Sürdürülebilir Türk Moda Markaları: one square meter
Yazı Boyutu:
one square meter markasının kurucuları Zeynep Özar Beksü ve Çağrı Berksü, markaları ve sürdürülebilir moda hakkında merak ettiklerimizi yanıtladı.
Yavaş ve sürdürülebilir moda ilkeleri ile üretim yapan Türk moda markası one square meter, Zeynep Özar Berksü ve Çağrı Berksü tarafından 2016 senesinde kuruldu. Senelik çıkarttıkları koleksiyonlarında gündelik yaşamı kucaklayan modellere yer veren one square meter ile sürdürülebilir moda hakkında konuştuk.
Bize markanızı ve kuruluş sürecini anlatır mısınız?
one square meter, seçim özgürlüğümüzden doğanların bir bütünü. Hayatla olan derdimizi günlük, sade ve şık, evrensel çizgide, ‘moda’ kaygısı gütmeksizin kendinden emin, senelerce giyilecek, zamansız kıyafetler aracılığı ile anlatabildiğimiz; bu derdi yaptığımız işin her hücresine incelikle işleyebildiğimiz; çok kıymet ve emek verdiğimiz markamız.
one square meter’i 2016 senesinde hayata dair güzel şeyler yapmak adına kurduk. İstanbul’da başlayan serüvenimizi kısa süre sonra Gömeç’e taşıdık. Ara sıra şehir hayatını özlesek de coğrafyayla ilişki kurabilmek bize çok iyi geldi. Yaşam enerjimizi kaosun içinden sıyırınca daha aydınlık bir bakış açısı kazandık ve one square meter’i nasıl daha iyi, daha güçlü ve daha sürdürülebilir kılarız, bunlara yoğunlaştık.
Silüetler gibi kumaşların renk ve doku seçimleri için de benzer yolu izledik. Giydiğinizde üzerinizden çıkarmak istemeyeceğiniz, nefes aldıran, teninizle barışık dokunuşta ve içinizdeki enerjiyi dışınıza taşırken size yardımcı olacak tonlarda.
Bilinçli bir üretici olmak için ne yapmak gerekir?
Sürdürülebilir moda üzerine çalışan markaların bu konuya verdikleri farklı cevaplar var. Biz size kendi atölyemizin konuyu ele alışını aktaralım… one square meter olarak öncelikle ‘iyi bir ürün’e inanıyoruz. İyi bir tekstil ürünü bizim için tasarım çerçevesinde zamana meydan okuyabilmeli. Günün moda anlayışını ve dayatmalarını görmezden gelerek ürünlerimizi zamansız ve evrensel bir perspektifte tasarlıyoruz. Kaliteli malzeme ve işçilikle üretilmiş bir ürünün yıllarca sizinle birlikte yaşamasını istiyoruz. Kumaş tedarikçilerimizi ve ortaklarımızı özenle seçiyoruz. Denizli, Buldan’da lokal olarak üretilmiş ham ketenleri; sürdürülebilir üretim yapan, geri dönüşüm konusunda çalışan, üretimde minimum su tüketen, özenli ve kaliteli kumaşlar dokuyan YÜNSA’nın kumaşlarını ve ORTA’nın denimlerini kullanıyoruz.
Atölye sistemimizi de sipariş üzerine kurduk. Önce binlerce üretip sonra pazarlamaya çalışmak yerine müşterilerimizin ve çalıştığımız mağazaların siparişi üzerine üretim yapıyoruz. Bu sayede atölyemizin üretim kapasitesini organik olarak azaltıp çoğaltabiliyor ve üretim fazlasının önüne geçip ihtiyaç dahilinde üretiyoruz. Sipariş üzerine üretim yaptığımız için tüm ürünler sene boyu olması gerektiği fiyat aralığında kalıyor. Depolama ve aracı maliyetlerini kullanıcıya yansıtmıyoruz.
Atölyemizde “zero waste” yani atıksız üretim gerçekleştiriyoruz. Üretim artığı kumaşları biriktirip ileri dönüşüme sokuyoruz. Küçük parçalar halinde kesilip dikilerek tekrar birleşen kumaşlar kendilerine has desenleriyle one square meter modellerinin eşsiz birer yorumu haline geliyorlar. Bu çok emek ve zaman isteyen özel parçaları yurt içi ve yurt dışındaki iş ortağımız olan butiklerde sergiliyoruz.
Çevre konusunda daha fazla farkındalık yaratmak için sizce ne gibi adımlar atılmalı? Üreticiler kadar tüketicilere hangi görevler düşüyor?
Ortada bir dert var ve bu derde hepimiz ortak olup birlikte çözüm bulmalıyız. Başka bir yolun da mümkün olduğunu görmeliyiz; hem üretirken hem tüketirken. Bu da bilinçli seçimler yapmakla mümkün. Üretirken ve tüketirken bir kez daha düşünülmeli; “Bunun benim/diğer insanlar/dünya için bir faydası var mı?” sorusuna ek, “Bunun benim/diğer insanlar/dünya için bir zararı var mı?” sorusunu da sormalıyız kendimize.
