. Amaç, hangi ürünlerin tamir edilebilir, hangilerinin edilemez olduğunu vurgulamak ve tüketicileri birincisini seçmeye yönlendirmek.
Kaliforniya’da da Onarım Hakkı Yasası yürürlüğe girdi ve New York, Colorado ve Minnesota’daki benzer yasalara katıldı. Bu yasalar, üreticilerin cihazları onarmak için kullanılabilecek uygun araçları, parçaları ve yazılımları üretimden sonraki yedi sene boyunca tüketicilerin kullanımına sunmasını gerektiriyor. Apple gibi şirketler şimdiden ‘Self Servis Onarım’ programını geliştirdi ve cihazları için talimatlar için onarım kitleri satmaya başladı.
Başkan Joe Biden da kısa bür süre önce ABD’li tüketicilere kendi cihazlarını tamir etme hakkı vermeyi amaçlayan bir kararname imzaladı.
Onarım hakkı ile ürünlerde ne değişecek?
Tüketici düzeyindeki talepler, yukarıdan aşağıya düzenleyici değişikliklerle birleştiğinde teknoloji ürünlerinin üretilme, satılma ve kullanılma şekli de değişecek şüphesiz.
Yeni yasalar şirketleri kendi iş modellerinde yeniden düşünmeye itiyor. Örneğin, daha dayanıklı ve kolay tamir edilebilir ürünlerin tasarlanması masaya gelebilir. Bu da, yeni cihaz üretme ihtiyacını azaltarak çevresel etkinin ve tüketiciler için maliyetlerin düşürülmesine yardımcı olabilir.
Bazı cihazlar, pilleri çıkarıp değiştirebildiğiniz cep telefonlarının ilk dönemini anımsatabilir. Modüler olarak tasarlanan cihazlarda, tüm cihazı değiştirmek zorunda kalmadan arızalı veya modası geçmiş bir bileşeni yenisiyle değiştirmek de mümkün olabilir.
3B baskı gibi gelişmekte olan teknolojiler de onarımların daha ulaşılabilir hale gelmesinde önemli bir rol oynayabilir. Yedek parçaların doğrudan tamir atölyesinde 3B olarak basılabildiği, böylece maliyetlerin ve bekleme sürelerinin azaldığı bir gelecek pekala mümkün.
Tüm bunlar, onarılabilirlik kavramını kökten değiştirerek endüstriyi daha verimli ve sürdürülebilir hale getirebilir. Artık bir telefonu tamir etmek için gereken dört parça plastiği taşımak adına dünyanın öbür ucundan gemiler kaldırmak gibi lojistik kabuslar ortadan kalkabilir.
İşletmelerin doğayı da göz önünde bulundurması için çevresel bir teşvik olarak onarımların üreticiler tarafından sübvanse edildiği bir gelecek de pekala olası. Benzer bir program Almanya ve Avustralya’da zaten mevcut ve düşük gelirli insanların yenileriyle değiştirmek yerine tamircilerden yararlanmalarına olanak tanıyor.
Onarım hakkı yasaları etkili bir şekilde uygulanırsa, yerel tamir atölyelerinin yeniden canlandığını görebiliriz. Repasi, “Arızalı bir ürünüm varsa, ideal olarak beş dakika uzaklıktaki yerel bir tamirhaneye gidebilir, ürünümü orada bırakabilir, güzel bir kahve içebilir ve bir saat sonra ürünümü geri alabilirim,” diyerek hayalini paylaşıyor. Bu sistem sadece yerel ekonomiye fayda sağlamakla kalmayacak aynı zamanda arızalı cihazların taşınmasının çevre üzerindeki etkisini de azaltacak.
Kapatırken…
Bireylerin ve küçük işletmelerin kendi ürünlerini tamir etme ve değiştirme özgürlüğünü destekleyen tamir hakkı hareketi, giderek büyüyen bir tüketici hakları hareketine dönüşüyor. Hareket, ürünlerin tamir edilememesinin tüketicilerin satın aldıkları ürünleri kullanma ve bakımını yapma özgürlüğünü kısıtlamakla kalmadığını aynı zamanda gereksiz elektronik atık üretimine neden olduğunu ve elektronik ekipman fiyatlarını yükselttiğini iddia ediyor. Onarım hakkı hareketi, elektronik cihazların ömrünü onarım ve yenileme yoluyla uzatmayı amaçlıyor. Süreçte somut kazanımlar elde edildikçe e-atıklar azaltılabilir; teşhis araçlarının, onarım kılavuzlarının ve yedek parçaların halkın kullanımına sunulması onarım ve yenileme işgücü piyasalarının canlılığını koruyabilir. Hareket, ABD, Avrupa Birliği ve diğer ülkelerde yasal girişimlerde bulunuldukça hız kazanıyor ve hedeflerine yaklaşıyor. Hareket güçlendikçe sürdürülebilir yaşamın teşvik edilmesine katkı sağlanıyor.