Sürdürülebilir Türk Moda Markaları: A Hidden Bee
Yazı Boyutu:
A Hidden Bee markasının kurucusu Aylin Erel, markası ve sürdürülebilir moda hakkında merak ettiklerimizi yanıtladı.
Aylin Erel, Marmara Universitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Sanatları bölümü mezunu. Uzun yıllar boyunca, yerli ve yabancı önde gelen hızlı moda perakendecileri ve markalarına tasarım hizmeti verdi. Sürdürülebilir markası A Hidden Bee’yi 2017 senesinde İstanbul’da kurdu. Aylin Erel ile markası ve sürdürülebilir moda hakkında konuştuk.
Bize markanızı ve kuruluş sürecini anlatır mısınız?
‘A Hidden Bee’ markası, 2017 senesinde İstanbul’da kuruldu. Tasarımcısı olarak, bu sürece girerken aklımda lokal materyaller kullanarak ve lokal üretimi destekleyerek, rafine ve zamansız bir tasarım anlayışına hizmet eden farkındalık odaklı bir hazır giyim markası yaratmak vardı. Yerli ve yabancı, önde gelen hızlı moda perakendecileri ve markaları ile 14 yıldır çalışıyor olmak sanırım beni yavaşlamaya doğru iten en önemli etken oldu.
İnsanların 3 ay sonra dolaplarında görmek bile istemeyecekleri ürünleri tasarlamak ve üretmek için sarf edilen emek ve harcanan kaynakları deneyimledikçe kendimi sorgulamayı durduramaz hale geldim. Diğer yandan bir tasarımcı olarak; üretmeden, yaratmadan, tasarlamadan yaşamam da söz konusu olamazdı. Uzun süre severek giyilebilecek, doğaya en az zarar veren materyaller kullanılarak üretilmiş, karbon ayak izi “0” olan bir marka kurmaya bu noktada karar verdim. Ondan sonrası biraz mucizevi, çokça meşakkatli oldu ama iyi ki de oldu.
Bilinçli bir üretici olmak için ne yapmak gerekir?
Bilinçli bir üretici olmanın çok fazla farklı türlü yöntemleri olabilir. Biz A Hidden Bee olarak, kullandığımız materyallerin petrol bazlı olmamasına, bilinçli elyaf seçimine (tencel, modal, cupro gibi selülozik elyaflar veya geri dönüştürülmüş elyaflar gibi) lokal üretime ve hızlı trendleri takip etmemeye özen gösteriyoruz. Bir de fiyat dengesini doğru tutturmak gerekiyor tabii. Astronomik fiyatlar koyarsanız yine amacına ulaşmıyor yaptığınız iş. Fiyatları ulaşılabilir seviyede tutabilmek önemli.
Çevre konusunda daha fazla farkındalık yaratmak için sizce ne gibi adımlar atılmalı? Bu noktada tüketicilere hangi görevler düşüyor?
Instagram şu an en etkili etkileşim araçlarından biri, hatta en önemlisi. Takipçi sayısı fazla olan herkese önemli görev düştüğüne inanıyorum. Bir giydiğini bir daha giysin mesela insanlar, sonra bir daha giysin, bir daha giysin… Bir ürünün kaç farklı şekilde giyilebileceğini gösterebilmenin faydalı olacağına inanıyorum.
Öte yandan modanın dünyayı nasıl kirlettiği ile ilgili belgeseller arttıkça artıyor. Geç de olsa, insanların daha fazla merak ettiği, irdelediği bir konu haline geldi üretim süreçleri. Durum vahim ama acilen tüketim alışkanlıklarımızı yeniden şekillendirebilirsek biraz umut doğabilir.
Daha az alıp, daha seçici olmamız gerekiyor. Petrol bazlı ürünleri tüketmemeye çalışmak önemli. Örneğin akrilik yerine yün bir kabana yatırım yapıp uzun sure giyebilir, sıkılınca rafa kaldırıp 5 kış sonra yeniden giyebilir ya da 2. el mağazalara verebilir, bizim için eskimiş bir ürünün başka bir insanın yenisi olmasına şans verebiliriz. Kısacası kaliteli, duyarlı ve kaynakları doğru şekilde kullanan markalara yatırım yapmak çok önemli.
Siz farkındalığınızı hayatınızın hangi döneminde yakaladınız?
Her zaman hızlı tüketimden uzak bir tiptim açıkçası. Trendlere göre giyinmek gibi de durumum olmadı. Şimdi mesela sürekli A Hidden Bee giyiyorum ama daha öncesinde işim için çok seyahat ettiğim için 2. el pazarlarından yapıyordum genelde alışverişlerimi. Çok severim 2. el olayını çocukluğumdan beri. Orta okul zamanında bile anneannesinin, dedesinin dolabını deşeleyen tiplerdendim ben.
Günlük yaşamınızda, evinizde çevreyi korumak için neler yapıyorsunuz?
O kısım da ayrı, kompleks bir konu benim için. İster istemez doğa dostu ürünler kullanıyorum evde çok uzun senelerdir, çünkü aşırı alerjik bir tipim. Deterjanlar, diş macunları, şampuanlarda minimum kimyasal içeren, doğada kolay çözünen ürünleri üreten markaları tercih ediyorum. Camlar zaten hep cam şişe dönüşümüne atılıyor, yağlar biriktiriliyor bir kenarda lavaboya dökülmüyor gibi… Diğer ambalajları, kağıtları da ayırıyoruz ama ayrı şekilde yine aynı çöpe atıyoruz zorunlu olarak.
Gelecekte sürüdürülebilir modanın yerini nerede görüyorsunuz?
Olmazsa olmaz olarak görüyorum. Şimdilik sanki bir trendmiş, gelip geçecekmiş gibi bir algı olsa da uzun vadede kalıcılığını ispatlayacak bir durum moda’nın sürdürülebilir şekilde üretilmesi. Biz küçücük dükkanımızda; insanların tüketim alışkanlıklarını nasıl değştirmeye başladıklarına tanık oluyor, bilinç seviyesine hayran kalıyoruz. Global ölçekte bakıldığında da tüm perakendeciler ve markaların iç yapılarını buna göre tekrar şekillendirdiklerini veya harekete geçişlerini izliyoruz. Değişim başladı ve çok hızlı yayılıyor. Bu noktadan sonra geriye dönüş olacağını düşünmüyorum.