Metabolizmamıza aldığımız besinleri ‘yavaş yemek’ akımı sayesinde uzun süredir sorgular durumdayız; paketlenmiş ürünlerin içindekileri okurken alışveriş sepetine neyi atıp neyi atmamamız gerektiği konusunda artık daha keskin kararlarımız var. Ancak söz konusu moda olduğunda ve ‘hızlı moda’ ile ‘geç kalma korkusu’ birbirini sürekli tetiklediğinde tüketiciler anlık kararlar alıyorlar. Kıyafet alışverişi refleksleri ne yazık ki beslenme kadar hücrelerimize işlemedi henüz. Oysa ki sırf ‘trend’ ve indirimde olduğu için aldığınız ve iki yıkamadan sonra formunu kaybedeceğini bildiğiniz bir tişörtü üretmek için tonlarca su harcanıyor, atmosfere sera gazı salınıyor ve dünyanın ücra bir köşesinde ismini hiçbir zaman bilmeyeceğiniz bir kişi saati 5 cent’e çalışmak zorunda kalıyor.
Siz farkındalığınızı hayatınızın hangi döneminde yakaladınız?
one square meter’ın slow fashion’a yönelmesi ve evrilmesi başlangıçta düşündüğümüz marka kurgulamasının bir devamı elbet. O zamanlar bu işin ismini ‘slow fashion’ olarak koymadıysak da, her zaman etik; ezberlenmiş yöntemlerle değil, arzu ettiğimiz şekilde üretim yapan bir atölye çalışması düşledik. Zaman ilerledikçe atölye sistemimizi bu temel üzerinde sağlamlaştırdık.
Günlük yaşamınızda, evinizde çevreyi korumak için neler yapıyorsunuz?
Kuzey Ege’nin bir sahil kasabasında yaşıyor ve çalışıyoruz. Burası gerçekten muhteşem bir coğrafya. Kasaba hayatının getirdiği, biraz da zorunlu olsa da, bir sadelik var. Geride bıraktığımız şehir hayatından çok daha az tüketiyor ve çok daha fazla üretiyoruz. Artık ihtiyaçlarımız çok daha yaşamsal. Bozulan eşyaların yenisini almak yerine tamir etmek ya da onları başka bir şeye dönüştürmek kazanılması gereken bir disiplin. Evimizden ve atölyemizden çıkardığımız atık miktarı çok az. Şanslıyız ki atölyemizin ve evimizin güzel bahçeleri var, toprakla iç içeyiz. Odun sobası külleri ve meyve sebze kabuklarını kompost haline getirip gübre olarak kullanıyoruz.
Gelecekte sürüdürülebilir modanın yerini nerede görüyorsunuz?
Moda endüstrisi dünyayı en çok kirleten ikinci büyük endüstri. Kullanılan kimyasallar, boyalar, koruyucu maddeler nehirlerimizi, denizlerimizi, toprağımızı ve soluduğumuz havayı hızla kirletiyor. Senenin moda rengini öğrenmek için Çin’de akan nehirlere bakmak yeterli. Büyük çaplı üretim adına genetiğiyle oynanmış GDO’lu pamuklar ve tarlalarda kullanılan böcek ilaçları sağlığımızı tehlikeye atıyor. Bir sene içinde yıkadıkça eriyip gidecek ürünler için büyük bedeller ödeniyor. Üretim fazlası ürünler ve yüksek miktarda üretimin sonucu ortaya çıkan kumaş artıkları geri dönüşüme sokulmadan çöpe gidiyor. İstanbul Osmanbey’de akşamüstü yapacağınız kısa bir yürüyüşle tekstil atölyelerinin önüne öylece bırakılmış tonlarca kumaş artığını kendiniz de görebilirsiniz.
Durum iç karartıcı olsa da, son yıllarda sürdürülebilir moda hareketi hız kazanmış durumda. Kumaş üretimi kısmında sorumluluk almaya dair adımlar atılıyor. Örneğin, iş ortağımız ORTA firması ‘indigo flow’ adını verdiği teknikle üretiminde kullandığı su miktarını %70’e kadar azaltırken YÜNSA fabrikada üretim esnasında ortaya çıkan yün artıklarını ileri dönüşümle yeni, kullanılabilir materyallere çeviriyor. Türkiye’de de bu konuyu sahiplenen markalar seslerini duyurmaya başladı. Küçük ölçekte bakıldığında ise lokal ve butik yeni birçok atölyenin kurulduğunu görmek sevindirici. Ancak bu dinamiğin etkisini artırması ve endüstride söz sahibi olması için tüketici tercihlerine de büyük rol düşüyor.